Gurbetçi yahut gurbetzede olmak
Halk arasında maişet için yurdundan yuvasından ayrı kalanlara yaygın mânasıyla gurbetçi denir ki, bu tür gurbetçilik meslek hâline gelmiştir. Halkımız böyle insanlara acıyarak “gurbet kuşu” ve “gurbetçilik yapıyor” der. Gurbetçi ikiye ayrılır: Mânevî gurbetçi, maddî gurbetçi... Gurbete iş ve maişet derdiyle gidene maddî gurbetçi denir. Ulvî çileler çekmek için yâd ellerde dergâh dergâh dolaşanlar tasavvuf edebiyatımıza göre mânevî gurbetçidir.
Gurbetçiye “Gurbetzede” de denir. Gurbetzede ifadesi bir âfetzede,
bir felâketzede gibi maddî bir mâna taşımaz. Gurbet bahsinde “zede” mânevî
olarak “tutulmuş”, “düşmüş”, “ muhatap
olmuş” mânasındadır. Uhrevî ve ulvî âleme gurbetçi olan var. İlim ve irfana,
sevgiye ve merhamete ve de bir mübarek insana gurbetçi olan var. Veysel Karânî
Hazretlerinin Peygamber Efendimiz’e olan gurbetçiliğini kim yaşamak istemez?
Her gurbetçinin hâlleri farklıdır. İki cihetten gurbeti yaşayan,
sıla ve “asıl sevgili” hasretiyle yanıp tutuşan mübarek gurbetçiler var.
Mutasavvıflar ulvî gurbetçilerdir. İnsanların birbirine yalnızlığı ve Hakk’a
kurbiyet, yâni yakınlık duyması, ulvî gurbetçiliğin hasıdır. Nebiler,
evliyalar, dervişler ulvî gurbetçiliği her daim yaşayanlardır.
AĞIR
GURBETÇİLİKLE İMTİHAN OLANLAR
Gurbetin türüne göre gurbetçi tipleri vardır. Vatanından ayrı
kalma hâline göre insan kâh maddî gurbetçi, kâh mânevî gurbetçidir. İlk ulvî
gurbetçi Âdem Âleyhisselâmdır. Çünkü ilk gurbetçilik yaratılışla başlamış.
Bütün peygamberler dünya gurbetçiliğini aşk ve risalet adına yaşayıp Hakk’a
döneceğini bilenlerdir. Hz. Yusuf’un ve babası Hz. Yakub’un çileleri onları en
çetin gurbetçi yapmış ve ecrini görmüşlerdir. İnsan-ı kâmiller gurbetçilikten
endişe etmezler.
Yûnus Emre ve Hallac-ı Mansur gibi mutasavvıflar derin mânevî
gurbetçilerdir. Hz. Mevlâna, Şems’in ölümünden sonra iki kez gurbetçi olmuş bir
velidir. Şeyh Gâlib “Hüsn ü Aşk” ında “Aşk” kimliğiyle bin bir zorluklar ve
engellere sabır gösteren mânevî gurbetçiliğe çıkmış ve sonra gurbetçilikten
kurtulup asıl vatan’a geldiğini fark eden bir ehl-i irfandır. Feridüddin Attar
gurbetçiliğini Kuş diliyle anlatarak Simurg’a, yâni Hak katına varmaya çalışan
mücadeleci bir gurbetçidir. Bülbül, Gül’e olan hasretinden dolayı feryat eden
iflah olmaz bir gurbetçidir.
‘ESÎR-İ
GURBETİZ’ DİYEN FUZÛLÎ
Esîr-i gurbetiz biz senden özge
âşinâmız yok / Ayağın kesme
başınçün, bizim mihnet-serâlardan” diyen şairlerin büyük atası
Fuzûlî ağır gurbetzedelerdendir. Niyazî-i Mısrî “Gurbetliğe düşmeden / Mihnete
sataşmadan / Kebap olup pişmeden / Bir yanı arzularsın” mısraında hangi
gurbetzedelerin hâlini anlatıyor dersiniz? Kendi iç evimize bakıp anlamaya
çalışmak daha yakıcı…
GURBETÇİLİK
YÜREK İSTEYEN BİR İŞ
Gurbetçilik yürek isteyen bir iş. Önce “yola” çıkmak gerek.
