22 Aralık 2015

Hendek ve özyönetimin düşündürdükleri

7 Haziran seçimlerinin akabinde PKK, üç il ve sekiz ilçede, Öcalan'ın teorik söylemlerinden esinlenerek devrimci halk savaşının taktik bir aracı olarak "özyönetim" ilan ettiğini duyurdu. Öz yönetim aslında ilan şekli bakımından değil taktik açısından devleti sıkıştırmanın yolu olarak kullanılmaya başlandı.

Belediye başkanlarının ilan ettiği, YDG-H'ın hendekler ve barikatlarla desteklediği “Özyönetim” halka rağmen halk için mantığıyla dayatıldı. Yaklaşık iki yüz bin kişi evinden barkından oldu. Uzun zamandır Suriye'de gördüğümüz manzaralar bir anda en yakınımızda patlak verdi.  Öyle ki 90'ların Ceberrut devlet anlayışını kopyalar biçimde PKK sürgünü yaşanıyor. 90'larda evlerinden zorla çıkarılan halk 2015'te bu defa PKK tarafından tehcire maruz kalıyor. 30 bin kişi bölgeyi bir daha geri dönmemek üzere terk etmiş durumda. 170 bin kişi ise aynı şehirlerde göçmen hayatı yaşıyor.

Bölgede HDP, DBP ve Türkiye içindeki ardıl siyasi yapılanmasına oy desteği sağlayan, PKK'ye destek veren ve ya sempatizan olan ciddi bir çoğunluğun PKK'ye kırgınlaşmasına yol açan hendek siyaseti nedeniyle, Batıda Türkler devletin etrafında kenetlenirken, doğuda Kürtler PKK'ye kırgınlaşmışlardır. Sur içinden çıkan halk yıllardır Polisle dalaşırken dışarı çıkarken sizi onlarla baş başa bırakıyoruz diyebilme noktasına gelmişlerdir. Hendek siyaseti nedeniyle PKK ciddi manada prestij kaybederken, Devlet olmadığı kadar halka yakın duruyor.

Bu durum ne kadar sürebilir, sorusu can alıcı soru olarak duruyor. Polis ile başlayan operasyon asker üzerinden devam ediyor. Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet komutanlarıyla beraber operasyonları yerinde görmek üzere bölgeye geldi. Polis operasyonları yapılırken, duvar yazılarının (Türkün gücünü göreceksiniz, Esedullah) ters teptiğinin anlaşılması ve operasyonların uzaması devleti taktik değişikliğine götürdü.  PKK ise çatışmayı dağlardan şehirlere çekerek sivilleri milise dönüştürmeyi, böylece Kürt halkını kendisi için hayat denizi kılmayı amaçlarken, devletin hâkimiyetini tesise dönük adımlarını da Kürt, Türkiye ve dünya kamuoyu nezdinde kriminalize etmeyi hedefledi, ama istediğini alamadı. Hatta Pazar günü hendek kazmayı reddeden bir genç Sur içinde YDG-H'liler tarafından vuruldu. PKK sürdürülemez hamleler atarak örgütü marjinalize etmeye başladılar bile. Bu olayların devamı halkı PKK'ye karşı daha da soğutacaktır. PKK stratejik bir yanlışlık yapmış durumda ve ilginç bir şekilde bu yanlışında ısrar etmeyi de sürdürmekte. PKK, Kürtleri stratejik hatasına, Suriye, İran ve Rusya'nın stratejik hedeflerine kurban etmeye devam etmekte. Ortadoğu satranç tahtasında yanlış üstüne yanlış hamlelere devam etmekte ısrarcı davranıyor.

Devlet, kendisine doğru yönelmiş Kürtleri, en azından Kürtlerin bir kısmını, yeniden kazanma yolunu bulmuş görünüyor. Atacağı adımlarla Kürtleri kazandırabilir ve ya sonsuza dek Kürtleri kaybedebilir. “Özyönetim” ilan edilen tüm alanlarda hem halk hem esnaf perişan, evin terk edenler daha da zor durumda. Devlet acilen esnafa katkı sunmalı, evlerini terk edenlere barınma ihtiyaçlarını gidermeli. Kimin neye ihtiyacı varsa ihtiyaçlarını gidermeli, kısacası devlet, devletliğini göstermeli, gösterebilmeli…

Çatışma bölgelerinde halen kalmış olan varsa tahliyeleri önem arz ediyor. Kimse çatışmalardan zarar görmemeli, hatta imkân varsa çatışılan kişiler dahi sağ olarak teslim alınmalı. Devlet öldürmek için değil yaşatmak için var olduğunu göstermeli.

Devletin asli görevini geciktirmesi onulmaz yaralar açacaktır. Belki çözüm masası yeniden ortaya konmalı çünkü hiçbir çatışma sonsuza dek sürdürülebilir değil. Artık herkesin yeni bir stratejik plan yapması zamanı tek bir kişinin dahi ölümü kabul edilebilir olmaktan çıkarılmalıdır. Kimsenin stratejik planlarına payanda olmadan kendi planlarımızı el ele çizebilme zamanı geldi de geçiyor bile…

Kürtler Türklere, Türkler de Kürtlere muhtaçlar, kardeşlik te ortaklıkta bu zeminde olacaktır.

Selam ile…