VF kat sol
VF kat sağ

06 Mart 2018

Hafız Kani Karaca ile Hafize Hanım

Gözleri kör edildi, diri diri gömülmek istendi, ama O Allah'ın lütfüyle ülkenin sesi oldu

Sevgili okuyucularım bu haftadan itibaren sizlere ibretlik küçük  biyografik hayat hikayeleri sunmaya çalışacağım inşallah. Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar günü. Ayrılıkların, evliliklerin önüne geçtiği bu yıllarda sizlere bugün harika bir aşk ve muazzam bir hayat hikâyesi anlatacağım.

Yazı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bir eseri olan “İstanbul'un 100 Sevdası” isimli kitaptan alınmıştır.

Bu nurdan ses, gerilmiş ufka, bazen bir gümüş tüldür

Ve bazen, ah'ü feryad eyleyen bir dertli bülbüldür”

(Ali Ulvi Kurucu'nun Kani Karaca için yazdığı şiirden)

Kendisine sorulan “Kani Karaca kimdir?” sorusuna, “Canım, alelade bir şarkıcı işte” dese de o, musiki konusunda ne kadar müspet sıfat varsa hepsini üzerinde taşıyan, ancak hiçbir sıfatın gerçek manada tam olarak ifade edemediği muhteşem bir musiki dehasıdır.

1930 yılında Adana'da başlayan hayatı en trajik romanlara konu olacak niteliktedir. Henüz üç aylıkken üvey annesi tarafından gözüne bir kimyasal dökülerek ama bırakılır. Üç yaşında babasını kaybeder ve öz annesi kör bir çocukla ne yapacağını bilemez onu diri diri toprağa gömmeye kalkar.

Allah'tan birkaç köylü olayı görür de Kani'yi kurtarır. Bunu haber alan halası ve eniştesi onu yanlarına alıp yetişmesine ön ayak olurlar. Hafızlık okuması için aynı zamanda imam olan Saatçi Ali Efendi'ye teslim ederler. Sesinin güzelliği dikkat çekince makam öğrenmesi için başka bir cami imamı olan Abdi Efendi'nin yanına verilir. Kani Karaca ondan musiki makamlarını öğrenir. Bu sırada Türk Ocağı'nda düzenlenen konserlere de katılmaktadır. Kani Karaca Türk Ocağı'na gelip giden işadamlarının dikkatini çeker. “Bu çocuk burada harcanmasın, İstanbul'a yollayalım üstadlardan feyz alsın” diyerek 1950'de Kani Karaca'yı İstanbul'a yollarlar. Kani Karaca'nın İstanbul'a gelmesinde ve burada yetişmesinde Sadettin Kaynak'ın oldukça büyük emekleri vardır.

Kani Karaca İstanbul'daki Yer altı Camiinin imamı Üsküdar'lı Ali Efendi başta olmak üzere Sadettin Kaynak ve Sadettin Heper'le meşk ederek onlardan azami ölçüde İstifade etmiştir.

1958 yılında evlenir Kani Karaca. Davet edildiği bir mevlit merasiminde tanıştığı İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mahmut Dikler'in bir akrabası olan Hafize hanımla görüştürülür. Yakınları Hafize hanıma ama bir insanla yaşamanın zorluklarını anlatıp bu evliliğe engel olmaya çalışsalar da Hafize Hanım, Kani Karaca'yı gördükten sonra onunla evlenmeye razı olur. Görüşmeden kısa bir zaman sonra evlilik kararı alınır ve 46 yıl sürecek olan bir kader ortaklığına ilk adım atılır. Hafize Hanım ile evlilik Kani Beyin hayatını çok değiştirir. Kani Bey'i anlayan seven, seven, takdir eden ve ona yılmadan, yorulmadan hizmet eden, ona kucak açan kadındır Hafize Hanım.

Hafize Hanım, İstanbul Paşabahçe doğumludur (1930).  Yakın çevresi onu “Muazzez” diye çağırdığı için Kani Bey'de ömrü boyunca ona öyle hitap eder. Hafize Hanım da Kani Bey'e ‘Hafız' diye seslenir. Bilgili, görgülü, okuyan bir kadındır. Hafize Hanım. Ailesinden kalma zengin bir kitap koleksiyonuna sahiptir. Çocuklarını da kitaba ve okumaya alıştırır.

Kani Hafize Karaca çiftinin iki erkek bir de kız olmak üzere üç evlatları olur.

