27 Temmuz 2019

HAC: KÖKLERİMİZE OLAN KUTSAL YOLCULUK

Şükür ki 11-12 senelik bekleyişin ardından anne babamızı Hac yolculuğuna uğurladık. Çok güzeldi. En içten duygularla helalleşerek ve gözyaşları içinde birbirimize el sallayarak vedalaştık. Gecenin bir vakti yakınlarını uğurlamaya gelen kapalısı-açığı, namaz kılanı- kılamayanı, her Müslüman'ın gözlerindeki umut ve heyecan etkileyiciydi. Kendilerini dindar olarak ifade etmeyen kişilerin bile, yürekten söylediklerine emin olduğum  “Ya hu! Benimde gidesim geldi.” sözlerini sevindiriciydi. Yüce Rabbim, gitmek isteyen herkese nasip etsin. Yakınlarını uğurlamaya gelenlerin her adımları için yüksek dereceler versin. Âmin.

Gönlü iman ateşi ile nurlanan her Müslümanın gitmek isteyeceği kutsal yolculuktur Hac. İnsan nasıl istemsin ki? Ta küçüklüğümde gittiğim babamın köyüne, 25 sene sonra tekrar gidişimde insanlarda ve mekânda hissettiğim aitlik duygusunu ve köklerime kavuşmuşluk hissiyle yaşadığım sıcaklığın kat be kat fazlasını, Hac için gittiğim Arafat'ta, -ruhlar âleminden herhalde- tanıdık gelen mekânın, kucaklar gibi saran samimiyetinde ve insanların cisminden öte ruhlarında hissetmek nasip olmuştu.

Bu duygularla yeri geldiğinde insanları Hac için teşvik etmişimdir. Ancak bazen zihinleri bulanmış insanlardan üzerek duyduğum geri dönüşler beni üzmüştür.

En çok duyduğum bir kaçını aktarmak isterim.

Araplara para yedirmem: Şuan ki Suudi yönetimini seven aklıselim bir Müslüman olacağını sanmıyorum. Ancak onlarca senedir duyduğum bu kara propaganda, yönetim eleştirisinden ziyade, genelleyici ve ırkçı duyguları tahrik eden bir yapıya sahip.

Ben bu sözü işittiğimde şöyle diyorum. “Oğlunuz/kardeşiniz Suudi Arabistan'dan yüksek maaşlı ve sosyal olanakları da çok güzel bir iş bulsa ve geçici olarak oraya yerleşse. Ve bir süre sonra sizi çağırsa veya çağırmasa bile; o sevdiğiniz oğlunuzun / kardeşimizin v.b. evini hiç ziyaret etmeyecek misiniz?”

Cevap karşısında ise; “Ee o zaman, oğlunun evine hatır için gidiyorsun da, Allah'ın evine neden gitmiyorsun? Öyle ki Yüce Yaratıcının daveti hatırdan da öte emirdir.” diyorum.

Kafa bulandıran başka bir yalan: Zenginler için lüks şeytan taşlama locaları, para ile satılan taşlar v.b.

Anlatanlar öyle içten söylüyorlar ki, gözümle gidip görmüş olmasam bende “Acaba?” derdim belki de! Kaynakları ise, dijital ortamda rahat rahat taş atan üç beş hacı fotoğrafının altına ustaca yazılmış ateşli bir cümleden ibaret.

Şeytan taşlamanın yapıldığı yerde özel loca, balkon falan olmadığını gidenler bilir. Zaten 3 katlı ve her katı her hacının yeterince rahat bir şekilde taşlarını atabileceği bir binadır orası.

Taşların hem de dolar karşılığı parayla satıldığı iddiası ise oldukça saçma. Çünkü taşların toplandığı Müzdelife'de yerler taşlarla doludur. Biri parayla taş satmaya kalksa, deli derler adama. Toplamakta çok kısa süren oldukça basit bir şeydir.

Son olarak VIP hacılık diye bir şeyinde mümkün olmadığını anlatayım. Hac ibadeti esnasında zenginliğin neredeyse hiçbir faydası yoktur. Mecburen o kalabalığa girecek, sıcağı yaşayacaksınız. Herkesin kıyafeti tek tip olan ihramdır ve şapka takmak bile yasaktır. Kalabalıktan dolayı yollar kilitlendiği için insanlar arabalardan daha hızlı ilerler. Bu yüzden herkes gibi zenginlerde kilometrelerce yolu mecburen yürüyerek kat ederler. Arafat'ta, Mina'da, Müzdelife'de bütün hacı adayları aynı tip çadırlarda kalırlar. Oteliniz Kâbe'ye yakınsa, şeytan taşlama mahalline uzaksınızdır. Eğer şeytan taşlama mahalline yakınsa, bu sefer Kâbe'ye uzaksınızdır.

Kısacası Hac ibadeti, Peygamber Efendimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Allah'ım, Haccı bana kolaylaştır ve kabul eyle!” duası ile kolaylık istediği sabır isteyen meşakkatli bir ibadettir.

Bütün bu meşakkatine rağmen Hac, “anlatılmaz yaşanır” söylemine uygun şekilde, tarifsiz güzel duyguların yaşandığı ve manevi sevgi bağlarının kurulduğu, gidenin tekrar tekrar gitmek istediği çok güzel bir ibadettir.

Ancak bende söyleyeyim. Gençken gitmek başkadır ve maalesef toplumumuzda bu hassasiyet çok eksik kalmıştır.

Özellikle yeni evlenen çiftlerin hemen kayıt olmalarını tavsiye ederim. Çoluk çocuk muhabbeti devreye girmeden gidip gelsinler. Sonra, yok çocuklar küçük, okulları var, evlilikleri var, o var bu var derken kendilerini 60 yaşında buluverirler.

Bu güzel ibadetin hikmetini daha iyi anlamak için, İmam Gazali'nin İhya-u Ulum'id-Din adlı eserinin 1 cildindeki 70-80 sayfa civarındaki, Haccın Sırları bölümünü okumanızı tavsiye ederim.

Allah hacılarımıza ibadetlerini en güzel şekilde yerine getirip, kabul olunmuş bir hacılıkla sağ salim evlerine, sevdiklerine kavuşabilmeyi; sırasını bekleyenlere de en kısa zamanda gidebilmeyi nasip etsin. Âmin.