07 Ocak 2018

Helikopterden atılmış protez beyinler

Ölçüleri ve ölçekleri ilkokul sabahlarındaki 'Türküm, doğruyum, çalışkanım!' dönemi ezberlerden oluşan şartlanmış ve sonradan arınmamış kitleler, ‘doğru bilgi' ile  ‘propaganda'yı nasıl ayırt edecekler?

Çanakkale'de savaştığı söylenen iki gariban görüntülü askerin fotoğrafını büyük bir huşu içinde içselleştirerek bütün devlet dairelerine asan şahısla,

'Viyana'daki mağlubiyetimiz, Çanakkale'deki zaferimizden daha büyük daha önemli ve ihtişamlıdır' diyen Kadir Mısıroğlu'nun fikirleri nasıl ortak bir noktada buluşacak?

Lise yıllarında Çanakkale Zaferi'ni anlatan bir kitapta Enver Paşa'nın bir talimatını okumuştum. 'Askerlere söyleyin. Günlük yemekte dağıtılan zeytinleri tek ısırmada yemesinler. Bir kaç kez ısırarak yesinler ki yemekleri artmış olsun' diyordu.

Koskoca İmparatorluğu tek ısırmalık saldırıların tuzağına atan, 90 bin askerimizi tek ısırmalık bir kar fırtınasına kurban eden adamın yönetim anlayışını sorgulamadan bir yere varabilir miyiz?

Protez zekalara, protez beyinlere kalsa topluma 100 yıl daha tek ısırmalık zeytin diyetleri önerirken  ülkemizi derin uçurumlara sürüklemiş tarihi bazı aktörlere büyük bir huşu içinde tabi olmamızı propaganda edecekler.

*************

Afganistan'da Rus İşgali sırasında binlerce mücahit ve sivilin döşenmiş mayınlardan dolayı ayakları kopmuştu. Yeni işgalci ABD, propaganda amacıyla zaman zaman helikopter ile Afganistan'daki sınır köylerinin üzerinden protez bacak atıyormuş. O zavallı kötürüm insanlar da bu protez bacakları kapışıp ayaklarına takıyorlarmış.

Geri kalmışlık işte böylesine acı verici bir durum. İşgalcilik de işte bu kadar vahşi bir yaklaşım. İşgalci o protez bacakları medeni bir şekilde dağıtmak yerine helikopterden atarak hem mağdurların zavallılığını hem de kendi vahşiliğini katmerleştiriyor.

İşte bu helikopterden atılmış 'protez bacaklarla yürüyen' mağdurlar gibi, işgalciler tarafından helikopterden atılmış 'protez beyinlerle düşünen' üçüncü dünya aydınları var.

Şimdi bunlar bir koro halinde Başkanlık Rejimi münasebetiyle ülkenin tek parti diktasına gittiğine dair psikolojik harp söylemini ısrarla yayıyorlar.

Zehirlenmiş hastayı zehirle tedavi etmeye çalışmak gibi bir şey bu...

Bir ara 'Türkiye İran olacak!' diyorlardı. Bir ara 'Türkiye Malezya olacak!' propagandasını yaydılar. Şimdi tezgahta 'Türkiye'de sivil dikta olacak!' var.

Protezleşme üçüncü dünyayı dalga dalga kuşatmış durumda.

Propaganda o kadar kesif ki zamanında Ergenekon'un kitabını yazmış hümanist yazar bile 'Polis devleti olmaktansa General devletini tercih ederim' söylemini dillendiriyor.

Darbeciliği meslek haline getirmiş generallerin kozmik kalkanlarla korunup kollandığı, emekli Generallerin (Oltan Evren) '1960 yılında Harp Okulu'na geldim, ihtilaller içinde yoğruldum. 22 Şubatçıyım, Aydemir'in sağ koluydum. Tümgeneralliğe kadar yükseldim' diyerek caka sattığı ülkenin aydını, polis devletinden, sivil diktadan korkuyor.

Koskoca Hukuk Profesörü, Darbecilerin yaptığı, ülke iktidarını seçilmişlerden alarak atanmış bürokratlara veren 1961 Anayasasına methiye düzüyor

Koskoca Hukuk Profesörü, 28 Şubat Darbecilerine arka çıkıyor, 'İnsanlar yaşam tarzlarına müdahale edilecek endişesi taşıdılar' propagandasını andımız okur gibi huşu içinde tekrarlıyor.

************

İngiltere'de bir zenci geçirdiği trafik kazasının ardından kopan bacağı yerine beyaz renkli bir protez bacağın takıldığını görünce hastane yetkililerine dava açtı.

Geri kalmış ülke aydınlarında şu İngiliz zencisi kadar bile bir asalet yok.

Cezayirli mütefekkir Malik Bin Nebi “Bizim aydınımızın halkımıza yakınlığı elma kurdunun elmaya yakınlığından ibarettir” dememiş boşuna.