​Hayat

-Ruzname; Kelime Günlüğü’nden-

İnsanlığın çileli varlık sorununa bakış attığımızda, kişinin gerçek amacının bütün bu sürükleniş içinde nerede durduğunu kestirmek güç. Yine de hayata yüklenen anlam üzerine daha basit bir düşünüş sağlanabilir mi?

Dünya nüfusunun çok büyük bir kısmının aç ve açlık sınırında yaşadığı düşünülürse kültür ve coğrafya gibi tartışmalar anlamını yitirmeye başlıyor. Ama diğer taraftan kültür, irfan ve birlik duygusu gibi unsurlar insanı kuşatan bir medeniyet güvenliği sağlıyor. Çünkü kötücül sistemler/medeniyetler, aç insanla tok insanın hayat algısı arasına kalın duvarlar ördü; tok açın hâlinden anlamaz hâle geldi. Bu durumda maddi varlık sahibi insan, kendi hayatını nasıl anlamlandırabilir?

Oysa hayat bir bütün. Hem de büsbütün ve kişinin ya da bir toplumun gündemine göre değişen bir durum değil.

Temel ihtiyaçlarını karşılamış bir insan için sırada duygusal ve zihinsel ihtiyaçlar vardır. Birini başarabildiğinde diğerine odaklanabilir. Modern dünya (Batı) bu ihtiyaç silsilesin sektesiz akışını, insanın kendini dünyada anlamlandırmasına dair bir yolculuk olarak görür. Ancak bu yolculuk bütünüyle maddeyle ilişkilidir. Sadece bu yüzden dahi kısa zamanda tok açın hâlinden anlamaz hâle geliverir. Kişi kendi yolculuğuna ve kendi ihtiyaçlarına odaklanmıştır ve günümüz kurgusunda bu ihtiyaçların sonu, ucu-bucağı yoktur.

Böyle bir çile yumağı içinde varoluşu ve varoluş konumu başlangıçta kişinin kendi seçimi değildir. İlerleyişi, varoluşunu anlamlandırma biçimi ve hayatın bütünü zamanla maddeyle olan ilişkisine göre şekillenir. Temel ihtiyaçlarını karşılamış birinin sıradaki gayreti, kendinden daha zor durumda olanları en azından kendiyle eşitlemek olduğunda bu, onu insan olma yolculuğunda bugünkü dünyada adı konulması zor bir yere taşır. Taşındığı o yerde yaşadığı iç huzur ve maddeye odaklanmamış gayesinin açığa çıkardığı bütün somut hayat inşası, yine bugünkü dünya algısına göre belirlenmiş bir şablonla eşleşmedikçe nafiledir.

Zira;

Birisinin hak edişine kavuşması için çabalayan insan, bugünkü dilde “aktivist” bir yol izlediği sürece o kategoride anılır. Aktivist kimlik ise toplumsal geleneğin dışına çıkmış, alışılmışın dışında bir kimliğe dönüşmedikçe gereken saygınlığın sahibi olamaz!

İnsan sevgisiyle dolup taşan ve başkalarına en az bir hayrı dokunsun isteyen kişi, “hümanist” şablona uygunluk göstermeli ve insan sevgisini her fırsatta gösteriye dönüştürmelidir!

Toplu hâlde yenilen bir öğünlük yemekleri bağışlayan kişi “hayırsever” şablonu içinde anılmalı, iyiliklerini megafonla duyurmalı, hayırlarını pankartlamalıdır!

Sebepsiz savaş ve işgalleri karşı var gücüyle çabalayan, elinden geleni ardına koymak istemeyen kişi, “savaş karşıtlığı” başlığı altında, özgürlüğü ve insan haklarını toplumsal kimlik veya cinsel tercih gibi birçok sınırın kalkmasına yontan bir özgürlük savaşçısına dönüşmelidir!

2000’lerle birlikte görsel iletişimin kazandığı ivme, insan hayatını bir performansa dönüştürdü. Herkes kendine bir rol benimsemeli, bu da en çok istediği rol olmalı, o rolü en üst düzeyde sergilemeli ve bütün yaşantısını gösteri hâline getirmelidir. Bunu gerçekleştirebilen kişi hem başarılıdır hem de kendini gerçekleştirmiştir. Aslında bu hem algılarda hem de hayat inşasında büyük bir aşınmadır. Yukarıdaki dört şablondaki tokların açların hâlinden anladığı kesin olarak söylenemez. Herkesin kendince hayat performansını göstermek için yarıştığı gösteri arenası, ideolojik çekişmelerden geriye kendine hayrı olmayan çıkar çatışmaları kaldığı bir sirke dönüşmüştür. Yalınkat madde hüküm sürer.

Bu gösteri merakından ve bağımlılığından olsa gerek kişi kişi çöküş, kişi kişi yücelişten söz edebilir olduk. Toplu hareket kurgusu “kendiliğinden” olmadıkça hayal gibi. Üstelik bu yapı ölümü kötüledikçe kötülüyor. Yaşlanmayı geciktiriyor. Ölümsüzlük fikrini tabu hâline getiriyor.

Hayatın ne olduğuna bakınca ilahî düstur bu noktada bütün insanlığı bilgilendirmiştir. Buna göre ölüm de hayattır. Yeter ki yaşamaya ve ölmeye yüzümüz olsun.

***

Künye: Hayat; Organların canlının varlığını devam ettirecek şekilde işlemesi ve canlıların, organlarının gösterdiği faâliyet sonucunda varlıklarını sürdürmesi durumu, sürüp giden yaşama, canlı olma, dirilik. Karşıtı: ÖLÜM; doğumdan ölüme kadar geçen süre, yaşanan, yaşanmakta olan veya ileride yaşanacak zaman, ömür; yaşayış, yaşama tarzı; geçim şartları, geçim; hareketli ve zevkli yaşayış, canlılık ve hareketlilik; yaşama gücü, yaşama şevki, canlılık.