16 Haziran 2015

Hatayı hep büyük şeylerde aramanın hatası...

 

Katıldığı üç genel seçim, üç yerel seçim ve bir milletvekili ara seçimini kazanmış; taraf olduğu iki referandumda da birinci olmuş bir parti olarak girdi seçime AK Parti.

O yüzden de kim ne derse desin 7 Haziran seçimlerine giderken taraflarında 'kesin kazanma' rahatlığı, muhaliflerinde ise 'çaresiz kaybetme' hali vardı.

AK Partililer sonucun bu kez de aynı olacağından fazlasıyla emindiler. 400 milletvekili çıkaracak bir oy oranının alınması çok olası görülmese de 300'lü bir vekil sayısını tutturmak son derece olağan görünüyordu onlara.

İşin ilginç yanı AK Parti'ye karşı olanlar da onca şişirilmiş anket sonuçlarına ve yıpratıcı haberlere karşın AK Parti'nin iktidarı kaybedeceğine çok fazla ihtimal vermiyorlardı.

Seçim sonucunda 13 yıl süren tek başına iktidar olma halinin bitmiş olmasının, sadece AK Parti'nin politikalarını doğru bulanlarda değil, ona karşı olduğunu söyleyenlerde de bir şaşkınlık yaratmasının sebebi de zaten bu.

Peki, ne oldu da her iki tarafta da şaşkınlık yaratan böyle bir sonuç alındı bu seçimde?

Seçim sonuçlarının bu şekilde tecelli etmesinin nedenini herkesin bol bol yazıp çizdiği gibi büyük resimlerde aramak bir nebze doğru olabilir. Yani Gezi'nin, yolsuzlukların, sistemi değiştirmek istemenin hatta çözüm sürecindeki duraksamaların etkisi vardır sonucun böyle olmasında.

Lakin ben halk nezdinde asıl nedenlerin, bu türden komplike konulardan kaynaklandığını düşünmüyorum doğrusu. Çünkü sıradan insanların kararlarını ve tercihlerini etkileyen noktaların, öyle karışık, çetrefilli, derin konularda değil aksine kendi gibi sıradan, küçük yerlerde aranmasının daha doğru olduğunu inanırım hep.

Seçim sonuçlarının yoğun bir şekilde analiz edildiği şu günlerde dahi hala dikkate alınmayan, bir seçimi kaybettirecek kadar önemli addedilmeyen, önemsenmeyen söylem ve davranışların AK Parti'ye oy kaybettiren nedenler olduğunu düşünüyorum.

Zaten seçim sonuçlarının bu denli şaşkınlık yaratmasının nedeni de onca koca şeyin içinde kaale alınmayan, es geçilen 'yok canım' türü tavırlarla hafife alınan şeyler olması değil mi?

Anlayacağınız 'Onlar konuşur AK Parti' yapar sloganında muhalefete yakıştırılan sadece konuşma eylemine aşırı ve gereksiz düzeyde AK Parti'nin kendisinin de kaptırmış olması, oyların kaybedilmesinin sebebi bana göre.

Sizce muhalefetin bunca zaman seçim kazanamamasının en temel sebebi neydi? Bana göre birincisi, zamanın ruhunu yakalayabilen politik söylem ve eylemleri gerçekleştirecek bir dönüşümü yakalayamaması, ikincisi de o zamanın ihtiyaçların karşılayacak proje ve programları ortaya çıkaramamasıydı.

AK Parti'nin bunca zaman yaşadığı başarı da işte bu iki temel noktayı eksiklikleriyle, yanlışlılarıyla da olsa pratikte uygulayabilmesinde yatıyordu.

Fakat bu seçim AK Parti büyük bir yanlış yaptı. Hem onun tarihsel misyonunu çok iyi anlayıp, anlatacak kesimlerin eksikliğinden hem de 13 yıllık iktidarın getirdiği kibir ve 'ben bilirim' tavrının nüksetmişliğinden muhalefetin yoğun baskısına yenilerek onun tuzağına düştü.

Bu ülkede yaptıklarını, yapacaklarını hatalarıyla, eksiklikleriyle anlatmak yerine tıpkı eski siyasetçiler gibi insanların yaralarına merhem olmayacak konuları diline dolamayı tercih etti. Hem de insanları bezdirecek düzeyde. Partilerin, adayların diniyle, kitabıyla, inanıcıyla, politik tercihleriyle hatta cinsel farklılıklarıyla uğraşmayı seçim çalışmasına malzeme yapmaları sadece onların başarısını gölgeledi.

İş o kadar zıvanadan çıktı ki Parti'ye yakın kalemler, kendimizce türlü nedenlerle beğenelim beğenmeyelim insanlara tercihleri üzerinden hakarete ve nefrete varacak bir söylem geliştirmekte mesele görmediler. Sürekli başkalarını ve başka zamanları kötülemek yerine, eksik ve yanlış kısımlarıyla birlikte kendi iyisini anlatmanın daha doğru bir metot olduğunu unuttular.

Yıllarca AK Parti'ye karşı kullanılmış bütün kirli ve kara yöntem ve tavırların kolaycılığına kaçanlar dahi oldu. Sözcü, Türk Solu, Cumhuriyet, Taraf, Zaman gibi yayın organlarının temelsiz, abartılı, ötekileştirici dilinin kullanımına müsamaha gösterildi adeta. Rakiplerin yakışıksız kaçak güreşlerinin aynılarının uygulanmasında kantarın topuzunun kaçırılması doğal olarak sıradan insanlarda 'adalet' duygusunu örseledi. Kibrin ve ilkesiz dilin kendi tarafına bulaşmış olmasının rahatsızlığı oluştu insanlarda.

Her daim ilkeli bir eleştiri yerine temelsiz ve desteksiz bir 'karalama' ve 'saldırı' yönteminin sürdürülmesi, doğal olarak halk nezdinde muhalefete dair bir mahrumiyetin oluşmasına da neden oldu.

Bugün herkesin 'koalisyonlu çözümde olur' demesine karşın daha bir hafta öncesine kadar ısrarla ve inatla her koldan 'Koalisyon=Kaos+Kargaşa' denkleminin kafalarda yaratılması da aynı şekilde bana göre yanlıştı.

Diyeceğim seçim sonucuna dair tahliller için ne uzağa gitmeye gerek var, ne de kocaman senaryoların içinde kaybolmaya. 'Yeni Türkiye' hareketini başlatan bir parti, maalesef 'Eski Türkiye' söylem ve tavırlarına ilgi gösterip, pratikte uygulamaya kalktığı için kaybetti iktidarını.

'İnsanların yaşam hakkına asla müdahale edilmeyecek' sözünü bugüne kadarki uygulamalarıyla partili partisiz birçok insana gösterebilen AK Parti, 'okyanusu geçip, derede boğulmak' misali muhalefetin gazıyla ettiği anlamsız ve gereksiz kelamların kurbanı oldu.