Garipliğin bütün hâllerine hazırlıklı olmayı göze almak demektir.
Gurbetçiliğine isyan eden olduğu gibi, gurbetçiliğine râzı olanlar var. Yâni
mecazen gurbetçiliği yaşayıp hakikati bulamayanların yanında maddî gurbette
pişerek manevî vuslatı yakalayanlar var. 16. Asır Dîvan şairlerinden Bâki de
gurbetten şikâyetçidir: “İhsan verilen sıhhate şükranlar mar’uf / Gurbetlerde Bâki’ye
ikab eyleme.” Allah’a yalvaran şair diyor ki: Verdiğin cana, sıhhate
şükrediyorum, fakat beni gurbetlerde cezalandırma, eziyet etme.
Dîvan şairi Necatî de “Dimez nice sürinürsin kapumda sen de garîb / Kimesne
bencileyin olmasun vatanda garîb” mısraında manevî gurbetzedeliği dile
getiriyor. Gurbetler ellerde ayrı kalışlar, ruhî uzaklıklar vardır, kimse benim
gibi bir gurbetzede olmasın diyor. İmam Gazâlî ilim ve felsefe deryası içinde
yaşadığı gurbetzedelikten kurtuluşunu “İhyâu Ulûmi’d-dîn” de şu hikmetli
sözlerinden anlatıyor: “Mutlak Sevgiliye giden yolun sonunda kurb makamı
vardır. Tasavvuf Allah’a giden yoldur. Bu yolda mârifet esastır. Mârifet de
muhabbete götürür.”
BİR
GURBETZEDENİN ‘GURBETÜZ’ REDİFLİ ŞİİRİ
Şimdi de 17. Asrın dertli bir gurbetçisiyle mülâki olalım. Asıl
adı Mustafa, mahlası Fehîm-i Kadîmi olan (milâdî:1627-1647) Dîvan şairinin
“gurbetüz” redifli şiirinde anlatılan gariplik ve gurbetçilik yüreğimi yaktı
geçti. Dergipark.org.tr. sitesinde Mehmet Ünal ve Mehmet Pektaş’ın “Fahîm-i
Kadîm’in şiirlerinde gurbet” başlıklı ortak makâlesine göre, şair “Gurbeti, bir
okyanus, kendisini de bu okyanusun içerisinde bir dalga olarak görür. Bazen de
gurbet uçsuz bucaksız bir çöl; şair, bu çölde savrulan kasırgadır. ‘Ummân’ ve
‘bâdiye’ benzetmeleriyle sonsuzluk hissi uyandırılmakta. Şair âdeta gurbetin
kendisi için içinden çıkılmaz bir yer olduğunu hissettirmekte, tutunacak hiçbir
yerinin olmadığını, çâresiz ve bezgin bir ruh hâli içerisinde bulunduğunu
düşündürmektedir.”
“Geh mevc-veş müsâfir-i ‘ummân-ı gurbetüz / Geh gird-bâd-ı
bâdiye-gerdân-ı gurbetüz / Mahv eyledi
vücûdumuzı tâb-ı âfitâb / Hâlâ serâb-ı
deşt ü beyâbân-ı gurbetüz” mısralarının günümüz Türkçesiyle şerh edilen
kısmından anladığımıza göre, şair “Kabarcıklarla dolu bir sel gibi yola düşüp
gurbetin vadilerinde dolaşır. Vücudu gurbet çölünde güneşin hararetiyle
mahvolmuştur. Buna rağmen hâlâ bir serap gibi gurbet çölündedir.”
Bu diyarda benim gibi bir gurbetzede yok, diye yakınıyor ve
kendini ağır bir hasretzede, yâni hasrete düşmüş olarak görüyor. Gurbet bir
zindandır ona. Evinden ve yurdundan ayrı düştüğünü, kıyamet günü elinin
gurbetin eteğinde olacağını söylüyor.
