Gazze soykırımının gölgesinde bir kahramanlık hikayesi
Gazze’de devam eden savaş,
insanlık tarihinin en dramatik ve destansı olaylarından biri. Gazze’deki
kahramanlık ve fedakârlık hikayeleri sadece tarihe geçmekle kalmıyor aynı
zamanda insan ruhunun derinliklerindeki cesaret ve direniş gücünü de gözler
önüne seriyor. Bunun en iyi örneklerinden birini birkaç gündür izliyoruz.
Görüntülerde iki Kassam mücahidinin ölümleri pahasına düşman İsrail tankına
saldırmak için birbirleriyle yarışmasını görüyoruz. Bu görüntüler geçtiğimiz
hafta dünya genelinde sosyal medya ağlarında oldukça yayıldı. Videoda iki Kassam
mücahidi düşman İsrail tankına yakın mesafeden saldırmak için yarışıyor. Bu ölümcül
görev için kimin seçileceği konusunda aralarında hararetli bir tartışma
geçiyor. Her ikisi de şerefli bir şehadetin peşinde ve vatanlarına olan
bağlılıklarını açığa vuruyorlar.
Stratejik Bir Görev ve
Cesaretin Zirvesi
Kassam mücahitleri özellikle şu
anda Cibaliye yoğunluklu devam eden Refah saldırılarının her anında stratejik
hamlelerle düşmanını zor durumda bırakıyorlar. En ufak bir kayba tahammülü
olmayan İsrail ordusunun tankına yakın mesafeden saldırmak ve düşmanın ağır
zırhını delmek savaşın seyrini değiştirmek anlamına gelebilir. Nitekim Refah’ta
üst üste ağır kayıplar veren İsrail operasyonun daha az yoğunluğa geçeceğini
resmen açıklamak zorunda kaldı.
Görüntülerdeki Kassam
mücahitlerinin "Beni bırak Allah aşkına, bu benim hissem" şeklinde birbirleriyle
yarışması onların bütün Gazze halkı gibi ne kadar cesur ve kararlı olduklarını
gösteriyor. Her iki mücahit bu tehlikeli görevi üstlenmek için canlarını feda
etmeye hazır olduklarını hiçbir tereddüt göstermeden dile getiriyorlar. Mücahitler,
ölümün kaçınılmaz olduğunu bilseler de son nefeslerine kadar savaşmaya ve
vatanlarını korumaya kararlılar. Bu fedakârlık Filistin halkının moralini
yükseltmeye ve savaşın gidişatını etkilemeye neden oluyor. Bu, askeri disiplin
ve bağlılığın en üst seviyede olduğunu ve her bir mücahidin görevine olan
inancını ve sorumluluğunu gözler önüne seriyor. Sizce İsrail’in 8 aydır onca
ateş gücüne rağmen tugayları dağıtamamasını bu görüntüler çok iyi özetlemiyor
mu?
Şehadet
Mücahitlerin diyalogunda Allah'a
olan inançları ve teslimiyetleri açıkça görülüyor. Ölümden korkmadan
vatanlarına olan aşklarını ve inançlarını dile getiriyorlar. Bu fedakarlık
sadece dünyevi bir kahramanlık değil aynı zamanda dini bir inanç ve ahlaki bir
sorumluluk duygusudur. Sonuçta İslam'da
vatan savunması için verilen mücadele kutsal sayılır ve bu uğurda hayatını
kaybedenler şehit olarak kabul edilir. Bu bağlamda mücahitlerin tankı yok etmek
için birbirleriyle yarışmaları sadece askeri bir görev değil aynı zamanda dini
bir vecibe olarak da çok önemlidir. Zaten
8 aydır devam eden savaşta Kassam mücahitlerinin inançlarının gücüyle hareket
ettiklerini ve ölüme meydan okurken bile manevi bir huzur içinde olduklarını her
adımda dünya gördü, öğrendi.
İnsan Ruhunun Direnişi
Savaşın ortasında, ölümün
gölgesinde cesaret göstermek, insan ruhunun en derin ve karmaşık yönlerinden
biridir. Bu iki mücahidin ölümleri pahasına bir tankı yok etme isteği onların
psikolojik olarak ne kadar güçlü ve kararlı olduklarını gösterir. İnsan
psikolojisi tehlike anında "savaş ya da kaç" tepkisi verir. Ancak bu mücahitler,
tehlikeyi kabullenmekle kalmayıp, ona doğru ilerleyerek adeta kendi korkularına
meydan okuyorlar. "Bu benim hissem" diyerek öne atılan mücahitler
bireysel korkularını aşarak kolektif bir cesaretin temsilcisi oluyorlar. Bu tür
bir kahramanlık, psikolojik dayanıklılık, inanç ve adanmışlıkla beslenen derin
bir manevi güçten kaynaklanıyor.
Bir tankın vurulması savaşın
gidişatını değiştirebilir
Modern savaşlarda tanklar hem
maliyetli hem de stratejik açıdan önemli unsurlardır. Bir tankın yok edilmesi düşman
ordusuna maddi ve moral anlamda büyük zarar verir. Bu iki mücahidin bir tankı
yok etmek uğruna kendi hayatlarını feda etmeye hazır olmaları insan hayatının
ekonomik değerlerden ne kadar üstün olduğunu gösteriyor. Onların fedakarlığı sadece bir askeri hedefin
başarılması değil aynı zamanda düşman üzerinde psikolojik bir üstünlük
sağlanması anlamına gelir. Bir tankın maliyeti insan hayatının paha
biçilmezliğiyle karşılaştırıldığında bu askerlerin yaptıkları fedakârlık daha
da anlam kazanıyor biiznillah.
Gelecek Nesillere İlham Verecek
Bu iki mücahidin görüntüleri
sadece günümüz savaşının değil gelecekteki kuşakların da ilham kaynağı olacak
bir kahramanlık öyküsüdür. Biz Gazze savaşı sürecinde bu öyküleri çokça gördük
ve her birinin romanı yazılmalı, filmi çekilmeli. Zaten Mescid’i Aksa’nın
tarihi fedakarlık ve cesaret hikayeleriyle doludur. Gazze halkı ve dünya, bu
iki mücahidin tank karşısındaki cesaretini unutmaz. "Beni bırak Allah
aşkına, bu benim hissem" sözleri tarihe kazınmış bir direniş sembolü
olarak hatırlanır. Bize düşen de bu sözü unutturmamak.
Sonuç
İki mücahidin İsrail tankına
karşı sergilediği cesaret ve fedakarlık Gazze şehrinin, halkının ve
mücahitlerin ruhununun derinliklerindeki direniş gücünü ortaya koyuyor. Askeri,
dini, psikolojik, ekonomik ve tarihsel bağlamlarda değerlendirildiğinde bu
görüntüler sadece bir kahramanlık öyküsü değil aynı zamanda bir azim ve inanç
gösterisidir. Mücahitlerin "Allah aşkına onu bana bırak" sözleri
soykırımın karanlık yüzünde parlayan umut ışıklarıdır elhamdülillah.