25 Eylül 2019

Hazan ve Hüzün

Çocuk sesleriyle inleyen sokaklara, kuş cıvıltılarıyla başlayan sabahlara, yazın neşesine elveda. Şimdi hazan mevsimi, şimdi hüzün zamanı. Gönlümde birer emanet gibi taşıdığım hüzünlerimi ince belli bardaklara doldurup, kana kana içme vakti. İkindi yağmurlarının arasına karışıp gözyaşlarım için hürriyet diye bağırma vakti.

Şu küçücük yüreğimi tıka basa doldurduğum hüzünler için, esaretten özgürlüğe kanat çırpma zamanı. Yaprak ağaçtan ayrılsın şimdi ve biraz da ağaç yas tutsun kopup gidenlerin ardından. Daha öfkeli, daha aceleci ve mermer kadar soğuk şimdi rüzgârın eli. Fotoğraf albümlerini sandıktan çıkarma zamanı şimdi. Belli belirsiz bir hayalin avuntusuyla, bırakıp gidenleri hatırlama zamanı.  Sahi, bırakıp gitti bir vakit yanımızda, canımızda duranlar, nefesimiz kadar yakın olanlar. Dünya, bırakıp gidenlerin değil kalıp teselli arayanların dünyası artık. Ey hüzün mevsimi, ey hazan, ey bağrında ayrılık taşıyan zaman. Islat yağmurlarınla kurumuş sinelerimizi ve hatırlat bize yeniden ebet ve ezeli.  

Kuşlar telaşlı, göç vakti şimdi sıcak memleketlere. Üzülme, kuşlar gitse de ben talibim senin hüznüne ve senden gelen kedere. Umudu sensin metalle kaplanmış yüreğimin. Biliyorum, hazan rüzgârları fısıldayacak yeniden kulağıma gökten nağmeleri. Hatırla diyecek yeniden merhameti ve unutma nefisleri terbiye eden mevti.

Mavi düşlerine elveda sıcak yazın. Elveda berrak güneşe ve gökyüzüne. Şimdi hüzün bulutlarını giymeli yeniden gökyüzü, berrak ve pürüzsüz tenine. Gökyüzü yeniden arınmalı çıplaklığından ve ağlamalı geride kalan yazın ardından. Gökyüzü ağladığında taşlaşmış yüreklerimiz belki yeniden yeşerecek ve içindeki merhamet tohumu yeniden filizlenecek.

Umudu sensin ölümün çepeçevre kuşattığı çocukların. Bulutlarınla sakla çocukların evlerini, ölüm saçan bombalardan. Sakla çocukları ölüm kusan namlulardan. Gökkuşağının altından geçebilme umudu taşısın yeniden, savaşın çocukları. Dileklerini biliyorum aslında, biliyorum savaşlar bitsin diyeceklerini. Biliyorum annelerini ve babalarını isteyeceklerini. Biliyorum en sessiz duaların işitenini.  

“Allah, hüzünlü her kalbi sever” demişti Kutlu Nebi. İrkildim ve dönüp kalbime baktım. Annesinin ak göğsünden süt emerken vurulan bebeklerin, bombalarla paramparça edilen küçücük bedenlerin ve sokakları mesken tutmuş gariplerin hüznünü aradım yüreğimde. Hüznünü aradım yüreğimde, şehirlerin karanlık sokaklarında kaybolup giden gençlerin, hüznünü aradım yitirilen değerlerin, hüznünü aradım sekiz harften ibaret merhametin. Sonra hazan rüzgarları bir ses getirdi çağlar ötesinden “Merhamet etmeyene merhamet edilmez”.

İnsan olmak değil

İnsan kalmak ayrıcalık şimdi.

Hayvan hayvana etmiyor,

İnsanın insana ettiğini.

Ey insan, merhamet etki,

Sende bulasın merhameti.

 

Allah, insanın kalbine önce merhameti yerleştirdi ve sonra kalbinde merhamet taşıyan insana çocukları, kadınları, hayvanları, ağaçları ve çiçekleri emanet etti. Yüreğimizdeki merhamet filizini soldurmayalım. Zulüm ile abat olunmaz, zulüm ile akıbeti berbat olur insanın. Birbirimize ve tüm canlılara merhamet edelim ki bizde merhamet görelim.

Ey hazan mevsimi hatırlat bize ölümü, hatırlat merhameti ve hatırlat yeniden insan olduğumuzu…

Vesselam…