Gurbetçilik ve gariplik, ıstırap ve çileden meydana gelir.
Abdülbâki Gölpınarlı “Garib” redifli şiiriyle melâmet içinde bir gurbetçiliği
tercih edenlerden: “Gurbet ender, gurbet içre olmuşum cânâ gârib / Şimdi âlemde
benim ben, bî-emel yekta garib.” Diyor ki şair: Gurbetin en derinlerine gark
oldum, cânâ, yâni rûhuma gurbetlik çekerim, âlemde tek başıma kalmış, dilimden
anlayan bir kimsem yok.
ÖZ
VATANINDA GURBETZEDE OLANLAR
Kendi vatanında iki türlü gurbetçiliği yaşayan Bediüzzaman
Hazretlerinin hayatı bir baştan bir başa şânlı bir gurbetzedelik değil midir?
Üstad Necip Fâzıl, “Öz vatanında parya, öz vatanında garip” derken kendi
vatanında gurbetzede oluşunu ifade ediyordu. Tevfik Fikret inanç krizleri
içinde kendince bir gurbetzedelik duygusuna bigâne kalamadığını itiraf ediyor:
“Bu yalnızlık, bu bir gurbet ki benzer gurbet-i kabre / İnanmak… işte bir
aguş-ı ruhanî o gurbette.”
Malta sürgünündeyken maddî gurbet sancılarını iliklerine kadar yaşayan Süleyman
Nazif “Sıkıldım artık vatancüdalıktan / Sabahı çok uzak leyle-i firâkımızın”
mısralarıyla gurbetzedeliğini sürgün dostlarıyla paylaşıyordu. Malta onu
vatandan ayıran bir “gurbetgâh”dı. Osmanoğulları’nın siyaseten vatanlarından
sürgünü bir gurbetzedelik değil midir? Vatandan sürülen ve gurbet diyarına
hicret etmek zorunda kalan birçok İslâm âliminin ve siyaset ehlinin gurbet
sancılarını şu mısralarda hissedebiliriz: “Dumanlı dağların, ağlar gözüm
tüttükçe / Olur mehasin-i gurbet de başka işkence.”
Bir gurbetzedenin mısralara döktüğü şu feryadına yürek dayanır
mı?: “Anaya babayı toprağa gömdük / Bacıya gardaşa hasret kaldık / Ne çileler
çektik ne günler gördük / Üçüncü gurbette perişan olduk / Şu gurbet ellerde
malamat olduk.”
BENİ
GURBET TUTMUŞ DİYENLERİN YÜREĞİNE BAKTINIZ MI?
Köklerimiz gurbetçilikten ve gurbetzedelikten gelmedir. Gurbet
benim diyen insanın kalbini sızlatmaz mı? Anaların, babaların kalbi kimler için
gurbet ateşleriyle yanıp kavrulur? Gureba’da, yâni Garipler Hastanesi’nde
yatanların hâli nicedir? Garipler hastanesinde yatmak nasıl bir hâldir?
Gurbetzede olup da hasta düşenlerin derdini dinlemek bir ibadettir. Beni gurbet
tutmuş diyenlerin yüreğine baktık mı hiç? Gurbete çıkanın arkasından su
dökerlermiş ki, kazaya, belâya uğramadan sılaya dönsün. Gurbet derdine
uğrayanlar ayrı bir bahis. Maazallah, gurbet derdine uğramak kötüdür. Anasına
sitem ederek maddî gurbetlerde kıvranan bir gencin duygusunu yine türkülerden
öğreniriz:” Gurbetteyiz şimdi hep ayrı ayrı / Ne sana ne bana dokunmaz hayrı /
Çok arama beni bulaman gayrı / Çıkıp yollarıma bakanım benim.”
