01 Şubat 2022

​GÜNÜMÜZ SORUNLARININ KAYNAĞI

İnsan, toplumsal bir canlıdır; yani yaşarken tüm gereksinimlerini tek başına karşılayamadığından hemcinsleriyle bir arada yaşamak zorundadır. Bir arada yaşamanın bazı olmazsa olmaz kuralları vardır. Toplumun yapı taşı bireydir; bireylerin ahlaklı ve sorunsuz olabilmesi aldıkları eğitimle ilintilidir.

Eğitim denilince akla gelen yalnız okul eğitimi olmamalıdır. Okul, eğitimde üçüncü basamaktır. Çocuk eğitiminde ilk basamak, temel niteliği taşıyan aile eğitimidir. İkinci olarak çevre ve arkadaşlardan alınan eğitim gelir. Nasıl ki, bir yapının temeli yoksa ya da çürükse biz o yapının dayanıklı/ güvenilir olduğunu söyleyemiyorsak; insan eğitiminin temeli olan aile eğitimi de yerinde, zamanında ve kaliteli olmazsa, o insana sonra kaliteli eğitim vermeye çalışsak bile temeli çürük yapı gibi ayakta duramaz ve güvenli olmaz. Üzülerek belirteyim ki toplumumuzda aile eğitimine gereken önem verilmemekte ya da önemsenmemektedir. Anne, baba olarak biz işin kolayına kaçıp çocuklarımızın aile eğitimini başımızdan savıyoruz. Kendimize düşeni yapmadan bütün sorumluluğu okul eğitimine atıyoruz. Çocuk istenmeyen bir davranışta bulunduğu zaman, veli olarak hemen okulu ve öğretmeni suçluyoruz. ”Sütten çıkmış ak kaşık!” gibi üzerimize toz kondurmayıp başkalarını suçlamaya başlıyoruz. Başkasını suçlamak dünyanın en rahat işidir.

“Ağaç yaşken eğilir.” sözü, eğitimin zamanı ile ilgilidir. Bir fidanı, istediğimiz yöne eğip bükebilir, istediğimiz biçime getirebiliriz; ancak bu fidan büyüyüp kocaman bir ağaç olunca, onu ne bükebilir ne istediğimiz biçime getirebiliriz. Çok zorlarsak kırılır! İnsanı da küçükken eğitirsek, büyüyünce topluma yararlı bir birey haline gelir.

Örnek insan, Allah’ın Resulü, insanlığın yol göstericisi Hz. Muhammed (sav): “Çocuk yedi yaşına gelince, ona namazı öğretiniz!” buyurur. Buradaki “namaz”, eğitimi temsil etmektedir. Çünkü namaz hem biçim yönüyle hem bilgi yönüyle eğitimsel bir eylemdir. Bu nedenle Rehber’imiz (sav), eğitimin  ailede ve küçükken başlaması gerektiğine dikkatimizi çekmektedir.

Yaşam reçetemiz Kerim Kitab’ımız ise: Hani, Lokmân oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Yavrum! Allah'a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür. " (13)

(Lokmân öğütlerine şöyle devam etti:) "Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah en gizli şeyleri bilendir, (herşeyden) hakkıyla haberdar olandır."(16)

"Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir."(17)

"Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez." (18)

"Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!” buyruklarıyla bize yol göstermektedir. (Diyanet İşleri Başkanlığı)

Aile eğitimi, çocuğumuza, doğruyu, yanlışı, paylaşmayı, başkalarına maddi veya manevi zarar vermemeyi, saygı ve sevgi göstermeyi öğretmemizdir. Büyük bireyler olarak yaptığımız her konuşma, davranış ve tutumumuzla da küçüklere örnek oluyoruz. Söz gelimi, anne, baba küfürlü, kaba, saygısızca konuşuyorsa; hırsızlığı normal görüyorsa, başkalarına şiddet uyguluyorsa, erkek karısını; kadın da kocasını dövüyorsa ya da hakaret ediyorsa veya haksızlık yapıyorsa; çocuk büyüyünce bunların aynısını yapar. Böylece, farkında olalım veya olmayalım; olumlu ya da olumsuz; çocuğumuzu gelecek için eğitmiş oluyoruz. Şunu unutmayalım ki  büyükler, çocuklar için ayna ve rol modeldirler. Eskilerin; “Üzüm, üzüme baka baka kararır!” ya da “Kır atın ya huyundan ya suyundan!”  sözleri eğitimi işaret etmektedir.

