05 Mart 2021

​HİKAYESİ OLAN CAMİLER (2)

7. İçinde sahabe makamı olan cami: Cabir Cami: İçinde Cabir R.A makamı olan bir cami burası. Şunu hemen düzelteyim ki bu caminin içinde sanduka varsa da içinde ceset yoktur. Bir rivayete göre Cabir R.A İstanbul’un Fethine (yaklaşık 700 yılı) katıldığı sırada bu kiliseyi ziyaret ettiği ve burada da namaz kıldığı çok bilinen bir rivayettir. Daha sonra 2. Mahmut tarafından da sandukası yapılmış ve üzerine kendi tuğrası çekilmiştir. Cabir Cami ya da Atik Mustafa Cami, diye bilinen bu cami II. Bayezid ‘in sadrazamı olup 1512’de Yavuz Sultan Selim’in idam ettirdiği Koca Mustafa Paşa tarafından camiye çevrildiği kayıtlardan anlaşılmaktadır.1729 yılındaki Balat yangınında bina büyük zarar görür ve yeniden onarılır. 1894 depremi bu binayı da etkilemiş ve 1906 yılına kadar boş bırakılmış, bu tamirden sonra tekrar cami olarak işlevini sürdürmeye devam etmiştir. 1922’de tekrar bir onarım görür. Halen cami olarak kullanılmaktadır. Caminin dışında bulunan, yekpare mermerden oyulmuş bir vaftiz teknesi 1922’de Arkeoloji Müzesi’ne taşınmıştır. 1957’de Amerikan Bizans Enstitüsü, binanın güney cephesinde badana tabakası altında fresko tekniğinde yapılmış bazı aziz resimlerine rastlamışlardır. Bunlardan ikisi hekim asıllı azizlerden Ayios Kosmas ve Ayios Damianos olarak teşhis edilmiştir. Diğeri ise melek Mikael’dir. Yine caminin duvarında bir güneş saati vardı. Güneş saatleri güneş hareketlerine göre tasarlandığı için genellikle güney duvarlarda görülmektedir. Dörtgen bir mermer levhadan imal edilmiş olan bu güneş saatinin üst kenarında 1073 te (1662) Mehmet Efendi tarafından imal edildiğini ve Hacı Oruç Ağanın hayratı olduğu Arapça yazılmaktadır.

8. Fatih Camiinden artan malzeme ile yapılan cami: İstanbul’un Fethinden sonra yapımına 1467 yılında başlanan Fatih Camii, 1470 yılında tamamlanabildi. Cami tamamlandıktan sonra artan malzemeler o kadar bereketliydi ki birkaç küçük camiye yetecek kadar malzeme artmıştı. İşte bu artan malzeme ile yapılan camilerden biri de : “Kâtip Muslihiddin Yazıcı Camisidir.“ Caminin banisi Sultan Fatih’in yazıcısı Muslihiddin Çelebi’dir. Muslihittin Çelebi Fatih Cami inşaatında artan malzemeleri de kullanmak suretiyle bu camisini yaptırmıştır. Katip Muslihiddin Camii Fatih dönemine ışık tutan çok nadir eserlerdendir. İstanbul’da bunun gibi ayakta kalmış birkaç camiden biridir.

9. İstanbul’da bulunan “Bursa tipi” iki camiden biri: Atik Ali Cami: Fatih’ten Fevzi Paşa Caddesi yoluyla Karagümrük-Edirnekapı istikametine doğru giderken sağda bulunan tarihi caminin en önemli özelliği İstanbul’da bulunan “Bursa tipi” iki camiden biri olmasıdır. Bursa tipi Camilerin en büyük özelliği çok kubbeli olmasıdır. İşte İstanbul’da Kasımpaşa’da bulunan Piyale Paşa Cami ile Fatih –Karagümrük’te bulunan Vasat Atik Ali Paşa Camii;  İstanbul’da bulunan iki Bursa tipi mimari üslupla yapılmıştır. Halk arasında halen Atik Ali Paşa Cami ya da Vasat Atik Ali Paşa Cami olarak bilinen bu caminin bir diğer adı da caminin bahçesinde bulunan su kuyusunun zincirinden dolayı bir zamanlar “Zincirli Kuyu Cami” olarak da bilinirdi. Cami 1502 tarihinde Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Bu cami Bursa tipi Ulucami planıyla İstanbul’da yapılmış iki camiden biridir. Ulucami tipi denilen plan tipinde ufak kubbelerin yan yana kısa açıklıklarla taşınmaktadır. Bu caminin 6 kubbesi vardır.  İstanbul’da bulunan diğer Ulucami örneği ise Kasımpaşa’daki Piyale Paşa Camiidir.  Vasat Atik Ali Paşa Camii’nin yanında bulunan kuyu camiye su tesisatı bağlanmasının ardından kapatılmıştır. Camiinin cadde tarafında kalan ve uzun zaman boş arazi olarak varlığını devam ettiren bölüm daha sonra yeni bir peyzaj yapılarak devamlı suyun aktığı bir farklı görünüme kavuşmuştur.

