04 Ekim 2016

Hollywood 90. dakika da tüm gücüyle saldırıyor

Imperium filmi ülkemizde “Köstebek” adıyla geçtiğimiz günlerde gösterime girdi. Aslında gerçek manası “yetki” ya da daha açık ifadeyle “devlet güçlerini kullanma yetkisi” dir.

Filmin başlarında FBI ajanlarına brifing veren birim başkanı hastanelerde kullanılan cesium radyoaktif maddesinin çalındığını 1_30söyleyerek, bulunması amacıyla bölge civarında yaşayan Müslüman toplulukların harita üzerinde yerlerini gösterir ve buralara yoğunlaşılmasını ister. Yurtiçi terör birim başkanı brifingin ortasında söz alarak şunları söyler;

“Peki ya yerel vatandaşlar? En son ABD topraklarında bomba yapıldığı zaman, yapan James Cummings'di ve kendisi Maine'de yaşayan beyaz bir üstünlük yanlısıydı. Bombayı Obama'nın göreve başlama töreninde patlatacaktı. Elinde uranyum, toryum vardı ve cesium bulmaya çalışıyordu.”

ABD seçimlerine sayılı günler kala güzel bir açılış repliği. Siyah ABD başkanını havaya uçurmaya çalışan beyaz ırkçılar.

Hillary Clinton 1 – Donald Trump 0

İkinci sahne. Yurtiçi terör birim başkanı genç bir FBI ajanını beyaz ırkçıların arasına sızdırmak için ikna etmeye çalışmaktadır:

“Timothy McVeigh madalyalı bir körfez savaşı gazisiydi. Deli değildi, aklını kaçırmamıştı ve aptal değildi. Bir planı uygulayan beyaz bir üstünlükçüydü, Turner günlükleri adındaki kitaptan bir plan. Siyahların, Yahudilerin ve koyu tenlilerin kökünü kazıyacak bir ırk savaşı. Savaş nasıl başlıyordu biliyor musun? Kahramanımız bomba yüklü aracı federal bir binaya doğru sürüyordu. Timothy McVeigh “Turner Günlüklerindeki” o sahneyi tekrar canlandırıyordu. Tutuklandığında kitap da yanındaydı. Yapmaya çalıştığı ırk savaşı başlatmaktı. Müslüman kesime odaklanmışsınız, anlıyorum.

Hepimiz, önemli olduğunu düşündüğümüz konuya uygun hikayemizi oluşturuyor, görmek istediğimiz şeyi görüyoruz. Ama bir şeye bakmıyor olman orada olmadığı anlamına gelmez.”

2_27

Sadece adını zikrederek, “Trump ve ırkçı beyazlar tehlikesini görmemen, tehlikenin orada olmadığı anlamına gelmez” demediği kalmış ajanımızın.

Hillary Clinton 2 – Trump 0

SAVAŞ KÖPEKLERİ (WAR DOGS)

Malumu ilan etmeye gerek yok. Savaş dediniz mi ABD'de akla ilk gelen Cumhuriyetçiler yani Donald Trump'ın pa3_27rtisidir. Yine geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan “Savaş Köpekleri” (Türkiye'de Vurguncular adıyla gösterime girecek) filmi silah ticareti yapan iki gencin başından geçenleri “gerçek hikayeden uyarlanmıştır” notuyla sunmaktadır.

“Miami'de yaşayan ve Irak Savaşı süresince küçük işletmelerin ABD Ordusu'nun sözleşmelerine dâhil olmasını sağlayan anlaşmadan faydalanan iki genç arkadaş, bu az bilinen hükümet girişimini suiistimal etmekte ve giderek daha zengin olmaktadır. Ancak ikili Afgan Ordusu'yla 300 milyon dolarlık bir anlaşmaya girdiklerinde başlarının dertte olduğunu anlarlar. Çünkü çalıştıkları kişiler oldukça şüpheli şahıslardır ve altlarında Amerikan hükümeti vardır.”

Filmde savaşın aslında savaş ekonomisi olduğunu anlatan bölümlerde Bush ve savaşçı kabinesinin görüntülerinin üzerine bindirilmiş konuşmalarda şunlar anlatılmaktadır.

“Savaş hakkında ne biliyorsunuz? Size vatanseverlik, demokrasi ile alakalı olduğunu ya da özgürlüğümüzden nefret eden diğer insanlarla alakası var derler. Ama gerçekten ne ile alakalı olduğunu bilmek ister misiniz? Ne görüyorsunuz? Ülkesini savunmak için vatani görevini yapan Arkansaklı bir çocuk mu? Ben kasl, ateş yavaşlatıcı eldivenler, vücut zırhı ve M16 görüyorum. Ben 17.500 dolar görüyorum. Bir Amerikan askerini giydirmek bu kadara mal oluyor. 2 milyonu aşkın asker Irak ve Afganistan'da savaştı. O savaşlar için sadece havalandırmayı ödemek Amerikan vergi mükelleflerine her yıl 4,5 milyar dolara mal oldu. Ve savaş gerçekte budur. Savaş bir ekonomidir. Aksini söyleyen herkes ya alıktır ya salaktır.

