Hafıza

Mutluluk ki süresi anlarla kısıtlı duygulardan… uzun sürmez. Bıraktığı huzur nüvesi ise süreklidir. Huzurun müjdecisi mutluluk olmayabilir, mutluluk da hep huzura gebe değildir. Ama birbirlerine sebep olabilen hissiyattır onlar.

Süreçle ilişkili olduğundan huzurlu zamanlar kayıt altındadır. Ama mutluluk, yükseldiği anın en zirvesini kısacık yaşatır ve az sonra çekip gider. Devinim esnasında anı yaşamak, onu çoğu kere bir tasvirle kaydetmenize engeldir. Çok azımız, onu tarif edecek kadar idrakli bir mutluluk anı yaşayabiliriz.

16 Temmuz 2016 sabahı, dünyayı kuşattığını düşündüğüm/zannettiğim uzun bir mutluluk yaşadım. Sayısı artan şehit haberlerine rağmen coşkulu gözyaşlarıyla dünyayı seyredecek, ona yeni anlamlar yükleyecek ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı hissine yol açacak kadar uzun sürdü. Kurgulamak için bile hayal gücünü zorlayacak saatleri sahiden yaşayınca dünya eski hâline dönemezmiş, renklerin parlaklığı bir daha solamazmış gibi geliyordu. Endişeyle yükselen duygular, fedakârlıkla ince ince örülmüş bir geceden özgür bir sabaha ulaşmıştı. İnsan ömründe kaç defa bu tanıklığın bir parçası olabilirdi. Üstelik kazanmaya elverişli tarafta durmuyorduk. Birlik, bütünlük ve inanç uğruna mutlak kazanımlara sırt çevirenler kaybetmekle öyle çok sınanmıştı ki önceden haber verseler bile 15 Temmuz gecesinin kazanan konumunda olabileceğimize inanmak güç olurdu. Kimilerinin karşısında kendini bir duvar gibi hissettiği o gece, iliklerimizde unuttuğumuz birçok şeyi hatırlatmıştı bize ve bizim gibilere.

Hatırlananlar unutulabilir, unutulanlar hatırlanabilir. Bu büyük bir nimettir aslında. Hafıza kontrolden azade bir biçimde hareket eder çoğu kere ve eğer canlı tutmakta çaba göstermezseniz sıklıkla taze yaşayışları bile geri plana atar. Kendine yer açar ve yenilerini bekler. Bazen yeni yaşayışların kaydı esnasında yapar bunu. Hangisini geriye gönderdiğini bilmeyiz. Hatırlayınca fark ederiz unuttuklarımızı. O zamana dek, ihtiyaç duysak bile varlığı sır olduğundan işimize yaramamıştır. Unutuşlar hayatın en görkemli yontucularından biridir bu yüzden. Unutmamak kadar etkilidir.

15 Temmuz ertesi mutluluğunda, geceden sabaha tamamlanan idraki zor zaferin, taşa kazınmışçasına güven veren tazeliğinin büyük payı vardı. Medya kendine gelir gelmez, önce fotoğrafları ve görüntüleri kronolojiye dizdi. Hiç kimse unutmak istemiyordu. Görsel kayıt zenginliğine rağmen gidişat yazılı olarak defalarca kaleme alındı ve çoğaltıldı. Yorumlu, yorumsuz, 15 Temmuz sonrası yaşananlarla biçimlenen yeni bakış açılarıyla çeşitlendi, çoğaldı çoğaldı…

Geceyi an be an kayıt altına alan bu medya ürünlerinden birini okuyup zamanla hafızamızda geriye itilenleri hatırlamak bile, bizi artık o taze sabaha ulaştıramaz artık. Kupkuru veriler, o sabahın mutluluğunu, dünyayı bir anda küçücük yapan ve avuçlarınızın içinde hissettiren o müthiş yükselişi anlatmaya muktedir ki. Bu zafere sevinenler, bin bir çileyle Everest'in zirvesine ulaşmış birinden daha mutluydu, bundan eminim. Ama o güne geri döndürecek bir hatırlayışla muhatap olabileceğimizden gün geçtikçe emin değilim.

Çünkü bunca kargaşanın içinde dünyamızı ters yüz eden, önyargılarımızı kıran o gecenin, kalbi esir alan, algıları fetheden berrak bir tasviriyle henüz karşılaşmadım. Bu bir zaman meselesi elbette. Ama zaman hissiyatın tekâmülüne yardımcı olduğu kadar çürütme gücü de olan bir mefhum. Hâlen nadasa ihtiyaç duyuyorsa bile hatıraların çürümesini seyretmeyiz inşallah…

Kimilerince literatürün kenar süsü gibi yorumlanan edebiyat, kronolojinin bunaltıcı tekrarıyla ezberin mahiyetini unutturan bıkkınlık hissini kırabilen en güçlü araç. Ancak edebiyat, yalnızca bunun için var değil. Hayatı algılayışlardaki kör noktaları yoklayan, bazen açık eden bazen olduğu gibi bırakan, ama o kör noktadan sizi haberdar eden, illa ki haberdar etmeye azmeden bir sanat. Zira sanat, devamlı aydınlığa kavuşması azmedilen karanlıklarda güzellik kıvılcımı arar. Onu bulduğunda aydınlatmanın binbir yolundan birini seçip tutunduğu yordamla yeni bir yaşayış çizer size. Bazen bu bir anlık parlayışla bazen de keşif mutluluğuyla karşılanır. Edebiyat, size milyarlarca hayattan ve hayat ihtimalinden yola çıkıp seçtiği bir yordamla kapınızı tıklamayı en iyi başaranlardandır. Hafızayı diri tutacak kıvılcımlar taşıyabilir. Düşünün ki Proust'un o hiç kimseyi ilgilendirmeyen kişisel tarihini kaleme aldığı, kuvvetli hafızasının mahsulü Kayıp Zamanın İzinde roman serisinin dünyada ne kadar çok insanı etkilediğinden yola çıkarak sanatın ve dolayısıyla edebiyatın gücünü anlamak mümkün.

15 Temmuz'u herhangi bir millî bayram sıradanlığa indirgememek için sanat desteği gerektiği, her zamankinden daha açık. Onun için -alana dâhil olmaktan ötürü- en azından ciddi bir edebiyat ürünü endişesi taşıyorum.

Ki tarihle ve ilahî kıssalarla sabittir ki insan binlerce yıllık birikimi omuzlarından hiç düşürmeden başka çağlara taşıyabilmiştir. Dolayısıyla bu üstesinden gelemeyeceğimiz bir iş değil. Emaneti adresine ulaştırabilecek gücümüzün varlığına inanmak ve bu gücü kavramak için, hafızamızda saklı duran “aktarmacı” kabiliyetimizi keşfederek bugünün sanat yordamlarına entegre etmemiz gerekiyor. Kadim çağırıcıları unutmadan…

***

Künye: Hafıza, idrak edilen, algılanan, öğrenilen şeyleri zihinde tutma ve hatırlama hassası, bellek anlamlarına geliyor. (Kubbealtı Lugatı)

 

Hafızayla uğraşan edebiyatçılar : Kazuo Ishiguro, Proust, Marquez