Hastalıklı ekonomi enflasyon hedeflemesi yalanı
Bir dönem, tereyağının yenmesinin kalp damar hastalıklarına neden olduğunu, yumurtanın kolesterole neden olduğunu, zeytinyağının sağlıksız olduğunu söyleyen doktorlar ve ilim (filim) adamları vardı. Senaryo gerçekleşince ekranlara çıkıp, yumurtadan, inekten, zeytin ağacından özür sadedinde açıklamalar yapıldı ve hala yapılıyor. Ekonomide de alınan kararlar, halka bedel ödettirdikten sonra yeni ve karmaşık bir yapıya geçiş için, bunun gibi yeni çözüm önerileri sunarlar.
Bundan yaklaşık 25 yıl önce Yeni İzlanda'da başlayan halkın en çok muzdarip olduğu fiyatlar genel düzeyinin sürekli yükselmesi olan enflasyon açıklamalarını, Merkez Bankaları yapmaya başladı. O güne kadar Merkez Bankalarının kendilerini sorumlu hissetmedikleri bir şeyi, sorumlu hissettiren neden neydi? Ne oldu da Merkez Bankaları kendi görevlerini tanımlayan'' fiyat istikrarı ‘' için biz varız dedikleri bir durumu ortaya koydular.
Bunun nedeni şudur; Merkez Bankalarının oluşum ve bağımlılıkları dünya halkları üzerinde II. Dünya Savaşından sonra, IMF ve Dünya Bankası ile uluslararası ticareti yapılandırmalarını oluşturarak; bir eklemleme ile hâkim oluşlarıdır. 1971'e kadar Dolar Rezerv para olarak Tüm dünya halklarına uluslararası ticaretle kullandırıldı. Bol bol kâğıt dolar basarak... Doların Altın karşılığını veremeyen ABD, 1971 Altın penceresini kapadıklarını söyleyerek yeni bir hastalık üretti. Artık dünya ticaretinde Dolar kan gibi vücutta dolanmaya başlamıştı. Mal ve hizmetler, kabul edilmiş doları elde etmek için üretiliyor ve satılıyordu.
ABD bütün dünya ticareti için kâğıtlar bastırması karşılığında, üretilmiş mal ve hizmetlerin ithal ediyordu. Düşünün ki adam kâğıt basıyor, bastığı kağıda; kurduğu sistemde sana büyük bir değer verdiriyor, sende devlet olarak o kağıtları elde etmek için yeraltı ve yer üstü kaynaklarını seferber ediyorsun. ABD şu anda dış borcu 20 trilyon doların üzerindedir. Şu an ABD'nin borcunun gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 104 oldu. Yani sözüm ona sözde zarardadır. Uygulanan para sistemi Merkez Bankaları üzerinden dünya halklarını sömüren bir sistem olduğu için ABD halkı da bu sömürünün başındadır. Sokaklarında 50 milyon insanın aç sefalet içinde yaşadığı gerçeği bunun en somut örneklerindendir.
1971 den sonra hızla oluşan bu hastalığın adı enflasyondu. Hastalığı oluşturup da ona tedavi önermemek olmazdı. İşte bu süreçte dışa bağımlılığı ülkeler üzerinde etkin biçimde sürdüren Merkez Bankalarıydı. Merkez bankalarına kazandırılan bağımsızlık, seçilmiş hükumetleri en iyi kontrol etme ve politikalarını belirleme aracıydı. Merkez Bankasına dokunanlara, iktidar bedeli ödetiyorlardı.
Şimdi dünyada Merkez Bankaları hedeflerini makro düzeye çekmeye başladılar. Yani işsizlik ve büyüme üzerinde politikalar geliştiriyor. Ancak bu mevcut borca dayalı para sistemi içindedir. Bizim diyemeyeceğimiz ama bizim sanılan Merkez Bankası hala fiyat istikrarına ısrar ediyor. Çünkü henüz köklü biçimde sarsılmadı. Yaptığı zulüm henüz tam fark edilemedi. Tam fark edildiğinde dışarıdaki Merkez Bankalarını izleyecek. Bakın diyecek bizde artık makro düzeyde para politikalar uygulayacağız. Oysa bu sadece bir aldatma sürecidir. Devletleri kontrol ederken aşama aşama işlettikleri bu süreç dijital para(sanal) sürecine doğru gidiyor.
Oysa bizim ısrarla önerdiğimiz fiyat istikrarının yanında, para istikrarının olması zorunluluğudur. Parada olmayan bir istikrar, paranın oluşturduğu fiyatta asla olamaz. Mevcut fiyat istikrarsızlığının nedeni para istikrarsızlığıdır. Yani parayı ölçü olarak tanımladığımızda, ölçüde sıkıntı var. Ölçüyü bozan bir şey var, o da faizdir. Sabah başka akşam başka olacak şekilde uzayan kısalan bir metre/ölçü var. Bu metreyi kim tutuyorsa ölçüyü o belirliyor. Dolayısı ile ölçüyü kontrol eden bütün mal ve hizmetleri kontrol ediyor.
Bu ölçü kontrolü; bankalara, özel şirketlere, uluslararası şirketlere terk edilmiştir. Bu Türk milletine yapılabilecek en büyük hıyanettir. Siz millet olarak köle gibi çalışıp üreteceksiniz, ürettiklerinizi, ölçüyü kontrol eden bir avuç faizciye teslim edeceksiniz. Seksen milyonun hakkı bu ölçü kontrolü ile gasp ediliyor.
Devlet, düzenleyici ve denetleyici kamusal gücü Türk milletinin lehine kullanılmak zorundadır. Yeni Türkiye'ye yeni ekonomik model şarttır. Aksi taktirde bütün siyasal kazanım etkinliği güçlü ve bağımsız bir ekonomik yapı ile desteklenmediği taktirde ayakta duramaz. Ekonomi Cumhurbaşkanının şahsi karizması ile yürümez. Bu karizma güçlü bir yeni ekonomik modelle( Taban ekonomisi) ile desteklenmelidir.
Merkez Bankasının Basel'e bağımlılığı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden fazladır. Çünkü yapı bu bağımlılık üzerine kurulmuş ve sürdürülüyor. Bu bağımlılık pasif hale getirilmelidir. Tabi milli ve yeni bağımsız ekonomik modeli oluşturma gayretlerini maalesef göremiyoruz. Biz inanıyoruz ki Merkez Bankasının Hükmet üzerindeki örtülü bu baskı ve kontrolü, yeni bir modelle aşılabilir.
Mesele yerli ve milli olmaktan geçiyor...
Selam ve Dua ile...