13 Haziran 2015

Her şey gibi seçimler de değişimin fırsatı...

Bu seçim de geçip gitti. Ama hayatın gerçeği, daha çok seçimler olacak önümüzde. O halde artık 'nerede, neyin eksik kaldığı üzerine düşünmek' durumunu yerleşik bir kültüre dönüştürmek için uğraşmak gerekmez mi? Evet, alışkanlıkları değiştirmek kolay değil. Lakin yine de ayağımıza dolanan alışkanlık zincirlerinden içten bir çabayla kurtulmayı denemek bütün bir toplumun sağlıklı olabilmesi için önemli.

Dikkat ediyorum bizim siyasetçiler, eskisi gibi olmasalar ve bir takım olumlu değişimler gösterseler de, seçim sonuçlarına dair ilk reaksiyonlarında da görüldüğü gibi hala sorunlu tavırlar sergiliyorlar maalesef.

Böylesi durumlarda en bilinen reaksiyonları, bizlere yabancı olmayan, herkesin alışkın olduğu savunmalara yönelmeleri. Her fırsatta yapmaktan geri kalmadığımız  'vurun abalıya' misali kendimizce hedefimize koyduklarımızı 'umulana ulaşamamanın' bahanesi yapmamız en bilineni.

İkincisi, ortadaki meseleyi yok saymak, ondan kaçmak ve sonucu önemsemiyor gibi görünmek. Bu durumda siyasetçilerimiz problem karşısında onu çözmeye yönelik çaba göstermek yerine tam bir tepkisizlik ve vurdumduymazlık sergiliyorlar.

Üçüncüsü, içinde inanç ve samimiyeti eksik olduğu her halinden belli, çokça taktiksel olduğu belli olan bir söylemin tekrarlanması. 'Halkımızın verdiği mesajı aldık, saygı duyuyoruz. Sonucu ilgili kurumlarımızda değerlendirecek, gerekli adımları atacağız ' türü açıklamalar da maalesef çoğunlukla yüzleşmekten kaçmayı amaçlıyor bana göre.

'Bahane bulma', 'kaçma', 'karşı tepki geliştirme' başarısızlık karşısında geliştirilen savunma mekanizmaları ve siyasetçi için de o an yaşanan kaygıyı azaltmaya ve tehdit altındaki benliği korumaya yönelik olarak ortaya çıkıyor. Lakin burada dikkate alınması gereken şey, bu türden savunma mekanizmalarını sürekli kullanmanın bir süre sonra o kişilerde anormal bir karakter niteliği kazanıp, kazanmadığı. 

Çünkü biliyoruz  ki yaşanan olumsuzluklar karşısında her insanın bilinçsiz olarak geliştirdiği benliğini korumaya yönelik savunmalar bir süre sonra bilinçli bir tavıra dönüşebilmekte, hatta değişmez bir karakter olarak yrleşebilmekte ki, sanıyorum bizdeki sorun bu.

Evet, siyasetçiler de sonuçta insan ve hepimizin içine düştüğü durumlara onlar da düşüyorlar. Onlardan farklı davranmalarını beklememizin nedeni, üstlenmek üzere ortaya çıktıkları rollerin sadece kendilerinin değil bizlerin hayatını da etkileyecek roller olmasından.

Partililerin, siyasi rakiplerin ve de genel halkın karşısında başvurulan savunma mekanizmaları siyasetçilere  o an için geçici bir fayda sağlıyor olabilir.  Hele de etraflarını saran ve kendi hesaplarının gereğince 'bahane'nin doğruluğuna onay verenlerin etkisi yoğunsa. Lakin siyasetçilerin kendini bu şekilde aldatması uzun vadede onlardan bir şey bekleyen sıradan insanların sorunlarına bir çözüm getirmiyor. Vatandaş, kendini çaresiz hissettiği o kritik noktaya ulaştığı ilk fırsatta siyasetçilerde 'şok' etkisi yapan sonucu hazırlıyor onlar için.

Seçim sonuçlarını halka hakaretler ederek, onun kararlarını küçümseyerek değerlendirmeden önce işin arka planında seçmenin bir 'Yeter' noktasının olduğunu anlamak bu yüzden çok önemli.

Sonuç olarak siyasetçiler için onca psikoloik savunma mekanizmasına başvurmanın, olumsuz sonuçlar verecek yollara sapmanın ne gereği var ne de yararı aslında. Siyasetçilerin ve partililerin umulanı elde edemedikeri ilk anda birilerini suçlu ilan etmek yerine, 'ortaya çıkan sonuç bana/bize ne diyor', 'nerede hangi şeyi farklı yapmalıydım' analizi için şapkayı öne koyup üzerine samimi ve yapıcı düşünmesi yeterli. 

Hem eksikliklerimizle yüzleşmek hem de onları ortadan kaldıracak bir çözüm üzerine yoğunlaşabilme yeteneği geliştirmek için de önemli bu. Doğal olarak yüzleşebilme erdemi, hatalar karşısında özeleştiri yapabilme kültürünün gelişmesine,  o kültürün gelişmesi ise kendimize ve diğerlerine güveninin artmasına da neden olacaktır.