13 May 2022

​HALKIN YÖNETİCİLERİMİZDEN BEKLENTİLERİ

Bu yazımda, yönetici pozisyonundakilerin işlerinin yoğunluğu nedeniyle halkın sorun ve beklentileri ile ilgili durumunu  görememelerini anlayışla karşılayıp halkın, devletin eli ayağı olan yöneticilerinden beklentilerinden söz etmek istiyorum. Olumlu yönde düzeltilebilir ve mümkün olan aksaklıkları dile getirmeye çalışacağım inşallah!

 

1. BDDK’nın kredi kartları ile ilgili aldığı kararlar vatandaşın işini zorlaştırmaktadır. Maaşıyla geçinen memur ve işçiler, çocuklarını evlendirmeye hazırlık olmak üzere her ay biriktirebildiği kadarıyla taksitle altın almak ister; ancak taksit sayısı sınırlı türde ve sayıda olduğu için  alamamaktadır.

 

Öneri: Beyaz ve elektronik eşyada olduğu gibi altında da türde sınır olmamak kaydıyla taksit sayısı en az 12 olmalıdır.

 

2. KYK’nın öğrencilere verilen kredinin geri ödemesi aileleri zor durumda bırakmaktadır. Çocuk iş bulamamışsa - ki bugünkü şartlara göre zor – iki seneden sonra kredinin geri ödenmesinin istenmesi ve ödeyemeyenlerin cezalı duruma düşmesi aileye yük oluyor! Eğitim gibi kutsal bir aktiviteyi yerine getiren ve ülkemizin ekonomik, sosyal ve siyasal yönden gelişmesine yüzde yüz katkısı olan bir öğrenciye ve eğitime destek olunması gerekmektedir. Kitabı ücretsiz dağıtıyoruz, temel ve orta öğretimi devlet eliyle parasız yapıyoruz da neden vatandaşımızın aynı çocuğunu hem de daha fazla masrafla bin bir özverisiyle yüksek öğrenimde okutmaya çalıştığı çocuklarına bu uygulama reva görülmemelidir. Çünkü öğrenci, temel ve ortaöğretimdeki aynı öğrencidir. Yüksek öğretime geçince ailesi, kendisi  ve ekonomik ve sosyal durumu değişmiyor ki?

 

Öneri: Öğrenci çalışmadıkça geri ödemesi başlamasın; çalıştığı halde geri ödemesini yapmıyorsa uygun taksitler halinde aylığından kesilsin. Geri ödemenin zorunlu nedenle gecikmesi durumunda uyarı yapıldıktan sonra en az üç ay üst üste ödemenin yapılmaması durumunda ancak Gelir İdaresi Başkanlığına devredilsin.

 

3. KPSS sınavlarının yapılması adalete uygundur. Ancak bu uygulamayı adaletsiz yapan üç  neden var: Birincisi; bu sınavlarda kişiye mezun olduğu alan dışından soru sorulması; ikincisi ise KPSS puanından sonra sözlü sınav yapılması; üçüncüsü ise öğretmenliğin dışında kalan alanlarda iki yılda bir KPSS sınavının yapılıyor olmasıdır.

 

Atanacak kişi artık uygulama aşamasındadır ve mesleğini en iyi bir biçimde yapabilmesi ve başarılı olabilmesi için mezun olduğu alanıyla ilgili bilgilere ihtiyaç duymaktadır. Alanı dışındaki detaylı bilgiye  ihtiyacı olmayacaktır. Amaç, KPSS’yle eledikten sonra en iyisini atamak olduğuna göre; kendi alanıyla elenmesi daha anlamlı ve yararlı olur. Böyle yapılırsa hem kişinin mesleğine olan güvenini artırmış hem de alanında kim daha yetkinse onun atanması ilkesini gerçekleştirmiş oluruz. Bu aynı zamanda meslekte başarılı olmanın da nedeni olur. Örnek: Kişi sağlık alanından mezun olmuşsa ona bu aşamada matematik sormanın bir yararı yoktur. Bu kişi zaten şimdiye kadar ki eğitim ve öğretim aşamalarında temel bilgiyi elde etmiştir. Sağlık hizmetini verirken ona matematik, fizik, tarih, coğrafya gibi alanların bilgileri gerekmeyecektir. Kim hangi alandan mezun olmuşsa mesleğini icra ederken ona kendi alanının detaylı bilgileri gerekecektir. Bu örnekler diğer alanlar içinde çoğaltılabilir.