Günümüzde toplumsal sorunlardan çok şikayetçiysek -ki her gün medyada bunları fazlasıyla duyuyor, görüyor ve izleyip “ah, vah!” ediyoruz- bunun birinci nedeni biz büyükleriz. Yolda kalmış bir yaşlının elinden tutup onu istediği yere kadar götürüp yardım etmek eğitim olduğu gibi; aynı yaşlıyı görünce gülüp geçmek, hatta tenha bir yerdeyse elindeki ve cebindekileri almak da çocuk için özenilecek ve örnek alınacak; ömür boyu unutamayacağı; en kötüsü de taklit edeceği bir eğitimdir. İlki olumlu eğitimse ikincisi olumsuz eğitimdir.

Geçen gün marketteydim. Küçük bir çocuk annesinin yanında ikide bir elini sağa sola atarak  marketin öteberisini alıyordu. Annesi de: “Oğlum, yapma, alma, henüz para vermedik. Satın alalım, sana vereceğim!” diyordu. Ben de içimden: ”Ne güzel, Allah razı olsun, kadın çocuğu ne güzel eğitiyor.” dedim. O anda yanımızda bulunan başka bir bayan: “Bir şey olmaz, çocuktur, alsın!” demez mi? O anda öğretmenliğim tuttu ve dayanamadım: “Hanımefendi, siz çocuğun eğitimine engel oluyorsunuz, şimdiden gereken eğitimi çocuğa vermezsek; ileride bu kötü alışkanlığı bu çocuktan uzaklaştırmak mümkün olmaz.” dedim.

Sözün özü, bugün toplumda gördüğümüz, midemizi bulandıran ya da içimizi sızlatan, bize dudak ısırtan sorunlardan kurtulmak istiyorsak -ki istediğimizi her platformda dile getiriyoruz- birinci basamakta anne, baba olarak aile eğitimine çok ama çok önem vermeliyiz; ikinci basamak olarak çevre ve arkadaş seçiminde, doktorun verdiği ilacı kullanırken gösterdiğimiz titizlikten daha fazla titizlik göstermeliyiz. Üçüncü basamakta hem devlet olarak hem devletle beraber veli olarak okul eğitiminde gereken titizliği gösterip deyim yerindeyse varımızı yoğumuzu vererek çocuklarımızı eğitmeliyiz. Bugün biz şunu yapıyoruz: ”Saldım çayıra, Mevlam kayıra!”  Ya da: ”Eti benim, kemiği senin!” deyip her şeyi okula bırakıp işin içinden çıkıyor ve sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizi sanıyoruz.

Eğitim giderlerinde ne bireysel ne devlet olarak cimrilik yapamayız. Eğitim giderlerinde cimrilik yaparsak, çocuklarımızın yetişmesinde de cimrilik yapmış oluruz. Ancak çocuklarımızın eğitiminde yaptığımız cimrilik bize toplumsal sorunlar olarak geri döner. Bu nedenle eğitim giderlerinde cimrilik yapma gibi bir lüksümüz olamaz!

Ülkeler, sanayide, turizmde, savunmada, üretimde, ekonomide çok iyi bir durumda olsalar bile; eğitimde geride iseler, felaketler yaklaşmaktadır demektir.

“Yarın, bugün rahatlarına kıyabilenlerindir.” (Cenap Şahabettin) Bugün rahatımıza kıyıp özveride bulunmazsak; gelecekte şikayetçi olacağımız sorunlardan kurtulup rahat edemeyiz/huzurlu olamayız.