1960 yıllarının ortalarından itibaren Amerika seyahatleri başlar. Sürekli konserlere gider Kani Bey. Her gittiği yerde adeta onun gölgesi gibi Hafize Hanım da yanındadır. 1965 yılında Kral Faysalın bir yardımcısının

Davetiyle Hacca da birlikte giderler. Orada bir toplantıda Kani Karaca açılışta Kur'an-ı Kerim okuyacaktır. Bunu haber alan Arap hafızlar olay çıkarır, ancak Kani Karaca'nın okuyuşunu duyunca ses etmezler. Bu okuyuşu kayda alan Mekke ve Cidde radyoları uzun yıllar yayınlarlar bu kaydı. O yıl yapılan Hac'da Arafat'ta vakfeye durulmuşken Kani Karaca, meşhur Telbiye'yi besteler. Hac'da söylenmesi artık bir gelenek halini almış olan “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” duasının bestecisi Hafız Kani Karaca'dır.

Mevlidler, konserler, programlar.. Kani Karaca musiki aşkıyla oradan oraya koşturur durur. Ne var ki katıldığı programlardan birçoğundan ücret alamaz. Kani Bey işin içine musiki girince parayı pulu unutmaktadır. O yalnızca müziğini icra etme derdindedir. Öte yandan üç çocukla İstanbul'da geçinmek hiç de kolay değildir. Bunun için ömrünün son yıllarına kadar ailesini geçindirebilmek için kendisine pek uygun olmayan mekanlarda şarkı söyleyecektir. Onca, yokluğa, çileye, haksızlığa uğramasına rağmen Kani Karaca ve Hafize Hanım hiçbir zaman hallerinden şikayette bulunmazlar.

80'li yıllara gelindiğinde Hafize Hanım artık çok yorulmuştur. Bir tarafta Kani Bey'in programları , diğer tarafta ev işleri ve çocuklar derken oldukça bitkin düşer. Bir gün kapılarını Naim Pınarkuşu isimli tanımadıkları bir genç çalar. Bu genç, Kani Karaca'ya hizmet etmek istediğini söyler. Para istemez, her hangi bir karşılık beklemez. Eve ilk geldiği günden, vefat ettiği 2002 yılana kadar Kani Karaca'ya hizmet eder. Kani Karaca, Naim Pınarkuşu'yu öyle çok sevmiştir ki onun vefatıyla adeta bir sarsıntı geçirir.

Kani Karaca İstanbul'da bulunduğu zamanlarda Cuma günleri sabah namazından sonra, Fatih'in terbedarı Ahmet Amiş Efendi'nin huzurunda Kur'ın-ı Kerim okumaktadır.1955 başladığı bu güzel gelenek 2004 Mayıs'ının sonunda nihayete erer.  Kani Karaca İstanbul'un fethedildiği 29 Mayıs'ta sessiz sedasız göçer ebedi aleme. Onun gidişiyle, klasik Türk müziğimiz birçok anlamda son temsilcisini de kaybetmiş olur. Onun “Muazzez”i Hafize Hanım'da 2005'in 22 Haziran'da bir Ramazan günü dünya çilesini tamamlayarak taşınır öte aleme. O da sessizce, tevazuyla..

Türk sanatlarını tanımak istiyoruz

Küçükçekmece Belediyesi, mülteci öğrencileri, sosyal ve kültürel uyumlarına katkı sağlamak ve eğitimlerine destek olmak amacıyla geleneksel sanatlar atölyesinde buluşturdu.

Mülteci öğrencilere geleneksel sanatlar hakkında bilgi ve tecrübe edinecekleri bir program düzenleyen Küçükçekmece Belediyesi'nin etkinliğine; Toki Güneşpark Evleri Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Küçükçekmece Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde okuyan 30 mülteci öğrenci katıldı.

Suriye, Afganistan, Mısır ve Doğu Türkistan'dan gelen mülteci öğrenciler, Cennet Kültür ve Sanat Merkezi'nde sanatseverlerle buluşturulan ‘Usta ve Çırak' isimli sergiyi Geleneksel Sanatlar Akademisi Yöneticisi Hakan Dağlı eşliğinde gezerek, bilgi aldı. Minyatür, Ebru ve Kaligrafi branşlarında atölye çalışmasına katılan öğrenciler, geleneksel sanatları uygulamalı olarak izleme imkânı da buldu. 

‘Bizim için büyük kazanç'

Geleneksel Sanatlar Akademisi Yöneticisi Hakan Dağlı mülteci öğrencilere Türk geleneksel sanatlarını tanıtmak amacıyla yola çıktıklarını ifade ederek, “Öğrencilerimiz burada ebru, kaligrafi ve minyatürün yapım aşamalarını da görecekler. Belki ilerde bu sanatlarda kendilerini geliştirecekler. Bu bizim için büyük bir kazançtır” diye konuştu.

