12 Kasım 2020

HAKARETE ÖZGÜRLÜK, ÖZGÜRLÜĞE HAKARETTİR

SAÇMALARDAN SEÇMELER

Bugünlerde Fransa'nın aklı fikri İslam'da ve Müslümanlarda… Hal böyle olunca bizimde gözümüz, kulağımız Fransa'da  ve Fransa'nın ağzından çıkanı kulağı duymayan cumhurbaşkanında. Devlet adamı dediğin ciddi olur, sağduyulu olur. Ağzından çıkan her cümleyi, hatta her kelimeyi önce ölçer, tartar, sonra söyler. Söylediği her sözün mutlak manada bir etki ve tepki doğuracağının her zaman farkındadır. Bir devlet adamı konuşmalarıyla devletini ve milletini küçük düşürüp, töhmet altında bırakmaz. Devletinin, bekasını, toplumunun, refahını düşünen her devlet adamı, ülkesinde bir arada yaşama kültürüne bomba gibi düşecek, her türlü söz, fiil ve davranıştan fersah fersah uzak durur. Nitelikli bir devlet adamı; bilir ve bilmelidir ki şayet ülkesinde yaşayan bir kişi bile inanmakta ve inancını yaşamakta özgür değilse o ülke de hiç kimse için hak ve özgürlüklerden bahsedilemez. İdeal bir devlet adamının ötekisi, asla kendisi gibi inanmayan, düşünmeyen, yaşamayan insanlar olamaz. Ülkesinde yaşayan milyonlarca Müslümanın, dinini krizde görüp, peygamberine hakaret ettiren bir kişi asla ve kat'a nitelikli bir devlet adamı olamaz. Olsa olsa hırsın ve fanatizmin derekesinde debelenen bir fitne ve fesat adamı olabilir. Ancak böyle bir kişinin ağzından çıkanlar saçmalardan seçmeler olarak görülebilir.

HAKARETE ÖZGÜRLÜK, ÖZGÜRLÜĞE HAKARETTİR

Milli Gazete'nin 02.11.2020 sayılı nüshasında yer alan habere göre Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un ülkesinde yayınlanan şerli bir dergi de Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e yapılan hakareti ifade özgürlüğü saymış, haberi okurken esef ettik, fakat şaşırmadık. Çünkü öyle bilir ve inanırız ki herkes kendine yakışanı yapar. İşte onların kahrolası özgürlük anlayışı! Müslümanları öldürmekte, sömürmekte, onlara her türlü eziyet ve hakarette bulunmakta Avrupa da herkes sonuna kadar özgür. Batılı politikacıların köşeye sıkıştıkça, hortlattıkları bu İslamofobik sözde özgürlük anlayışı konusunda söylenmesi gerekenleri şu cümle ile özetlemeye çalışalım. “Hakarete özgürlük, özgürlüğe hakarettir.”

KİM KRİZDE

Yazının burasında, şimdi, İslam krizdedir diyen Macron'a soralım. Ey Macron, asıl krizde olan kim? Allah'ın kendilerine gönderdiği dini ve kitapları tahrif eden sizler mi? Yoksa kendilerine Rahman'ın emanet ettiği vahyi canlarından aziz bilerek, olduğu gibi muhafaza eden Müslümanlar mı? Kim krizde? Tarihi katliam, sömürü ve soykırımlarla dolu batı dünyası mı? Yoksa hakim olduğu yerlerde adalet, merhamet ve medeniyet destanları yazan İslam dünyası mı? Kim krizde? İnsanın bedenini adeta ilahlaştırırken, ruhunu öldüren sizler mi ? Yoksa insanın ahseni takvim olarak geldiği bu alemde eşrefi mahluk olarak kalmasının yol haritasını insanlığa armağan eden İslam mı? Kim krizde? Kuvveti üstün gören batı medeniyeti mi? Hakkı üstün tutan İslam medeniyeti mi? Kim krizde? Bir köpeğe sahip olmayı, bir çocuğa sahip olmaktan değerli görerek aileyi paramparça eden, annesine, babasına bile merhamet etmeyen nesiller yetiştiren Avrupa mı? Yoksa insana insan kadar, hayvana hayvan Kim krizde? Tanrıyı yeryüzünden kovan, dini bilime kurban eden, dini hayattan söküp ayıran batı mı? Yoksa yeryüzünü Rahman'ın razı olacağı şekilde imar ve inşa etmenin, hayatı hakikatlere adamanın, din ve hayatın arasını ayırmaya hiçbir şeyin güç yetiremediği İslam mı?

AVRUPA İSLAMI

Fransa cumhurbaşkanı Macron'un hezeyanlarından biri de İslam'ı yapılandırarak, genelde Avrupa, özelde Fransa İslam'ı oluşturmak… Evet bu proje dinde reform projesi… Bu projeyi hepimiz bir yerlerden tanıyoruz.

