HALKIN YÖNETİCİLERİMİZDEN BEKLENTİLERİ
Bu yazımda,
yönetici pozisyonundakilerin işlerinin yoğunluğu nedeniyle halkın sorun ve
beklentileri ile ilgili durumunu
görememelerini anlayışla karşılayıp halkın, devletin eli ayağı olan
yöneticilerinden beklentilerinden söz etmek istiyorum. Olumlu yönde
düzeltilebilir ve mümkün olan aksaklıkları dile getirmeye çalışacağım inşallah!
1. BDDK’nın
kredi kartları ile ilgili aldığı kararlar vatandaşın işini zorlaştırmaktadır.
Maaşıyla geçinen memur ve işçiler, çocuklarını evlendirmeye hazırlık olmak
üzere her ay biriktirebildiği kadarıyla taksitle altın almak ister; ancak
taksit sayısı sınırlı türde ve sayıda olduğu için alamamaktadır.
Öneri: Beyaz ve elektronik eşyada
olduğu gibi altında da türde sınır olmamak kaydıyla taksit sayısı en az 12
olmalıdır.
2. KYK’nın
öğrencilere verilen kredinin geri ödemesi aileleri zor durumda bırakmaktadır.
Çocuk iş bulamamışsa - ki bugünkü şartlara göre zor – iki seneden sonra
kredinin geri ödenmesinin istenmesi ve ödeyemeyenlerin cezalı duruma düşmesi
aileye yük oluyor! Eğitim gibi kutsal bir aktiviteyi yerine getiren ve ülkemizin
ekonomik, sosyal ve siyasal yönden gelişmesine yüzde yüz katkısı olan bir
öğrenciye ve eğitime destek olunması gerekmektedir. Kitabı ücretsiz
dağıtıyoruz, temel ve orta öğretimi devlet eliyle parasız yapıyoruz da neden
vatandaşımızın aynı çocuğunu hem de daha fazla masrafla bin bir özverisiyle
yüksek öğrenimde okutmaya çalıştığı çocuklarına bu uygulama reva
görülmemelidir. Çünkü öğrenci, temel ve ortaöğretimdeki aynı öğrencidir. Yüksek
öğretime geçince ailesi, kendisi ve
ekonomik ve sosyal durumu değişmiyor ki?
Öneri: Öğrenci çalışmadıkça geri
ödemesi başlamasın; çalıştığı halde geri ödemesini yapmıyorsa uygun taksitler
halinde aylığından kesilsin. Geri ödemenin zorunlu nedenle gecikmesi durumunda
uyarı yapıldıktan sonra en az üç ay üst üste ödemenin yapılmaması durumunda
ancak Gelir İdaresi Başkanlığına devredilsin.
3. KPSS
sınavlarının yapılması adalete uygundur. Ancak bu uygulamayı adaletsiz yapan
üç neden var: Birincisi; bu sınavlarda
kişiye mezun olduğu alan dışından soru sorulması; ikincisi ise KPSS puanından
sonra sözlü sınav yapılması; üçüncüsü ise öğretmenliğin dışında kalan alanlarda
iki yılda bir KPSS sınavının yapılıyor olmasıdır.
Atanacak
kişi artık uygulama aşamasındadır ve mesleğini en iyi bir biçimde yapabilmesi
ve başarılı olabilmesi için mezun olduğu alanıyla ilgili bilgilere ihtiyaç
duymaktadır. Alanı dışındaki detaylı bilgiye
ihtiyacı olmayacaktır. Amaç, KPSS’yle eledikten sonra en iyisini atamak
olduğuna göre; kendi alanıyla elenmesi daha anlamlı ve yararlı olur. Böyle
yapılırsa hem kişinin mesleğine olan güvenini artırmış hem de alanında kim daha
yetkinse onun atanması ilkesini gerçekleştirmiş oluruz. Bu aynı zamanda
meslekte başarılı olmanın da nedeni olur. Örnek: Kişi sağlık alanından mezun
olmuşsa ona bu aşamada matematik sormanın bir yararı yoktur. Bu kişi zaten
şimdiye kadar ki eğitim ve öğretim aşamalarında temel bilgiyi elde etmiştir.