TOKİ Güneşpark Evleri Anadolu İmam Hatip Lisesi Resim Öğretmeni Nursel Akkaymak, mülteci öğrencilerin zor günler geçirdiğine ve  uyum süreci yaşadıklarına dikkat çektiği konuşmasında, “ Öğrencilerimiz, ülke değişikliği, yeni bir ortam ve arkadaşlar arasında kendilerini var etmeye çalışıyorlar. Aslında amaç onlara bir ayna olmaktır. Onları biraz olsun motive etmenin yolunun öncelikle sanattan geçeceğine inanıyorum. Türk kültürünü en iyi sanat yoluyla tanırlar. Bizlere destek olan Küçükçekmece Belediye Başkanı Temel Karadeniz'e ve GSA Yöneticisi Hakan Dağlı'ya teşekkür ederim” diye konuştu. 

‘Türkiye'ye geldikten sonra sanatla ilgilenmeye başladım'

Suriyeli mülteci öğrenci Sidra Hammad (16) Türkiye'ye geldikten sonra sanatla ilgilenmeye başladığını söyleyerek, “ Suriye'deki savaşta abimi kaybettim. Çok zor günler geçirdik. Türkiye'ye geldik. Hiç Türkçe bilmiyordum. Arkadaşlarım ve öğretmenlerim bana çok yardımcı oldu. Hat sanatıyla ilgilenmeye başladım. Buraya gelmeseydim belki Suriye'de okuluma bile devam edemeyecektim. Atölye çalışması bana katkı sağladı ve sanata biraz daha yakınlaştım. Hat sanatında kendimi geliştirmek istiyorum ve Türk Dili ve Edebiyatı okumayı hedefliyorum. Bizlere bu uyum sürecinde yardımcı olan herkese teşekkür ederim” diye konuştu. 

‘Türk sanatını tanımak istiyoruz'

Atölye çalışmasına katılan Afganistanlı Hadia Noovi isimli öğrenci bu tür çalışmalara katılmaktan mutlu olduğunu ifade ederek emeği geçenlere teşekkür etti. Türkiye'ye Mısır'dan gelen Salma Khaled ise Türk sanatını tanımak istediğini dile getirerek, atölye çalışmasının arkadaşlarına ve kendisine büyük katkı sağladığına dikkat çekti.

Fatih camiinde binlerce kişi askerlerimiz için dua etti

Fatih Belediyesi ve İstanbul Müftülüğü ‘Zeytin Dalı' operasyonu kapsamında Afrin'de görev yapan ve şehit olan askerlerimiz için dua programı düzenledi. Fatih Camii'nde gerçekleştirilen programa binlerce vatandaş katıldı.

Fatih belediyesi ve İstanbul İl Müftülüğü organizasyonuyla, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye'nin Afrin bölgesine başlattığı Zeytin Dalı Harekâtında görev yapan kahraman askerler için dua programı düzenlendi. Fatih Camii'nde kılınan öğle namazının ardından başlayan programda, Afrin'de görev yapan askerlerin muzafferiyeti ve şehit düşen kahramanlar için Hatim Duası edildi. Programa Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, İstanbul İl müftüsü Prof. Dr.Hasan Kamil Yılmaz ve binlerce vatandaş katıldı.

Zeytin Dalı Harekâtı'nın 44'üncü günü devam ederken Fatih Camii'nde bir araya gelen vatandaşlar, her daim dualarıyla kahraman ordunun yanında olduklarını belirtti. Öte yandan Fatih'teki tüm Selatin Camilerinde Afrin'de görev yapan kahraman askerler için Yasini Şerifler, Hatmi Şerifler ve Kelime-i Tevhidler okundu.

‘Şehitlerimizi Minnetle Yâd Ediyoruz'

Afrin'de görev yapmakta olan şehit olan kahraman askerler için dualar okuyan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, ‘‘Bugün Afrin harekat'nın 44'üncü günü. Fatih Belediyesi de İl Müftülüğümüz ile birlikte, Fatih'in tüm Selâtin Camiileri başta olmak üzere tüm camiler ve Kur-an kurslarında Hatimler, Yasin-i Şerif ve Fetih Surelerini okutuyor. Bu sayede, gönlümüzle, kalbimizle ve dualarımızla onlarla beraber olduğumuzu gösteriyoruz. Öğlen namazına müteakip olarak buradayız, namazımızın ardından da dualarımızı edeceğiz. Afrin'in sadece Güneyimizde bir ilçe olmanın ötesinde çok ciddi bir önemi ve sembolik bir değeri olduğunu düşünüyoruz. Afrin'in aynı zamanda bizim ülkemizin birlik ve bütünlüğünün yanı sıra geleceğimizin de teminatı olduğunu düşünüyoruz.  Abdülhamid han ecdadımız, ‘‘O tahtını çakalların ve sırtlanların tam güzergahına kurmuş'' demiştir. Buradan bunu görüyoruz, biz burada bulunduğumuz müddetçe bu tür sıkıntılarla beraber olacağız, geçmişte olduğumuz gibi. Ümit ediyoruz ki, bundan sonra acılar yaşanmasın ve bu gibi tehlikelerle karşılaşmayalım. Şehitlerimizi minnetle yad ediyoruz'' diye konuştu.

