'HADİ ORADAN'
İngiliz ekonomi gazetesi Financial; yaptığı haberde ülkemizin ekonomik durumunu değerlendirirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak şu ifadelere yer verdi, “Aniden rotasını değiştirmediği sürece, büyük potansiyele sahip bir ülke olan Türkiye'nin önündeki tek soru, Cumhurbaşkanı'nın daha ne kadar görevde kalacağıdır."
Bu iki satır aslında tüm yaşananları
gözler önüne serdiği gibi, saldırıların da sebebini net açıklıyor. Dertleri dün
ağaç olmadığı gibi bugün de dolar falan değil.
Recep Tayyip Erdoğan, faizlerin
düşürülmesine yönelik izlenen politikaya destek açıklaması yaparak, "Bu
faizler düşecek, yüksek faize halkımızı da çiftçimizi de ezdirmeyeceğiz. Ne
yaparlarsa yapsınlar. Bizi üretim, istihdam ve cari denge odaklı ekonomi
programımızdan geri döndüremeyecekler" deyince, paradan para kazanan faiz
lobisi, uluslararası güçlerle birlikte harekete geçti. Döviz yükseldikçe
“Yaşasın ülke batıyor” diye maalesef sevinenler var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iç ve dış
muhalefete cevabını şu şekilde verdi, “İstiyorlar ki, ülke yansın, bitsin,
mahvolsun. Kendileri hiç bir şey yapmadan iktidara gelsinler. Biz bu
mankurtlara ‘hadi oradan’ diyoruz.”
GENÇLER YÜREKLERİ DAĞLADI
Genç İHH’nın, Bursa’da düzenleyeceği
Teknoloji Kampı’na giderken, Bursa otoyolunda kaza yaparak hayata veda eden
Kaan Tığlı, Muratcan Kaya, Yusuf Taha Göktaş ve Tarık Kesekçi, milyonların
yüreğini yaktı.
Kendileri de genç olmalarına rağmen
gençlik için çırpınıyorlardı. Yürekleri iman doluydu. Din ve vatan
sevdalılarıydılar. Ülkeleri için bir şeyler yapmak için var güçleriyle
çalışıyorlardı. Eğitimli ve donanımlıydılar. Milli teknoloji hamlesi için
çalışıyorlardı. Bilim ve teknoloji alanında çok iyiydiler.
Yusuf Taha Göktaş, henüz 22 yaşında
olmasına rağmen İHA tasarlamış, ulusal ve uluslararası yarışmalarda çeşitli
dereceler almıştı.
Tarık Kesekci, 25 yaşında evli ve taze
bir babaydı. İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği’nden mezun olduktan
sonra Baykar Savunma Şirketi’nde mühendis olarak çalışıyordu. Burada üretilen
insansız hava araçlarında uçuş, performans ve analiz mühendislik takımının
liderliğini yapıyordu.
Kağan Talip Tığlı Türk, Telekom’da veri
mühendisi, Murat Can Kaya ise İHH’nın genç lise başkanlığını yapıyordu.
Allah, gençlerimize rahmet eylesin.
Onlar bu kısa ömürlerine gerçekten çok
şey sığdırdılar. Gençlere önderlik ettiler. Durmadılar hep çalıştılar.
Mekânları Cennet olsun.
Tarık Keseci’nin sorulan bir soruya
verdiği cevabı paylaşarak yazımın bu bölümünü bitireyim.
“Büyüyünce Erbakan olacağım. Onun hayaliyle
koşa koşa geldim İTÜ’ye. Soranlara Erbakan’ın okulunda okuyorum diyorum. Çünkü
bu okuldaki gayemiz uçak mühendisi, makine mühendisi olma gayesi değil aksine
Erbakan olma gayesidir. İslâm’a böyle hizmet edilir diye gösteren zat-ı
mühteremin gösterdiği yoldan yürümek için buralardayız. Parası, malı, mülkü,
makamı batsın. Vatanımıza, milletimize, dinimize hem mühendis, hem lider hem de
savunan adam olan Erbakan gibi hizmet edebilmek duası ile..”
ÜSTAD SEZAİ KARAKOÇ ‘EN SEVGİLİ’YE
KAVUŞTU
Üstad Sezai Karakoç, şiirinde de dediği
gibi dünya sürgününü tamamlayarak yine şiirinde dediği gibi ‘En sevgili’ye
kavuştu. Allah rahmet eylesin.
Sevenleri nehir olup, ırmak olup akarak
cami avlusunu bir denize, okyanusa çevirdiler. Her zaman olduğu gibi yine
gençler yoğundu. İçlerinde bir Sezai Karakoç şiiri vardı.
Sağlığında elini sıkma bahtiyarlığına
eriştim. Sohbetini dinledim. Kendisiyle ilgili düzenlenen programların çoğuna
katıldım. Salonların büyük bir bölümünü gençler dolduruyordu çok şükür.
“Yerleşecek yer aramak
Camiinin avlusunda
Soğuk bir taşa oturmak
Gün doğmadan Şehzadebaşında”
Şiirinde ebedi makamını vasiyet etmiş
Sezai Karakoç. Vasiyeti gereği İstanbul Şehzadebaşı Camii avlusuna defnedildi.
Öyle merkezi bir yer ki. Sevenlerinin çok rahat ulaşacağı bir yer.
Duruşuyla, haliyle, tavrıyla,
sözleriyle, şiiriyle hatta cenazesiyle ders vererek aramızdan ayrıldı.
Mekânı Cennet olsun.
Şu güzel sözüyle de bitirelim: “Geceye
yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.”