23 Haziran 2022

Güneş yüzlü, deniz gözlü gençlere bir sesleniş denemesi

Şikayeti bırakmalı bir şeyler yapmalı:

Büyüklerin en büyük hatalarından biri de sürekli gençleri eleştirmek, onlardan şikayet etmek.

Gençler neden öyle yapıyor? Neden böyle söylüyor? Neden onu okuyor? Neden bunu dinliyor? Bu sorularla  

zaman kaybetmenin hiç kimseye faydası yok. İnsanı kafa yormaya götürmeyen soru sormak, sorun üretmekten başka hiçbir işe yaramaz. Öyleyse yapılacak iş bellidir. Şikayeti bırakmak, birşeyler yapmak. Mersin’in şirin ve güzel ilçesi Aydıncık’ın genç müftüsü Süleyman Turul, duayen eğitimci ÇPL müdürü Mustafa Çetin, ilçenin çalışkan imamları ve gayretli öğretmenleri  tam da bunu yapmışlar. Ele ele vermişler, 100 genci bulmuşlar. Hatırı sayılır bir kültür seyahatı için Bursa, Çanakkale ve İstanbul istikametine doğru yola revan olmuşlar.

 

Olmaz dememeli, yapmayı denemeli:

 

Yazının burasında Aydıncık müftüsü Süleyman Turul hocaya esaslı bir parantez açmak istiyorum. Süleyman Turul Hoca kabına sığamayan,yerinde duramayan hayli gayretli ve çalışkan bir müftü. Görev yaptığı ilçenin küçüklüğü gayesinin büyüklüğüne, imkanlarının darlığı, ufkunun genişliğine engel olamamış. Maşallah gece gündüz demeden hayırlı hizmetler peşinde koşturuyor. Sağolsun bu vesileyle bizi de hiç rahat bırakmıyor. Bizde onun vesilesiyle memleketimize hizmet etmenin sevincini yaşıyoruz.

 

Geleceğiniz varsa göreceğinizde var:

 

Yine Süleyman Turul hoca aradı.

-Hocam Aydıncık’tan 100 genç ile Pazartesi günü İstanbul’a geliyoruz. Bize nasıl  yardımcı olabilirsin?’ dedi.

-Selametle gelin sevgili hocam, dedim.

Geleceğiniz varsa göreceğinizde var. Elimizden geleni ardımıza komayız elbet. Buyrun gelin, başımızın üstünde yeriniz var.

 

Geldiler, gezdiler, gördüler:

Evet, Aydıncık kafilesi Pazartesi sabahı İstanbul’a geldi. Gençler İstanbul’a geldiler. Gezilecek yerleri gezdiler, görülecek eserleri gördüler ve tam planladığımız  saatte buluşacağımız mekandaki yerlerini aldılar.

 

Anlamlı Buluşma:

7 yıl önce İstanbul’a işte bu anlamlı buluşmanın hayaliyle gelmiştim. Şöyle demiştim kendi kendime: ‘’Memleketten İstanbul’a gelen gençlerle 15 günde bir buluşup bir çorba içsek bile yeter. Onlarla hasbihal edip hasret gidererek bir nebze olsun gurbette sılayı yaşarız belki.’’

Bu vakite kadar maalesef bu hayalimi gerçekleştirememiştim. Demek ki her şeyin bir vakti varmış. Evet, Aydıncık’tan gelen gençlerle gerçekleştirdiğimiz anlamlı buluşmanın mekanı insan ve değer hareketinin genel merkeziydi.

Sağolsunlar, misafirlerimizi mekanlarında güzel ağırladılar. Misafirlerimize İyilikder de öğle yemeği ikram etti.  Allah keselerine bereket versin. İstanbul’a gelipte  kitapsız gitmek olmazdı tabii. Gençlerimize sevgili Abdullah Yıldız ve Kamil Çakır hocalarım kitaplarını hediye ettiler. Yine sevgili Mesut Aydın hocam ve Kadir Zengin ağabeyim de kitap temininde bulundular. Bağcılar müftülüğümüz de  onları bir gece misafir etti.Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

 

Aynalı göl gibi derin, soğuk su gibi serin olun:

 

 

Sabahtan  öğleye kadar tarihi camiler ve mekanlar arasında  mekik dokuyan gençler belli ki hayli yorulmuşlardı. Vakit dinleme ve dinlenme vaktiydi. Akdeniz’in incisi ve güzel Aydıncık’ın güneş yüzlü, deniz gözlü gençlerine hitap etmek imkanı bulduğum o anlamlı buluşmada şunları söyledim:

‘’Gençler! size şehriniz gibi insan olmayı öneriyorum. İçinde yaşadığınız ilçenin  adı gibi adınız hep aydınlıkları hatırlatsın, gönlünüz Akdeniz gibi geniş, başınız Toros dağları gibi dik olsun. Hayat denizinde yüzen iyilik gemilerine birer selamet limanı olun. İlçenizin küçüklüğü, hayallerinizin büyüklüğüne engel olmasın. İlminiz Aynalı göl mağarası gibi derin, yüreğiniz soğuksu şelalesi gibi serin olsun.’’