22 Şubat 2024

HAMAS Müslümanlar için ne anlam ifade ediyor, KASSAM ne yapmak istiyor?

İslami Direniş Hareketi (HAMAS) Filistinde kurulmuş ancak Filistin veya Arap değil İslami kurtuluş ve direniş hareketidir. Amacı Filistin coğrafyasında devam eden işgali bitirmek, çevresi mübarek kılınmış olan Mescid’i Aksa’yı özgürleştirmek ve Siyonist projeye karşı koymaktır. Referans sistemi ne ulus ne mezhep ne dildir; sadece İslam'dır. İslam hareketin ilkelerini, hedeflerini ve araçlarını belirler. HAMAS milli, dini ya da mezhepsel gerekçelerle herhangi bir insana zulmedilmesini ya da haklarının elinden alınmasını reddeder.

HAMAS, savaşının dinlerinden dolayı Yahudilerle değil Siyonist projeyle olduğunu sürekli ifade etmektedir. HAMAS Yahudi oldukları için Yahudilere karşı değil, Filistin'i işgal eden Siyonistlere karşı mücadele etmektedir. Bu noktada kesinlikle ifade etmeliyiz ki Yahudiliği ve Yahudileri sürekli olarak kendi sömürgeci projeleri ve yasa dışı varlıklarıyla özdeşleştirenler Siyonistlerdir. Filistin halkı her zaman baskıya, adaletsizliğe ve kim tarafından yapılırsa yapılsın sivillere yönelik katliamlara karşı durmuştur. HAMAS sürekli Yahudi sorununun özünde bir Avrupa sorunu olduğunu, Müslümanların ise tarih boyunca Yahudi halkı ve diğer inanç ve etnik kökenlerden halklar için güvenli bir sığınak olduğunu hatırlatmaktadır. Müslümanlar tarih boyunca bir arada yaşama, kültürel etkileşim ve dini özgürlükler için bir örnek teşkil etmiştir. Zaten Yahudiler de tarihleri boyunca ancak Müslümanlar arasında barış içerisinde yaşayabilmişlerdi. 

Bölgede devam eden çatışmaların tamamı Siyonistlerin saldırgan tutumundan ve Batılı sömürgeci güçlerle ittifakından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, HAMAS hareketi Filistinlilere yönelik baskıyı meşrulaştırmak için Avrupa'daki Yahudi acılarının istismar edilmesini reddediyor. Sonuç itibarıyla Uluslararası yasa ve normlara göre HAMAS hareketi, meşru hedef ve amaçları olan bir ulusal kurtuluş hareketidir. İşgale karşı direnme meşruiyetini Filistinlilerin kendini savunma, kurtuluş ve kendi kaderini tayin etme hakkından almaktadır. HAMAS, İsrail işgali ile mücadelesini ve direnişini her zaman işgal altındaki Filistin topraklarıyla sınırlamak istemiştir, ancak İsrail işgali buna uymamış ve Filistin dışındaki Filistinlilere karşı da katliamlar ve cinayetler gerçekleştirmiştir.

İşgale karşı silahlı direniş de dahil olmak üzere her türlü yöntemle direnmenin tüm normlar, semavi dinler, Cenevre Sözleşmeleri ve birinci ek protokolü de dahil olmak üzere uluslararası yasalar ve ilgili BM kararları, örneğin BM Genel Kurulu'nun 22 Kasım 1974 tarihli 29. oturumunda kabul edilen ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı ve "sürüldükleri, yerlerinden edildikleri ve köklerinden koparıldıkları evlerine ve mülklerine" geri dönme hakkı da dahil olmak üzere Filistin'deki devredilemez haklarını teyit eden 3236 sayılı Genel Kurul Kararı tarafından meşrulaştırılmış bir hak olduğunu HAMAS her fırsatta vurgulamaktadır. 

Öte yandan sadece bu geçtiğimiz 5 ayda değil; son 100 yılda Filistin halkı ve direnişi, en uzun ve acımasız sömürgeci işgale karşı topraklarını ve ulusal haklarını savunmak için kahramanca bir savaş yürütmektedir. Filistin halkı, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere Filistinli sivillere karşı iğrenç katliamlar gerçekleştiren eşi benzeri görülmemiş bir İsrail saldırganlığıyla karşı karşıyadır. Gazze'ye yönelik bu son saldırı sırasında da İsrail işgali, Gazze'de halkını gıda, su, ilaç ve yakıttan mahrum bırakmış ve onları tüm yaşam araçlarından yoksun kılmıştır. Tüm bunlarla birlikte İsrail savaş uçakları, Filistin halkını Gazze'den sürmeyi amaçlayan etnik temizliğin açık bir işareti olarak okullar, üniversiteler, camiler, kiliseler ve hastaneler de dahil olmak üzere Gazze'nin tüm altyapısını ve kamu binalarını vahşice bombalamıştır. Ancak işgali destekleyen büyük devletler, tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu saldırganlığı ve soykırımı durdurmak için harekete geçmemiştir.

İsrail işgalinin Filistin halkına yönelik zulmünü meşrulaştırmak için "meşru müdafaa" bahanesini kullanması tabi ki bir yalan, aldatmaca ve gerçekleri ters yüz etme sürecidir. İsrail varlığının, işlediği suçları ve işgali savunma hakkı yoktur. Ancak Filistin halkının işgalciyi işgale son vermeye zorlama hakkı vardır. 2004 yılında UAD, "İşgal Altındaki Filistin Topraklarında (Ülkesinde) Duvar İnşasının Hukuki Sonuçları" ile ilgili davada, acımasız işgalci güç olan İsrail'in Filistin topraklarında böyle bir duvar inşa etmek için meşru müdafaa hakkına dayanamayacağını belirten bir tavsiye kararı vermiştir. Dahası, Gazze uluslararası hukuka göre halen işgal altında olan bir topraktır. Dolayısıyla Gazze'ye yönelik saldırının gerekçeleri temelsizdir ve meşru müdafaa fikrinin özünden yoksun olduğu gibi hukuki ehliyetten de yoksundur. Bütün bu hakikatler karşısında HAMAS ve onun askeri kanadı olan İZZETTİN EL KASSAM TUGAYLARI haklı ve onurlu davalarını tertemiz bir şekilde sürdürmeye devam etmektedirler. 

***

NOTLAR

* Yeryüzündekiler ihmal etseler de alemlerin Rabbi olan Allah, Gazze halkının bu sabırlı direnişinin karşılığını elbette verecektir.

*  5 aydır devam eden bu tarihin gördüğü en ağır saldırganlığa rağmen Gazze adeta modern bütün verilere aykırı şekilde direnmeye devam ediyor. Buyrun bir şehrin kerameti nasılmış, gözümüzle görüyoruz işte. 

*  Filistinili vaiz Mahmut Hasanat'tan Müslüman ülke liderlerine tepki: "Gazze’ye bir bardak su gönderemediniz. Allah tahtlarınızı başınıza geçirsin."

*  Merkezi İstatistik Bürosu'nun İsrail ekonomisinin dördüncü çeyrekte yüzde 19'dan fazla küçüldüğünü bildirdiğini fark ettiniz mi? Bu çarpıcı bir düşüş ve birçok analistin beklediğinden daha büyük bir düşüş.

*  HAMAS, BM uzmanlarının İsrail hapishanelerinde Filistinli kadınlara karşı infaz ve cinsel şiddet de dahil olmak üzere işlediği suçları belgeleyen yakın tarihli raporuna dayanarak uluslararası bir soruşturma yapılması çağrısında bulunuyor.

*  Netanyahu: "Filistin devletinin tanınması teröre ödüldür"