UNESCO ödüllü sanatçı Bilgi Evi'nin minik müzisyenlerine hayran kaldı

Müzik konusunda yetenekli 27 çocuk, Bağcılar Belediyesi Bilgi Evleri'ndeki 2 aylık eğitimin ardından “Hikâyelerle Türküler” isminde bir konser verdi. Programda hikâyenin önce sözlü anlatımı gerçekleştirildi sonra da türküsü seslendirildi. Etkinliğe katılan UNESCO ödüllü halk ozanı Maksut Koca (Feryadi) minik müzisyenleri çok beğendi.

Bağcılar Belediyesi Bilgi Evleri tarafından ilçedeki yetenekleri keşfetmek amacıyla özel yetenek sınavı yapıldı. Sınav sonucunda başarılı olan yaşları 10 ile 14 arasında değişen 27 öğrenciye Bilgi Evleri Gitar ve Bağlama Kulübü'nde haftada 2 saat olmak üzere 2 ay ders verildi. Eğitimi tamamlayan kursiyerler, önceki gün Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz Kültür Merkezi'nde sahneye çıktı.

Minikler, “Her türkünün bir hikâyesi vardır, her hikâyenin bir türküsü vardır” sloganıyla gerçekleştirilen “Hikâyelerle Türküler” adlı konser verdi. Konsept gereği önce hikâyeler sözlü olarak anlatıldı ardından da müzik eşliğinde hikâyelerin türküleri seslendirildi. Çocuklar, “Ne güzel yaratmış seni Yaradan” ve “Hey Onbeşli”nin de aralarında yer aldığı 7 türküyü söyleyerek hünerlerini sergiledi. Halk oyunları ekibi ise “Eklemedir koca konak” türküsünde folklor gösterisi sundu.

Maksut Kaca (Feryadi) çocuklara hayran kaldı

Programa, UNESCO tarafından  'Yaşayan İnsan Hazinesi' ödülüne layık görülen Halk Ozanı Maksut Koca (Feryadi) da konuk olarak katıldı. Çocukların müzik performansını çok beğenen Koca, onları alkışlayarak kutladı. Geleceğin müzisyenlerine aşıklık geleneğini anlatan Koca, "Yaptığınız işte edep erkanı terk etmeyin" uyarısında bulundu. Feryadi,  minikler için Kars yöresine ait bir de türkü söyledi.

Aleksandrov Rus Kızılordu Korosu Kuruluşunun 90. Yılında CRR Sahnesinde

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde 5-6 Mart saat 20.00'da İBB CRR sahnesinde konser verecek olan Aleksandrov Rus Kızılordu

Korosu ve Dans Topluluğu, iki gün boyunca tüm sanatseverlerin karşısında olacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü bünyesinde çalışmalarını sürdüren Cemal Reşit Rey Konser Salonu (CRR), kaçırılmayacak özel konser programıyla sevenleriyle buluşacak.

Dünyanın en eski ve en büyük ordu korolarından Aleksandrov Rus Kızılordu Korosu ve Dans Topluluğu 2016 yılında geçirdikleri kazadan sonra ilk yurtdışı konserlerini geçen yıl İBB Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda gerçekleştirdi.

Bu zamana kadar büyük savaşlara tanıklık eden ve dinleyicilerine pozitif enerji aktarmayı başaran Kızılordu Koro'su, Türkiye'deki konserlerde seslendirdiği 10. yıl ve Mehter Marşı, Ceddin Deden ve Çanakkale Türküsü eserleriyle büyük alkış toplamıştı.  Dünyanın birçok yerinde sahne alan koronun repertuvarında 2 binden fazla eser bulunuyor.

64 mensubunu kaybettiği kazadan sonra ikinci kez İBB CRR sahnesinde konser verecek olan Kızıl Ordu Korosu kuruluşunun 90. yılında sürprizlerle dolu bir repertuvarla İstanbulluların karşısına çıkacak.