31 Mart 2018

Haçlı kafası, Devlet Bahçeli ve gelecek

MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli "AB Konseyi'nin, ülkemizin Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki faaliyetlerini kınayan açıklaması skandaldır, iflah olmaz bir Haçlı kafasıdır. AB'nin kınama mesajı bizim için yok hükmündedir. Kınasanız ne yazar, kınamasanız ne çıkar." sözleri ile son derece haklı ve zemini tarihi bir arka plana dayanan bir gerçekliği ifade etmektedir. Gündelik bir siyasi çıkış gibi görünen bu itiraz aslında Haçlı kafası vurgusu ile Ege ve Akdeniz'de olanların güncel manzarasının tarihte yaşanan bir zihniyetin tezahürü olduğunun ifadesidir ve tarihi gerçeklikle örtüşmektedir.

Peki, Haçlılar ile Ege ve Akdeniz'de ne oldu? Haçlıların Doğu Akdeniz'deki son üsleri Akka 1291'de Memlûkler tarafından alınınca Haçlı seferlerinin klasik çağı bitmiştir. Ancak bitmeyen bir şey vardı: Haçlı kafası ve zihniyeti. Akka'nın kaybı Hıristiyan dünyasında büyük yankıya neden olmuştur. 1336'da Fransa Kralı Philippe'nin Haçlı projesi ile 14. Asırda, ülkemizde çok bilinmemekle birlikte, yeni bir Haçlı çağı başladı.  Bu dönemde kraliyet ailesinden tacirlere, diplomatlardan din adamlarına ve asker kökenli kişi Kutsal Toprakların yeniden ele geçirilmesi yolunda pek çok proje üretti. Hatta bu uğurda 6 Eylül 1332 tarihinde Rodos Şövalyeleri, Bizans İmparatorluğu ve Venedik arasında, süresi 5 yıl olarak tespit edilen ve onunu Bizans'ın, altısını Venedik'in, dördünü de Rodos Şövalyeleri'nin donatacağı toplam yirmi kadırgalık bir donanmanın teşkil edilmesi ve bu ittifak donanmasının da 15 Nisan 1333'de Eğriboz'da toplanması temelinde Türk karşıtı bir ittifak antlaşması imzalanmıştı. (Serdar Çavuşdere, Türklere Karşı Haçlı Donanma İttifakı Teşebbüsü Ve İzmir Haçlı Seferi: 1341 – 1351, Tarih Okulu Dergisi, 8, 1-58) 13. asrın sonunda yenilen Haçlılar, 14. asırda yenilenerek geri dönmeye çalışacaktır. Bitti mi derseniz olup bitene bakın derim.

İşte bu cümleden olmak üzere Türklere karşı oluşturulan Haçlı Donanma İttifakı'nın 1341-1351 yılları arasındaki faaliyetleri söz konusu olacaktır. İşte bu cümleden genel olarak, 14. asrın birinci yarısı bilhassa 1340'lı yıllarda hayata geçirilmeye çalışılan Türklere karşı Haçlı Seferi teşebbüslerinin zirvesini temsil etmektedir. Bu cümleden Haçlıların 1344'te Ege'de İzmir'e saldırarak bazı mevzi başarılar elde ettiği görülür. Haçlı Kafası Ege'de görülmüş ve bakın Papa VI Clemens bu mevzi başarı üzerine 1344'te yazdığı mektupta Venedik yöneticisine neler söylemişti: “Sonradan Papalık makamına sunulan mektuplarınla Hıristiyan dininin düşmanları kâfir Türklerin ellerinden deniz limanı ve surlarıyla meşhur o güzel ve kuvvetli İzmir [Smirnis] şehrinin muzafferâne feth ve geri alınışını ve bu yerde bulunup orada ikâmet eden bu menfur Türk milletinin hezimetini bildiren şerefli zaferin sevinçli ve mutlu haberlerini almış bulunuyoruz”  Papa VI. Clemens, 23 Aralık 1344'te Fransa Kralına ve 1 Şubat 1345'te de İngiltere Kralı III. Edward'a yazdığı mektuplarda, benzer ifadeleri kullanır. (Çavuşdere aynı makale) Bir zamanlar İzmir'i işgale yeltenen Haçlılar sonrası, bugün Ege'de gerginlik yaratan Yunanlıların 1919'da İzmir'e de aynı kafa ile çıkmış olduklarında şüphe var mıdır?

Bu devirde Haçlıların karşısına Aydınoğlu Umur Bey olarak dikilir. Vatan uğrunda şehadete ulaşan bu kahraman Türkmen Beyi 1345'te meydana gelen ve Haçlıların namlı üç komutanı Başkomutan Patrik Henri de Asti, Venedik Amirali Pietro Zeno ve Papalık gemilerine komuta eden Martino Zaccaria'nın hayatlarını kaybettiği kara savaşta büyük bir zafer elde etmişti. Haçlı kafası bir kere daha Türk gücü önünde ezilmiştir. Denizin dibi bugünkü boş konuşanların dedeleri ile dolu diyen Sayın Dr. Devlet Bahçeli yanlış mı söylüyor? Umur Bey sonra niceleri tarafından ve nihayet Milli Mücadelede denize dökülen Yunan bunun muhatabı değil midir? O dedelerin torunları bizi kınıyormuş!!! Ne çıkar…

Peki, Haçlıların saldırısı bu dönemde Ege ile mi sınırlı kalmıştır? Elbette hayır. İbn Haldun geçmiş geleceğe suların sulara benzediği gibi benzer derken yanılmamış. Haçlılar Ege'ye yaptıkları bu saldırı yanında yine mahut Haçlı projeleri bağlamında Doğu Akdeniz'de Girit adası merkezli olarak 1361'de Anadolu yakasında Antalya, 1365'te Mısır tarafında İskenderiye ve aynı yıllarda Suriye sahillerine saldırırlar. İşin ilginç yanı Kıbrıs tüm bu seferlerde bir Haçlı üssü konumundadır.  Buna bir de Macar kralı Sigismund komutasındaki Fransız, Alman, Belçika, İsviçre şövalyeleri, Felemenk, İngiltere haçlıları, Lombardia, İskoçya, Savua, Rodos şövalyeleri  ve Eflaklıların katıldığı Türklerin kovulmasını amaçlayan Haçlı ittifakı saldırısı neticesinde 1396'da yaşanan Niğbolu savaşı ve zaferini eklersek İslam Dünyasının 14. asırda nasıl bir Haçlı tasallutuna maruz kaldığının büyük resmi bu küçük yazı çerçevesinde görülecektir.

14. asır Haçlıları bu manada toplu olarak ülkemizde ne yazık ki bilinmez buna dair yapılması planlanan bir sempozyum ise yapılacağı günü beklemeye devam ediyor. Dileriz bir gün Cumhurbaşkanlığı külliyesinde icrası mümkün olur. Haçlı seferleri tarihinin klasik çağından sonra belki de en ağır Haçlı saldırısı yaşayan İslam dünyasının hafızasında bu dönemin bütüncül bilgisi ve şuuru eksik gibidir. Osmanlılar, Aydınoğulları, Karamanoğulları gibi Batı Anadolu Türk Beyleri, Memlûkler bu Haçlı saldırısı karşısında Ege ve Akdeniz'de İslam'ın vatanını, izzeti ve namusunu Türkün kılıcıyla korudular.

11 Eylül sonrası Atlantik'te yaşanan depremin Haçlı tusunamileri midir Ege ve Akdemiz kıyılarına vuran bilinmez? Tarih geleceği düşünmektir.

Vesselam