10 Ağustos 2022

Güzel kıssalardan dersler 2

Hz. Resulüllah, (s.a.v.)  Yesrip ortamını İslam’a hazırlamak ve oradaki ileri gelenlerin de desteğini almak için daha Müslümanlar gitmeden Yesrip’e, öncü tebliğciler gönderdi. Böylece yerleşme daha sakin ve sorunsuz olacaktı. Çünkü Mekke’de ve Taif’te Müslümanların canı çok  yanmıştı, Müslümanların bir Taif acısı daha yaşamalarını istemiyordu Hz. Resulüllah (s.a.v.)!

 

Bekler Yesrip, Mekke'den aydınlatıcısını,

Mus’ab, giydi ilk öğretmenlik hırkasını!

 

Müslümanlar gruplar halinde gidiyorlar, Hz. Ebubekir (r.a), olup bitenlerden canı sıkılıyor ve Yesrip’e gitmek için sabırsızlanıyordu. Hz. Resulüllah’a (s.a.v.) şöyle demek zorunda kaldı:

 

 “Uçayım, izin ver de özgürlüğe gideyim!”

 

Resulüllah (s.a.v.) şöyle cevap verdi:

 

“Bekle, belki hayırlı arkadaş verir Rabb’im!”

 

Mekke’nin zorba, bağnaz  ve kaba despotları Hz. Resulüllah’a (s.a.v.) cazip teklifler sundularsa da Hz. Resulüllah (s.a.v.) kabul etmedi; bunun üzerine hakkında ölüm fermanı çıkardılar. Öldürene de yüz deve ödül vereceklerini vadettiler. Bu infaz timinin içinde Hz. Resuluüllah’a (s.a.v.) güvendikleri için emanetlerini ona bırakanlar da vardı. Timin başındaki bilgisizliğin babasının emaneti de vardı...

 

Ders 1: Güvenmenin kişinin inancıyla bir ilgisi yoktur. Bir insan çok inançlı olabilir; ancak bu o kişinin güvenilir olduğunun kanıtı olmaz. Emanetlerini ona bırakacak kadar güvendikleri kişiyi inancından dolayı öldürmekten çekinmiyorlar:

 

Mekke’nin uslanmaz, arsız serserileri!

Aldılar gizliden hicretle ilgili haberi!

 

Alındı acil, bağnazca karar Nedve'de:

"Kurutulacak çeşme, yok başka çare!"

 

Gerçeğe sırt çeviren, timin başında,

Vediası, öldüreceği kişinin yanında!

 

Bu adamlar aynı zamanda ödlek idiler. Sadece güce tapıyorlardı, güçlünün karşısında diz çöküyorlar; ancak zayıfı gördüklerinde boynuna biniyorlardı. İşte insanlıktan çıkmışların karakteri budur... Aralarında şöyle dediler:

 

“Gizli gerçekleşsin öldürme, karanlıkta,

Parçalarlar, Haşimiler yoksa ortalıkta!"

 

"Bırakmaz amcası yakamızı şüphesiz!”

“Kurtuluruz “kim vurdu” ya giderse, biz!"

 

Ders 2: Allah’a güvenenler haklı davalarında korkmazlar;, ancak inanmayanlar korkaktırlar.

 

 "Uyu ya Ali yerime, at abamı üzerine!                               

                  "Ver vediaları sabah, tek tek iyelerine!"

 

Dikkat edilirse Allah’ın Resulü, Hz. Ali’ye; onu öldürmeye gelenlere emanetlerini ver diyor.

 

Ders 3: Bizim inancımızı taşımasa da emaneti ehline/ uzmanına/sahibine vermek gerekir. Bu emaneti verme, ister görev veya iş olsun (Hz. Resul’ün, (s.a.v.) Kabe’nin anahtarını; yıllardır Ka’be’nin hizmetini yapan ve müşrik olan Osman Bin Talha’ya verdiği gibi); ister burada olduğu gibi maddi bir değer olsun fark etmez.

 

Hz. Resulüllah, (s.a.v.) onlar kapının önünde beklerken aralarından Allah’ın rahmetiyle çıkıp gitti ve farkına varmadılar.

 

Ders 4: Allah’a güvenenleri, Allah yarı yolda bırakmaz, başarıya ulaştırır.

 

O sırada oradan geçen biri, kapıda bekleyen; ”Gözleri var, görmezler!” i görünce şöyle diyerek onlarla alay etti:

 

"Rastladım, gelirken yolda beklediğinize,

Gülüyorum, gelecek diye ümitlendiğinize!"

 

Bunu duyunca kudurmuş ite döndüler:

 

Çullandılar hep birden hızla içeri,

O da ne? Yatakta amcaoğlu Ali!

 

“Sen misin ya Ali, kalk, yardım et,

Nerede amcanın oğlu Muhammed?” (s.a.v)

 

Döndüler eli boş, bir kez daha putçular,

Gül’ün başına yüz deve ödül koymuştular!

 

 Sıralandı ödüllü öldürmeye akbabalar,

Daldı hülyaya caniler, s/insi canavarlar!”

 

Bu sırada Yesripliler bayram hazırlığı yapıyor ve sabırsızlanıyorlardı.

 

Yaşlı, kadın, erkek; çocuk ve gençler,

Gözlediler yolu teleskop berrak gözler!

 

 Taht kurdular; tepesinde ağaçların,

Geçmiyordu üstünde zaman, dalların!

 

Çıkar ümitle gönül, her sabah erken,

Bastırır sıcaklar, ümitsiz eve dönerken!

 

Doğsun Ay artık, Veda Tepeleri’nden!

Yükselsin Güneş hurma bahçelerinden!

 

Bekleniyor kutlu konuklar, her evde,

Yapılacak devrim kökten, gönüllerde!

 

Arınacak vahiyle, kapkaravicdanlar!

Kapanacak zulmün açtığı bunca yaralar!

 

Bu içten ve özverili insanlar uzun yıllar karanlıkta yaşatılmışlar ve artık önlerini görebilecek aydınlık günlere kavuşup güzel günler geçirmek istiyorlardı. İnkarın kirli havasından kurtulup yaratıcıya kul olmanın özgürlüğünün tadını çıkarmak için çırpınıyorlardı. Ay doğacak diye veda tepelerinden hurma ağaçlarının yüksek yerlerine çıkıp sıcak, açlık ve susuzluk demeden bekliyorlardı. Çölde susuz bırakılmış bu insanlar yeşil bir vaha bekliyorlardı...

İnşallah devam edeceğiz.