Hepsi ölü mü?
Şehirden köye gelen birisine köyün muhtarı köylerinin ne kadar güzel ve şirin olduğunu anlatıyormuş. Temiz havası, suyu, bereketli toprakları derken köyün mezarlığından geçerlerken misafir sormuş:
-Bu mezarlıkta yatanların hepsi ölü mü? Yaşayanları da var
mı?
Muhtar şaşırmış, adamın başına güneş geçti her halde mezarda
ölü olur, yaşayan niye mezarda olsun ki demiş.
Adam, muhtarın anlamadığını anlayınca demiş ki: “ Muhtar, yani burada
yatan mevtalar, hepsi öldü mü? Hiçbirinin geri kalan ölmez eseri var mı? Adı
yaşıyor mu? Bir eseri var mı, cami, çeşme, kütüphane ya da hayırlı evlat
bıraktı mı? Şu an köyde hayırla anılıyor mu? Adı yaşıyor mu? Siz köyde ne kadar
böyle adam çıkarttınız. Suyu güzel, toprağı güzel ama siz bunları kullanarak
güzel bir eser bıraktınız mı? En önemlisi ise bu ölen insanlar yaşarken
kendilerini yetiştirdiler mi?
Muhtar, adamın ne demek istediğini anlamış ve misafire
köyden bugüne kadar iki âlimin çıktığını ve köyün okuma yazmasının bu kişiler
sayesinde arttığını söylemiş. Her evde neredeyse erkek çocuklara bu iki âlimden
birinin adının olduğunu söylemiş.
İşte dostlar, bu kısa hikâyeyi anlatmama vesile olan ise son
zamanlarda aramızdan şimdilik ayrılan değerli dostum İTO eski Başkanı İbrahim
Çağlar, değerli yazar ve bilim sevdalısı Kemal Çiftçi ve en son yakında
kaybettiğimiz Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu hocamız. Hepsinin vefatı için üzüldük.
Ama biraz düşününce aslında ölmediklerini yazdıkları kitapları yaptırdıkları
eserleri ile hala yaşadıklarını görmek bir nebze acımızı azaltıyor. Üzüntü ile
değil iyi ki tanışımız diyoruz, iyi ki bu dostlarla bir arada olmuşuz diyoruz.
İşte sanırım ölümü güzelleştirmek dedikleri de bu.
Kemal Çiftçi abimiz, eğitim sonrası hocam kitap tavsiye eder
misiniz, hangi kitapları okuyalım dediklerinde ilk önce şunu derdi: “ Önce
kendinizi okuyun. Önce kendi kitabınızı okuyun. Eğer kendinizi iyi tanırsanız,
diğer kitapları okumanız da kolay olur. Kendinizi okumadan, kendinizi
tanımadan, sizi yaratanı tanımadan nasıl diğer kitapları anlamaya geçemezsiniz.
“
Kısaca, ölmeden
evvel ölmek hadisi dünyada yok olmak, hiç olmak unutulmak değil, kendini
tanıyarak hayatın içinde olmalı. Kendini gerçekleştirme sonsuzluk felsefesi
içinde olmalı. Nefsimiz-egomuzu evrensel varlık olarak var edebilmeliyiz.
Evrensel bir varlık boyutunda kendimizi gerçekleştirebilmeliyiz. Beslenme
alışkanlığını da evrensel boyutta geliştirebilmeliyiz. Ne fazla yemek, ne az
yemek. Her şeyi kararında gerektiği gibi. Kendi kültürel hazlarımızda olunca
uzlet de ülfet de olmuyor. Kültürün içinde var olacağız uzlaşı halinde ama
dinamik yapımız sonsuzluk içinde var olmaya çalışacak. Egonun tercihi olanı
değil sonsuzluk ile uyumlu olanı tercih edeceğiz. Rabbimizin istediği bir yaşam
biçimidir buda.
·
İşte
onlardır hayırlı işlerde koşuşarak yarışanlar ve onlardır bu işlerde hep önde
gidenler! Mü'minûn / 61. Ayet
·
Kimi de
vardır, Allah’ın izniyle her türlü hayırlı işlerde önde koşar. İşte en büyük
lutuf budur. Fâtır / 32. Ayet
·
Siz hep
hayırlı işler yapmada birbirinizle yarışın! Nerede olursanız olun, Allah
hepinizi huzurunda bir araya getirecektir. Çünkü Allah’ın her şeye gücü yeter.
Bakara / 148. Ayet
·
Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz.
Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık
bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) bir bir kaydetmişizdir. Yasin Suresi. 12.ayet