Peki, Avrupa nasıl bir İslam ister? Emin olun bu soru en az bir kitaplık soru… Biz bu bir kitaplık sorunun cevaplarını birkaç cümleyle özetlemeye çalışalım.

Avrupa İslam'ı, tahrif ve tahrip edilmiş bir İslam projesidir.

Avrupa; Kur'an'ın Hz. Peygamber tarafından bizzat ayet ayet yaşanarak, tefsir edilmesinin adı olan sünnetin, ümmetin hayatından ve tasavvurundan çekip alındığı bir İslam arzu eder. Avrupa'nın reform postu giyerek, deforme etmek istediği İslam'da küffar ile cihada asla yer yoktur. Avrupa ahkam ayetlerinin, hayattan fersah fersah uzak olduğu  bir İslam'dan razıdır. Avrupa'nın istediği İslam, içi boşaltılmış bir İslam'dır. Avrupa, Allah katında tek dinin İslam olmasından hayli rahatsızdır. Bundan dolayı Avrupa da İslam sadece dinlerden bir dindir.

Avrupa İslam'ı özü alınmış, geride sadece kabuğu kalmış bir İslam'dır. Avrupa İslam'ı; ırkçı emperyalizme, faizci kapitalist dünya düzenine, zulüm, sömürü ve haksızlıklara itiraz etmeyen bir İslam'dır.

Avrupa İslam'ı; batı medeniyeti karşısında yenilgiyi kabul etmiş, aşağılık kompleksiyle malul bir mağlubiyet ideolojisidir. Ez cümle ne yaparlarsa yapsınlar, ne derlerse desinler İslam güneşinin bütün dünya insanlığıyla birlikte Avrupa'yı da aydınlatmasına engel olamayacaklardır. İnşaallah yakın zamanda İslam'ın bir Avrupası olacaktır. Fakat Macron gibi İslam düşmanları çatlasalar da patlasalar da deforme edilmiş bir Avrupa İslam'ı olmayacaktır.

EN ETKİLİ BOYKOT

Cumhurbaşkanlığı şahsında Fransa'nın İslam, Müslüman ve Hz. Peygamber düşmanlığına elbette tepkisiz kalmayacağız. Gücümüz nispetinde onlara hadlerini bildireceğiz. Boykot müthiş bir had bildirme aracı, ekonomik bir silah. İşte bundan dolayı bu günlerde haklı olarak Fransa'nın mallarını boykot ediyoruz. Bendeniz bu boykota yetmez ama evet diyorum. Evet, Fransa'nın mallarını boykot edelim. Fakat mallarıyla birlikte hallerini de boykot edelim. Onlara asla öykünmeyelim. Kur'an ve Sünnet'in bize kazandırdığı şahsiyetle yetinelim. Onların bastıkları yerde ot bitmeyeceğini bilelim. Bir an önce özümüze dönerek dinimize, kültürümüze, tarihimize ve medeniyetimize Fransız kalmaktan vazgeçelim. İslam'ı terakkiye mani değil, terakkinin ta kendisi görelim. Batının batı, doğunun da doğu olduğu gerçeğini asla unutmayalım.

Aklımızı, kalbimizi, ruhumuzu ve bedenimizi kıblemize sabitleyerek, şeytanın bize batıdan yaklaşmasına engel olalım. İman ve amelde, ilim ve irfanda, edep ve ahlakta onları çok çok gerilerde bıraktığımız gibi bilim ve teknolojide de onları sollayalım. “Bizi öldürmeye gelenlerin, bizde dirilmesi” için her dem dipdiri, dupduru olalım. İslam dünyası olarak varlığımızı birliğe, birliğimizi dirliğe dönüştürmeyi bilelim. Sadece kendimiz değil bütün dünya insanlığını batı medeniyetinin zulüm, tahakküm ve tasallutundan kurtarabilmek için var gücümüzle çalışalım. Hakla batıl, hilal ile haç arasındaki ezeli rekabeti, Fenerbahçe, Galatasaray derbisine benzetme aymazlığından bir an önce kurtulalım.

İslam ile insan arasında bütün engelleri el birliği ile kaldıralım.

KESKİN SİRKE KÜPÜNE ZARAR VERİR

Yazıyı kendisiyle bir Cuma namazı sonrası tanışıp, sohbet ettiğimiz Danimarka da yaşayan aslen Sivas Şarkışla'lı Erdoğan Gönen isimli bir gurbetçi ağabeyimizin anlattığı bir anekdotla nihayetlendirelim. Erdoğan ağabey şöyle anlatıyor. Danimarka'daki karikatür krizinin dünyayı kasıp kavurduğu günlerde, Hz. Peygambere yapılan hakareti içlerine sindiremeyip, İslam'ı ve Hz. Sevgili Peygamberimizi araştıran 3500 kişi, kendisi de bir Danimarkalı Müslüman olan imam Abdulvahid Pedersen'in huzurunda kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldular. Yani demem o ki kem söz sahibine aittir. Keskin sirke küpüne zarar verir.