Sağlık hizmetini verirken ona matematik, fizik, tarih, coğrafya gibi alanların
bilgileri gerekmeyecektir. Kim hangi alandan mezun olmuşsa mesleğini icra
ederken ona kendi alanının detaylı bilgileri gerekecektir. Bu örnekler diğer
alanlar içinde çoğaltılabilir.
Öneri: KPSS’de mutlaka her alan
mezununa kendi alanıyla ilgili soruların sorulması gerekir. Bütün devlet
kurumlarında yapılacak eleman alımlarında istisnasız sözlü sınav kesinlikle
kaldırılmalı/yasaklanmalıdır. Sadece KPSS puanıyla yerleştirme yapılmalıdır.
Bütün alanlarda KPSS, her yıl yapılmalıdır.
4. Kurumlara
eleman alımlarında ilgili alandan mezun olanlar atanmadığından bürokraside istenilen
verim alınmamaktadır. Özellikle bürokrat kesiminde bu uygulama çokça
görülmektedir. Alanıyla ilgisi olmadığı halde lisans mezunları alanı dışındaki
görevlere/yöneticiliklere atanmaktadırlar.
Öneri: Kişi hangi alandan mezunsa kendi
alanıyla ilgili göreve/yöneticiliğe atanmalıdır ki istenilen verim elde
edilsin.
5. Ticaret
Bakanlığının bünyesinde fiyatları kontrol edecek eleman yetersizliği olduğu
için ticari alanda fiyat kontrolü ve denetimi yapılamamaktadır.
Öneri: Ticaret Bakanlığının bünyesine yeteri
kadar eleman alımı yapılıp fiyat denetim ve kontrol ekipleri kurulup sıkı bir
denetim yapılması gerekir.
6. Artan
fiyatlar karşısında memur, işçi ve emekliler zor durumdadır. Fiyatlar günden
güne artmakta ve halkın alım gücü düşmektedir.
Öneri: TÜİK tarafından yılda iki defa
olmak üzere bir ailenin asgari geçim sınırının tespit edilerek ilan edilmesi ve
çalışan kesimin maaşı buna göre düzenlenmelidir.
7. Et ve Süt
Kurumunun mağazaları sayıca yetersiz gelmektedir. Sabah çok erken saatlerde
yetişilirse sınırlı sayıda olan sıra fişi alınabiliyor; ancak fiş çabuk bittiği
için vatandaş ensesini kaşıya kaşıya evinin yolunu tutuyor.
Öneri: Türkiye’de mağaza sayılarının
artırılarak halkın hizmetine sunulması; aynı şehirde bile mağaza sayılarının
artırılması acilen yapılması gereken bir hizmettir. “Halka hizmet, Hakk’a
hizmettir!” anlayışı bunu zorunlu kılmaktadır.
Sözlerimi,
Üstat Mehmet Akif Ersoy’un adalet örneği Hz. Ömer’ül Faruk’un (R.A.)
yönetiminde uygulamasını hatırlatan ünlü beyitle (iki mısrasıyla) sonlandırmak
istiyorum. Her kim Hz. Ömer’ül Faruk’un (R.A.) takipçisi ve seveni olduğunu
iddia ediyorsa veya etmeye niyetliyse bu beyti yatağının üst kısmına assın ve
her akşam uyumak için yatağa girdiğinde bu beytin gereğini yapma konusunda ne
kadar başarılı olduğunu düşünsün; ona göre hareket etsin!
“Kenar-ı
Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de
adl-i ilahi sorar Ömer’den onu!”
Not: Bu
şiirin tamamını Üstat M. Akif’ in; “Safahat” adlı kitabından; “Koca Karı İle
Ömer” başlığı altında okumanızı rica ediyorum ki Hz. Ömer’ül Faruk’un (R.A.)
yöneticiliğini yakından tanımış olalım.
Öneri bizden; yapması yetkili büyüklerimizden; başarı Allah’tandır.