24 Ekim 2019

Güneş Batmayan İmparatorluk

 “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” olmak kolay değil! Bu unvanı hak etmiş tek bir millet var. M. Niyazi Özdemir'e göre, İngilizler, “Güneş Batmayan İmparatorluk” unvanını gerçekten hak etmişlerdi.

 16. Yüzyılda edebiyatta bir Shakespeare yetiştirebilmiş millet olmanın gururunu yaşar İngilizler. Ve 17. Yüzyılda Newton çıkmış aynı topraklardan. Newton, Batı biliminde gerçek bir devrim başlatmıştır. Felsefeyi, matematiği, astronomiyi kökünden sarsmış Newton. Bununla da kalmamış, dini inançlar konusunda da İngilizlere yepyeni ufuklar açmış.

Nitekim Anglikan Kilisesi, bu sayede Ortaçağ sonrası Avrupa'da başlayan din-bilim çatışmasına son noktayı koymuştur. Newton'un temellendirdiği sütunlar üzerine yükselmiştir bu kilise. Newton'un fikirleri, özellikle Boyle ve arkadaşları tarafından verilen konferanslar yoluyla bütün bir topluma mal edilmiş. Bu konferanslara, erkek-kadın, genç-yaşlı herkes büyük bir iştahla devam ediyordu. Richard Bentley ise 1690'lı yıllardan itibaren kiliselerde vaaz vermeye başladı. Evrensel çekim yasasını açıklamaya çalıştı. Bilimin ateizmi çürüttüğünü anlattı insanlara. Böylece Newton'un sarsıcı ve uzlaştırıcı fikirleri toplumda kök salmaya başladı. Ve Anglikan Kilisesi ile Newton bilimi arasında “kutsal birleşme” adıyla anılan bir bağ kurulmuş oldu. Cambridge Üniversitesi ise bu birleşmenin dini temelini oluşturuyordu. Nitekim 19. yüzyıl sonunda Britanya'nın Ulusal İdeolojisi doğmaya başladı. İngiliz Protestanlığı da bu ideolojinin ürünü, sanayi devrimi de.

 Newton'un bir başka takipçisi ise John Locke. Böylece Newton bilimi, aynı zamanda liberal fikirlere de kaynaklık ediyordu. Newton yasalarına dayanan evren, yeni politik düzenle de tam bir uyum içindeydi. İşte Büyük Britanya İmparatorluğu, bu hamleler sonucunda yeni unvanına kavuşmaya hazırlanıyordu. Sanayide, ticarette, yönetim bilimlerinde ve askeri cephelerde büyük sıçramalar kaydeden bir imparatorluk doğuyordu. Newton'un bilimine zemin hazırlayan ve onu besleyen topraklar, aynı zamanda kendi dinamiklerini de beraberinde büyütüyordu. Romantik Çağ'ın gelişiyle birlikte, edebiyatta ve sanatta hayal gücüne kapılar sonuna kadar aralandı.

 Güneş Batmayan İmparatorluk, daha sonra Anglosakson dünyası olarak ABD'nin kuruluşunda önemli bir rol oynayacak ve günümüzde kadar etkisini devam ettirecekti.

20. yüzyılın başlarından itibaren ise Newton biliminin pabucunu dama atacak olan Kuantum bilimi boy vermeye başlayacaktı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya'daki baskılardan kaçan bilim adamlarına kucak açan İngiliz ve Amerikan üniversiteleri yeni bilimin doğuşunda önemli bir merkez olmaya devam etti. Mesela Viyana'da doğmuş olan Karl Popper, ömrünün geriye kalan kısmını İngiltere'de geçirdi ve dünyaya buradan seslendi. Sonuçta o da İngiltere'ye hizmet etti. Bilim, rağbet gördüğü yere gider.

Bütün bunları, İngilizleri methetmek için yazmadım elbette. Büyük olmak kolay değil. Büyük olmak için alın teri ve göz nuru dökmek zorundasınız.

Türkiye ve İslam dünyası olarak bizim de buradan almamız gereken çok önemli dersler var. İnanmak ve yorulmadan çalışmak zorundayız. Ve tabii ki aklımızı sonuna kadar kullanmak gerekiyor.