 

Öneri: KPSS’de mutlaka her alan mezununa kendi alanıyla ilgili soruların sorulması gerekir. Bütün devlet kurumlarında yapılacak eleman alımlarında istisnasız sözlü sınav kesinlikle kaldırılmalı/yasaklanmalıdır. Sadece KPSS puanıyla yerleştirme yapılmalıdır. Bütün alanlarda KPSS, her yıl yapılmalıdır.

 

4. Kurumlara eleman alımlarında ilgili alandan mezun olanlar atanmadığından bürokraside istenilen verim alınmamaktadır. Özellikle bürokrat kesiminde bu uygulama çokça görülmektedir. Alanıyla ilgisi olmadığı halde lisans mezunları alanı dışındaki görevlere/yöneticiliklere atanmaktadırlar.

 

Öneri: Kişi hangi alandan mezunsa kendi alanıyla ilgili göreve/yöneticiliğe atanmalıdır ki istenilen verim elde edilsin.

 

5. Ticaret Bakanlığının bünyesinde fiyatları kontrol edecek eleman yetersizliği olduğu için ticari alanda fiyat kontrolü ve denetimi yapılamamaktadır.

 

Öneri: Ticaret Bakanlığının bünyesine yeteri kadar eleman alımı yapılıp fiyat denetim ve kontrol ekipleri kurulup sıkı bir denetim yapılması gerekir.

 

6. Artan fiyatlar karşısında memur, işçi ve emekliler zor durumdadır. Fiyatlar günden güne artmakta ve halkın alım gücü düşmektedir.

 

Öneri: TÜİK tarafından yılda iki defa olmak üzere bir ailenin asgari geçim sınırının tespit edilerek ilan edilmesi ve çalışan kesimin maaşı buna göre düzenlenmelidir.

 

7. Et ve Süt Kurumunun mağazaları sayıca yetersiz gelmektedir. Sabah çok erken saatlerde yetişilirse sınırlı sayıda olan sıra fişi alınabiliyor; ancak fiş çabuk bittiği için vatandaş ensesini kaşıya kaşıya evinin yolunu tutuyor.

 

Öneri: Türkiye’de mağaza sayılarının artırılarak halkın hizmetine sunulması; aynı şehirde bile mağaza sayılarının artırılması acilen yapılması gereken bir hizmettir. “Halka hizmet, Hakk’a hizmettir!” anlayışı bunu zorunlu kılmaktadır.

 

Sözlerimi, Üstat Mehmet Akif Ersoy’un adalet örneği Hz. Ömer’ül Faruk’un (R.A.) yönetiminde uygulamasını hatırlatan ünlü beyitle (iki mısrasıyla) sonlandırmak istiyorum. Her kim Hz. Ömer’ül Faruk’un (R.A.) takipçisi ve seveni olduğunu iddia ediyorsa veya etmeye niyetliyse bu beyti yatağının üst kısmına assın ve her akşam uyumak için yatağa girdiğinde bu beytin gereğini yapma konusunda ne kadar başarılı olduğunu düşünsün; ona göre hareket etsin!

 

“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu,

Gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu!”

 

Not: Bu şiirin tamamını Üstat M. Akif’ in; “Safahat” adlı kitabından; “Koca Karı İle Ömer” başlığı altında okumanızı rica ediyorum ki Hz. Ömer’ül Faruk’un (R.A.) yöneticiliğini yakından tanımış olalım.

 

Öneri bizden; yapması yetkili büyüklerimizden; başarı Allah’tandır.