10. 2.Abdülhamit’in el emeğinin bulunduğu cami: Yıldız Cami Türk ahşap sanatının en meşhur örneklerinden olan Bursa Ulu camii minberi tarzında yapılması istenir. Bu amaçla Bursa’ya bir fotoğrafçı gönderilip minberin resmi çektirilir. Ancak sultanın bu isteği bilinmeyen bir sebepten dolayı yerine getirilemez ve minber mermer olarak yapılır. II. Abdülhamid’in ahşap işçiliğine ilgi duyduğu, Yıldız Sarayı’ndaki marangozhanesinde boş zamanlarında çalıştığı ve çeşitli eşyalar ürettiği bilinmektedir. Yıldız Camii’nin hünkâr mahfilinin sedir ağacından yapılan kafesleri II. Abdülhamid’in el işçiliğidir. Yıldız Camii inşaat keşif kayıtlarına göre 16.890 lira harcanarak yapılmıştır. Caminin yapımında elektrik ve havagazı tesisatı yapıldığı halde havagazı tesisatı sonradan kapatılmıştır. Cami içerisinde muhafaza edilen bazı özel eşyalarda bulunmaktadır.

* Sultan Hamid’in elinden çıkmış Kur’an okuduğu rahle

* İmparatorluğun son “Sürre Alayı” ile getirilen Kâbe örtüsünün dörtte biri,

* Abdülhamid’in yaptığı bir kutu içinde saklanan “Sakalı-ıŞerif” mahfazası sedefli bir çekmece

* Alman İmparatoru II. Wilhelm’in armağan ettiği kubbe merkezinden asılı duran avize Yıldız Camii’nin diğer kıymetli eşyalarıdır.

* Sultanların namaz kıldığı yerde, 2 m. yüksekliğinde beyaz fayanstan yapılma süslemeli bir çini soba vardır. Sobanın girinti ve çıkıntıları altın yaldızla işlenmiştir ve Yıl­dız Çini Fabrikası’nın bir ürünüdür. Yıldız Camii avlusunun kuzeybatı köşesinde 1890 yılında inşa edilen saat kulesi yapı ile bir bütünlük arz eder. Yıldız Üniversitesi tarafından, avluya girilen demir kapının hemen yanı başında sağda yer alan dört cepheli saat kulesinin saati, Sultan II. Abdülhamit’in 25. Saltanat yılı kutlamaları için özel olarak sipariş edilmiştir. Yıldız Hamidiye Camii, mimari türünün son örneği olduğu gibi, Osmanlı selâtin camilerinin de sonuncusudur. Selâtin camileri, Osmanlı İmparatorluğu döneminde sultanların yaptırdıkları camilere verilen addır. Ermeni komitacıların 21 Temmuz 1905’teki cuma selâmlığında II. Abdülhamid’e karşı düzenlediği bombalı suikast Yıldız Camii tarihinde ayrı bir öneme sahiptir. Patlamada tören alanında bulunan yirmi altı kişi hayatını kaybederken elli sekiz kişi yaralanmıştır. Cami çıkışında Şeyhülislâm Hâlidefendizâde Cemâleddin Efendi ile ayaküstü, beklenenden biraz fazla sohbet etmesi II. Abdülhamid’i suikasttan kurtarmıştır. Cuma selâmlığı sırasında daima küçük üniforma giyilirdi.

DEVAM EDECEK