VF kat sol
VF kat sağ

31 Ağustos 2015

HDPKK'ya rağmen Türk-Kürt ittifakı

Ufuk Coşkun

ufukcoskunn@gmail.com

@sivildemokrat

Bitlisli Şeyh Hüsameddin'in oğlu İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim'e 25 Kürt Beyi'nin ortak kararını kendi kaleminden şöyle bildirir: "Bilad-ı Ekrad denilen Diyarbekir ve civarındaki mazlum Müslümanlar Devlet-i Aliyenizin hizmetine taliptirler ve devlet ile din düşmanlarının şerlerinden sizin yardım ve merhametinizle masun olma ümidindedirler. Bilad-ı Ekrad'ın Osmanlı Devleti'ne iltihakı, İstanbul'un fethi zaferini tamamlayacak derecede ehemmiyetlidir. Zira bu bölgenin ilhakıyla bir taraftan Irak yani Bağdat ve Basra'nın yolları diğer taraftan Azerbaycan yolları ve diğer taraftan da Halep ve Şam yolları açılmış olacaktır. Allah'ın yardımı pek yakındır." Bu tarihi mektup Malazgirt'ten sonra Kürtlerle Türklerin ikinci büyük birlikteliği, dayanışması ve ittifakı anlamına gelmektedir.

Bilindiği gibi Kürtler 1096 ve 1272 yılları arasında gerçekleşen Haçlı tehdidine karşı devletin yanında saf tuttular ve birlikte mücadele ettiler.  Öyle ki Kudüs'ü fethetmek bir Kürt olan Selahaddin-i Eyyübi'ye nasip oldu. Yıl 1507 ve bu sefer tehdit Şah İsmail'in başında bulunduğu Safavi Devleti'dir. Şah İsmail'in bölgede ciddi bir tehdit olmaya başladığı yıllar. Öyle ki bir taraftan bölgenin demografik yapısını değiştirmeye çalışırken bir taraftan Erciş, Elbistan, Ahlat ve Diyarbekir'i ele geçirmiş hatta Bağdat'taki Sünni din adamlarına ait türbeleri yıkmaya başlamıştır. İşte böyle kritik bir dönemde 25 Kürt beyi İdris-i Bitlisi önderliğinde yukarıdaki tarihi mektubu Yavuz Sultan Selim'e iletmişlerdir.

23 Ağustos 1514 yılında yapılan Çaldıran Savaşı'nda Osmanlı Devlet'i Kürtlerin de desteğiyle Safavi tehdidini bertaraf etmiştir. Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşı'ndan sonra Kürt beyleri ile Amasya'da buluşarak bu ittifakı resmileştirmişler ve 1515 yılında Kürt Osmanlı Özerklik Antlaşması'nın çerçevesini belirlemişlerdir. Fakat benim dikkat çekmek istediğim nokta başka. İdris-i Bitlisi'nin tarihi mektubunda ifade ettiği gibi bu ittifakın aynı zamanda Ortadoğu'nun da yolunu açacak olmasaydı. Nitekim öyle oldu. Çaldıran Savaşı'ndan iki yıl sonra 1516 yılında Memluklularla  yapılan Mercidabık Savaşı'nda Halep, Şam, Beyrut, tüm Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün Osmanlı topraklarına dahil oldu.. 1517'de yapılan Ridaniye Savaşı'yla da bu sefer Mısır akabinde Hicaz ve Bağdat fethedildi. Yapılan bu savaşlarda da Kürtler Osmanlı'nın yanında saf tuttular ve bölgede hâkimiyet alanlarını genişlettiler. Bu ittifakın bir örneğini de 1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda da gördük. Öyle ki Kürt aşiretlerini Osmanlı'ya karşı isyana teşvik eden İngiliz hükümetinin ajanları çaresiz kalmışlardı. Çaresiz kaldılar çünkü bu ittifakın kökleri İslam medeniyetine ve ümmet şuuruna dayanıyordu. Örneğin verdiği erdemli mücadeleyle cumhuriyet tarihinin sembol isimlerinden biri olan Kürt Said(Bediüzzaman) 1.Dünya Savaşı'nda Osmanlı safında Ruslara savaşıp esir düşmüştü.

Bu kadim birliktelik ve kuvvetli bağ 1000 yıldır Haçlı zihniyetini tedirgin eden bir bağdı. Bu derin ittifak ne yazık ki tek parti dönemi boyunca ağır darbe aldı. Tek parti rejiminin hâkim olduğu yıllarda en çok ezilen en çok mağdur edilen kesim; Türkler ve Kürtler olmuştur. Her iki kesimin dini, dili, geçmiş tarihi, ilim irfan birikimi ziyan edildi. Zamanla Türk solu marifetiyle PKK terör örgütünün alt yapısı hazırlandı.30 yıldır birbirlerine kurşun sıkan bu iki halkın bir daha ebediyen bir araya gelmesi istenmiyordu. Bakınız ilk defa ciddi anlamda Sayın Erdoğan bu 1000 yıllık kin ve nefrete dayalı kurulan tuzağı boşa çıkartan hamleler yapmaya başladı. Erdoğan, Kürtler bu ülkenin asli unsurudur onlar da birinci sınıf vatandaştır dedikçe hem içeriden hem de dışarıdan birtakım odaklarca hedef haline getirildi. Erdoğan, hepimizi birleştiren üst kimlik Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığıdır dediğinde de MHP, CHP, HDP-PKK, Paralel yapı, irili ufaklı sol sosyalist partiler, Doğan Medyası, Cumhuriyet ve Sözcü gibi yayın organları koro halinde "Tayyip Diktatör" diye bağırmaya başladılar. Ülkenin sürekli çatışmalı ortamda tutulmasını isteyen Üst Akıl ve taşeronları her defasında çözüm sürecini sabote etmeye çalıştılar. Çünkü onlar da çok iyi biliyordu ki Kürt-Türk ittifakı İdris-i Bitlisi'nin mektubunda da ifade ettiği gibi Orta Doğu'nun yolunu açacaktı.

Bakınız öyle bir tuzak kuruldu ki Türk Kürt ittifakını engellemek için Kürtleri temsil iddiasında bulunan bir kesimi öne çıkardılar. Kandil ve uzantısı HDP bu tarihi fırsatı düşünmeden bertaraf etti. Başka bir deyişle Kürtlere tarihinin en büyük ihanetini yaptı. Türkiye 7 Haziran'da kurulan tuzağı boşa çıkartarak erken seçime gidiyor. Ben AK Parti'nin bu seçimlere özellikle Kürdistan halkına dönük kapsamlı, kucaklayıcı ve ümit vaat edici ciddi bir kampanyayla girmesini isterim. HDP'ye rağmen terörü destekleyerek tarihi birlikteliği ziyan etmek isteyen kesimlere rağmen Türk Kürt birlikteliğini dilimizden ve gönlümüzden düşürmememiz icap ediyor. Kürtlerin kahir ekseriyetinin Osmanlı devlet geleneğine olan sadakatinin devam ettiği bir gerçektir. Onlara bu güveni vermek durumundayız.