Allah kimseyi gurbet derdine uğratmasın; kimseyi gurbet derdine
uğramak bedduasına muhatap kılmasın, demeliyiz dualarımızda. Yolunu şaşırmış
bedbaht evlâdın “Gurbet derdine uğrayasın” bedduasına uğrayıp da gurbet ellerde
sürünmeleri ne menem bir kaderdir? Selâm olsun gurbette yitenlerin âh’ına ve
yüreğine! Selâm olsun ağır gurbetzedelikten kurtulup sılasına kavuşanlara!
GURBETÇİLİKTEN MÂNEVÎ HAZ DUYMAK
Sözün hatmi;
mânevî gurbetçiliği ân be an yaşayan fakîr gurbet duygusundan vehbî bir haz
duyar? Mecruh yüreğim iki türlü gurbet duygusunu kelimelere döküp teselli
bulmakta. Şairlerin pîri Fuzûlî’nin mısralarından ilham alıp “Gurbet derdinden
memnunum el çek gurbetimden tabib / Gerek yok dermana, dermânım gurbet
yarasındadır” diyerek cezbe hâlinde yazdığım nâçiz gurbet yazılarım gönlünüze
bir katre gurbet sızısı düşürebiliyorsa bahtiyarım.
* * * * *
AHLÂK
VE İSTİKAMET DERGİSİ
Yazar Haki Demir’in idaresinde çıkan Ahlâk ve İstikamet / Aylık Fikir ve Siyaset dergisi” (www.ahlakveistikamet.com)
Aralık 2021/ 7. sayısı Türkiye’nin meseleleri üzerine can alıcı mevzuları ele
alıyor. Bu sayıdaki ikaz eden yazılar hepimizin fikirlerine tercüman olacak
muhtevada yazılardır. Bu sayının kapak konusu “KAHRAMANLIK YAŞI.” Bu önemli sayının mündericatı şöyle:
Ali Ergen / Takdim
1.KISIM-İSLÂMî MÜCADELE
Müslümanlara put imal etmeyi öğrettiler / Hamza Kahraman
Kahramanlık yaşı (Kapak konusu)/ İbrahim Sancak
Sezai Karakoç vesilesiyle / Nurettin Saraylı
2. KISIM-SİYASİ MÜCADELE
Siyasi mücadelede İslâmî meşruiyet / Abdullah Tatlı
Meşruiyet-3-Meşruiyetin kıymeti / Haki Demir
Cephe siyaseti fikriyatı oluşturulmalıdır / Faruk Adil
3. KISIM-SİYASÎ REJİMİN KİMLİĞİ
Anayasada “değiştirilebilir” maddeler / Alihan Haydar
Masonlar ve Kemalizm / Ahmet Selçuki
Korsan devlet-2-Hayalet devlet / Mustafa Karaşahin
4. KISIM-YENİ TÜRKİYE
İdeolojik ittifak-(ideolojisizlik) / Selahattin Adanalı
Siyasi ittifak-(sahtekârlık) / Ramazan Kartal
5. KISIM-AK PARTİ İKTİDARI
Siyasi putçuluğun neticeleri / Ebubekir Sıddık Karataş
Siyasi patlama dinamiği-3-Siyasî patlama süreci /
Haki Demir
Hassasiyet patlaması-2-Hassasiyet nedir? / Haki Demir
6. KISIM-MEDYA
İslami Neşriyat Dosyası-2-Neşriyatın muhtevası / Haki Demir
Mefkûre yok edildi / Ahmet Kamil Tuncer
“Akılsız” bir ülke kuruluyor Osman Gazneli
Yeni Şafak Gazetesi, “Kemalist Şafak” oldu / Halit Bursalı
7. KISIM-TEKLİFLER
Münevver hareketi-2-Maksat / Haki Demir
8. KISIM-FİKRİYAT
Lider ve kadro bütünlüğü / Celalettin Türkistan
Lider ve kadro ayrışmasının tehlikeleri / Halit Bursalı
Anadolu, Ümmetin karargâhı / Haki Demir
Karargâhın medeniyet hamlesi / İbrahim Sancak
Kitap ve Dergi Listesi
(ilbeyali@hotmail.com)