11 Eylül 2015

HDP’nin ödeyeceği bedel ağırlaştıkça ağırlaşıyor

Sokakları anarşi ve terör esir aldığında, siyaset kurumu işlevini kaybettiğinde, demokratik fonksiyonlar askıya alındığında, siyaset dışı müdahalenin darbeye kadar uzanacağı ihtimali göz ardı edilecek bir olasılık mı zannediyorsunuz?

Sokaklara sıçrayan gerilimin, siyasetin kavgacı dilinden beslendiği mutlak. Yabancı servis ajanlarının, siyasette tırmanan kavgacı dili fırsat bilerek farklılıkları çatışmaya sürükleyecek provokasyonların merkezinde olduğunu göz ardı etmiyorum elbette.

Terörün ocaklara düşürdüğü ateşten yüreği yanmayanların, ocaklara düşen ateşin harı arttıkça zevkine zevk kattığının da farkındayım.

Yüzyıllardır bizi bir arada tutan değerler, etle tırnak kadar ayrılmaz birer parça haline getiren kardeşlik hukukumuz bütün bu provokasyonları başarısız kılmaya yetecek kadar güçlü.

Çanakkale'de bir lokma ekmeği paylaşırken, düşmana karşı omuz omuza kahramanlık destanı yazan bir ecdadın torunlarıyız biz. Milli Mücadele'yi, etnik ve mezhebi hiçbir fark gözetmeden bir bedende birkaç can olarak verdik.

-Esnaftan kendimize getirecek iki pankart-

Kurtuluş Savaşı'nın kahramanlıklarında Diyarbakırlı Kürt Mehmet'in de Edirneli Türk Ahmet'in de yazılası destanları var.

İşte bu bilinci en somut şekilde yansıtan bir haykırış:

Bozkurt işaretleri eşliğinde mağazası yakılıp yıkılan bir esnaf, o iç acıtan manzaranın üzerine iki pankart astı.

- Birincisi; “Mağazamıza yapılan bu saldırı, ilçemiz halkı tarafından değil, şehrimize dışarıdan gelen ve ülkemizi iç savaşa sürüklemeye çalışan provokatörler tarafından yapılmıştır”

- İkincisi; “Yüzyıllardır bir bütünüz ve bir bütün kalacağız.”

Bu kardeşlik bilincini, çatışma ve iç savaşa evirecek bir provokasyon planı, hazırlayıcısı kim olursa olsun başarıya ulaşabilir mi? Sosyolojik olarak imkansızlık derecesinde zor.

-Darbe atmosferi körükleniyor-

Ancak unutmamalıyız ki; provokasyonların sağduyuyla karşılık bulmaması durumunda, farklılıkların aşırı uçlar üzerinden çatıştırılması az bir tehlike mi?

Sokakları anarşi ve terör esir aldığında, siyaset kurumu işlevini kaybettiğinde, demokratik fonksiyonlar askıya alındığında, siyaset dışı müdahalenin darbeye kadar uzanacağı ihtimali göz ardı edilecek bir olasılık mı zannediyorsunuz?

Bunları ifade ettiğimizde, bu uyarıları yaptığımızda, bilhassa AK Parti çevrelerinde, “Reis var, kimse darbe marbe yapamaz” cevabı alıyoruz.

Erdoğan bir süperman değil. Elinde sihirli bir değnekte yok ki dokunduğu yerdeki menfilikler müsbete dönüşsün. Bu savunma, tam da fırsat kollayanların iştahını kabartan bir rehavet sadece.

O yüzden, herkes aklını başına alsın. Bir an önce sağduyunun galip gelmesi kaçınılmaz.

Terör örgütünün kalleşliğini kınamak ve tepki göstermek yerine, iktidar ve masum Kürt vatandaşlara saldırmak, hem terör örgütünü meşrulaştırmaya hem de bu ülkeyi kardeş kanıyla boğmak isteyenlere HİZMET olur.

-HDP'nin tek seçeneği-

Burada en önemli görevlerden biri de HDP'ye düşüyor. Ya pozisyonunu demokrasiden ve kardeşlikten yana alacak ya da terörle bir aradaki bu pozisyonunda devam edecek.

Mücadelesini silahla, bombayla, şiddetle, kanla yürütenler için dünyanın her yerinde devletin vereceği cevap aynı yönteme dayanır. HDP de bu pozisyonda kalmakta ısrar ettiği sürece, bedeni en ağır şekilde ödemeye hazır olmalıdır.

Buradan HDP parti binalarının yakılıp yıkılmasını haklı gösterdiğim sonucu çıkarılmasın sakın!

Bu vandalizmi, düşük dozda da olsa şiddetle kınıyorum. Ancak HDP'lilerin de bizimle benzer hassasiyeti göstermesi gerekiyor. Bölgedeki kamu binalarına, araçlarına, Kürt-Türk ayrımı yapmaksızın katledilen vatandaşlarımıza karşı duyarlılık göstermemesini beklemek hakkımız.

HDP'lilerin bu duyarlılık yerine, çatışmayı körükleyen tehditkar dilde ısrarı ve ülkenin birlik ve bütünlüğüne kasteden ayrılıkçı dili seçmesi, iç savaş çığırtkanlığı yapması, ödeyecekleri bedelin ağırlığını her geçen gün arttırır arttırıyor da.

Bizden uyarması…