24 May 2024

​Gazze soykırımının gölgesinde bir kahramanlık hikayesi

 

Gazze’de devam eden savaş, insanlık tarihinin en dramatik ve destansı olaylarından biri. Gazze’deki kahramanlık ve fedakârlık hikayeleri sadece tarihe geçmekle kalmıyor aynı zamanda insan ruhunun derinliklerindeki cesaret ve direniş gücünü de gözler önüne seriyor. Bunun en iyi örneklerinden birini birkaç gündür izliyoruz. Görüntülerde iki Kassam mücahidinin ölümleri pahasına düşman İsrail tankına saldırmak için birbirleriyle yarışmasını görüyoruz. Bu görüntüler geçtiğimiz hafta dünya genelinde sosyal medya ağlarında oldukça yayıldı. Videoda iki Kassam mücahidi düşman İsrail tankına yakın mesafeden saldırmak için yarışıyor. Bu ölümcül görev için kimin seçileceği konusunda aralarında hararetli bir tartışma geçiyor. Her ikisi de şerefli bir şehadetin peşinde ve vatanlarına olan bağlılıklarını açığa vuruyorlar.

 

Stratejik Bir Görev ve Cesaretin Zirvesi

 

Kassam mücahitleri özellikle şu anda Cibaliye yoğunluklu devam eden Refah saldırılarının her anında stratejik hamlelerle düşmanını zor durumda bırakıyorlar. En ufak bir kayba tahammülü olmayan İsrail ordusunun tankına yakın mesafeden saldırmak ve düşmanın ağır zırhını delmek savaşın seyrini değiştirmek anlamına gelebilir. Nitekim Refah’ta üst üste ağır kayıplar veren İsrail operasyonun daha az yoğunluğa geçeceğini resmen açıklamak zorunda kaldı.

 

Görüntülerdeki Kassam mücahitlerinin "Beni bırak Allah aşkına, bu benim hissem" şeklinde birbirleriyle yarışması onların bütün Gazze halkı gibi ne kadar cesur ve kararlı olduklarını gösteriyor. Her iki mücahit bu tehlikeli görevi üstlenmek için canlarını feda etmeye hazır olduklarını hiçbir tereddüt göstermeden dile getiriyorlar. Mücahitler, ölümün kaçınılmaz olduğunu bilseler de son nefeslerine kadar savaşmaya ve vatanlarını korumaya kararlılar. Bu fedakârlık Filistin halkının moralini yükseltmeye ve savaşın gidişatını etkilemeye neden oluyor. Bu, askeri disiplin ve bağlılığın en üst seviyede olduğunu ve her bir mücahidin görevine olan inancını ve sorumluluğunu gözler önüne seriyor. Sizce İsrail’in 8 aydır onca ateş gücüne rağmen tugayları dağıtamamasını bu görüntüler çok iyi özetlemiyor mu?

 

Şehadet

 

Mücahitlerin diyalogunda Allah'a olan inançları ve teslimiyetleri açıkça görülüyor. Ölümden korkmadan vatanlarına olan aşklarını ve inançlarını dile getiriyorlar. Bu fedakarlık sadece dünyevi bir kahramanlık değil aynı zamanda dini bir inanç ve ahlaki bir sorumluluk duygusudur.  Sonuçta İslam'da vatan savunması için verilen mücadele kutsal sayılır ve bu uğurda hayatını kaybedenler şehit olarak kabul edilir. Bu bağlamda mücahitlerin tankı yok etmek için birbirleriyle yarışmaları sadece askeri bir görev değil aynı zamanda dini bir vecibe olarak da çok önemlidir.  Zaten 8 aydır devam eden savaşta Kassam mücahitlerinin inançlarının gücüyle hareket ettiklerini ve ölüme meydan okurken bile manevi bir huzur içinde olduklarını her adımda dünya gördü, öğrendi.

 

İnsan Ruhunun Direnişi  

 

Savaşın ortasında, ölümün gölgesinde cesaret göstermek, insan ruhunun en derin ve karmaşık yönlerinden biridir. Bu iki mücahidin ölümleri pahasına bir tankı yok etme isteği onların psikolojik olarak ne kadar güçlü ve kararlı olduklarını gösterir. İnsan psikolojisi tehlike anında "savaş ya da kaç" tepkisi verir. Ancak bu mücahitler, tehlikeyi kabullenmekle kalmayıp, ona doğru ilerleyerek adeta kendi korkularına meydan okuyorlar. "Bu benim hissem" diyerek öne atılan mücahitler bireysel korkularını aşarak kolektif bir cesaretin temsilcisi oluyorlar. Bu tür bir kahramanlık, psikolojik dayanıklılık, inanç ve adanmışlıkla beslenen derin bir manevi güçten kaynaklanıyor.

 

Bir tankın vurulması savaşın gidişatını değiştirebilir

 

Modern savaşlarda tanklar hem maliyetli hem de stratejik açıdan önemli unsurlardır. Bir tankın yok edilmesi düşman ordusuna maddi ve moral anlamda büyük zarar verir. Bu iki mücahidin bir tankı yok etmek uğruna kendi hayatlarını feda etmeye hazır olmaları insan hayatının ekonomik değerlerden ne kadar üstün olduğunu gösteriyor.  Onların fedakarlığı sadece bir askeri hedefin başarılması değil aynı zamanda düşman üzerinde psikolojik bir üstünlük sağlanması anlamına gelir. Bir tankın maliyeti insan hayatının paha biçilmezliğiyle karşılaştırıldığında bu askerlerin yaptıkları fedakârlık daha da anlam kazanıyor biiznillah.

 

Gelecek Nesillere İlham Verecek

 

Bu iki mücahidin görüntüleri sadece günümüz savaşının değil gelecekteki kuşakların da ilham kaynağı olacak bir kahramanlık öyküsüdür. Biz Gazze savaşı sürecinde bu öyküleri çokça gördük ve her birinin romanı yazılmalı, filmi çekilmeli. Zaten Mescid’i Aksa’nın tarihi fedakarlık ve cesaret hikayeleriyle doludur. Gazze halkı ve dünya, bu iki mücahidin tank karşısındaki cesaretini unutmaz. "Beni bırak Allah aşkına, bu benim hissem" sözleri tarihe kazınmış bir direniş sembolü olarak hatırlanır. Bize düşen de bu sözü unutturmamak. 

 

Sonuç

 

İki mücahidin İsrail tankına karşı sergilediği cesaret ve fedakarlık Gazze şehrinin, halkının ve mücahitlerin ruhununun derinliklerindeki direniş gücünü ortaya koyuyor. Askeri, dini, psikolojik, ekonomik ve tarihsel bağlamlarda değerlendirildiğinde bu görüntüler sadece bir kahramanlık öyküsü değil aynı zamanda bir azim ve inanç gösterisidir. Mücahitlerin "Allah aşkına onu bana bırak" sözleri soykırımın karanlık yüzünde parlayan umut ışıklarıdır elhamdülillah.