Her ne kadar Trump Ortadoğu'dan çekilmek ve başkalarının işlerine burnunu sokmamak gibi politikalardan bahsetse de adayı olduğu partinin geçmişi savaşlarla doludur. Zaten filmde bu görüntüler ziyadesiyle verilmektedir. Dolayısıyla Trump Hollywood'dan bir gol daha yemiştir.

Clinton 3 – Trump 0

Filmde bir başka önemli ayrıntı ise geçtiğimiz günlerde gazetelere de yansımış ve yukarıda alıntıladığımız replik sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eski genelkurmay başkanı Özel'in bir silah fuarında çekilmiş görüntüleri filmde sahne almıştı. Dolayısıyla ilginç bir şekilde bu savaşın içine Türkiye'de sokulmuş, Türkiye'nin yükselen ekonomisi insanların bilinçaltına savaş ekonomisi gibi servis edilmiştir. Bu bağlamda Trump'ın Türkiye'de darbeyi CIA yaptı şeklinde attığı ve daha sonra sildiği tweet mesajını hatırlatalım.

4_1

 DEEPWATER HORIZON (BÜYÜK FELAKET)

“Açık deniz üzerinde faal durumda olan sondaj kulesinin petrol sızdırması ve Nisan 2010 da patlaması ile Amerikan tarihindeki en büyük petrol kaçağı haline gelmesi üzerine kurulu film, o gün Deepwater Horizon ‘da çalışan ve olabilecek en korkutucu şartlara maruz kalan 126 kişilik ekibin hikâyesi beyazperdeye taşınıyor.”

Konuyu mutlaka herkes hatırlıyordur. Meksika körfezinde BP petrol firmasının patlayan sondaj kuyusundan günlerce okyanusa akan petrolü, denize verdiği zararı ve olayın canlı yayınla günlerce insanların gözünün içine sokulması unutulabilir cinsten
değildi. Zaten film çok açık bir şekilde BP şirketinin paradan tasarruf etmek adına meydana getirdiği bu felaketi işlemektedir.

5_15   6_10   7_6
Filmin afiş çalışmaları ise birbirinden ilginç mesajlar içeriyor seyirci için. Kana bulanmış gibi petrole bulanmış bir insan, sıradan bir Amerikan vatandaşı/çalışanı. (ABD başkanlık seçiminde oy vermeye gitmesine çok az kalmış bir vatandaş)

Petrol denilince akla ilk kim gelir? Yaygın inanışa göre petrol için Irak savaşını başlatan baba – oğul Bush'lar ve onların tetikçileri olan Cheney – Rumsfeld ekibi, yani Cumhuriyetçiler. Bu petrol sızıntısının Obama'nın başkanlığı döneminde meydana gelmesi önemli değildir. Herkes petrolcüleri hatırlar, yani Cumhuriyetçileri, yani Trump'ın partisini.

Clinton 4 – Trump 0

HACKSAW RIDGE

Ve gelelim muhteşem finale. 4 Kasım yani 8 Kasım 2016 ABD başkanlık seçimlerinden önceki son hafta sonu ABD'de gösterime girecek olan katıksız savaş karşıtı bir filme.

“2. Dünya Savaşı Amerikan Ordusu Sıhhiyesi Desmond T. Doss Okinawa savaşında, vicdani reddini kullanıp insanları öldürmeyi reddederek Amerikan tarihinde ilk kez şeref madalyası alan biri olmuştur.”

7a   

8_2Filmin fragmanından anladığımız kadarıyla filmde hiçbir masraftan kaçınılmamış ve 45 milyon dolar harcanarak oldukça etkili görselleri ve anlatımı olan bir film ortaya çıkarılmıştır. Film, “düşmandan nefret” kurgusu üzerine kurulu “savaş” olgusunu eleştirmekte ve II. Dünya savaşında pasifist bir askerin başından geçenleri anlatmaktadır. Kurgu yine gerçek bir hikâye üzerinedir. “Nefret”, “düşman” ve “savaş” kelimeleri size kimi çağrıştırdı?

Toplumu dini, siyasi ve ırkçı nefret söylemi ile kutuplaştırdığı iddia edilen Donald Trump'ı değil mi?

Clinton 5 – Trump 0

İşte ABD başkanlık seçimleri öncesi gösterime giren 4 tane filmin kısa analizi bu şekilde. Bahsettiğimiz filmlerin tamamının gerçek olaylardan senaryolaştırıldığını tekrar hatırlatalım. Yani izleyiciye, “bunlar gerçekten oldu - işin şakası yok” deniliyor adeta.

10_2
Hollywood'un Hillary Clinton lehine yaptığı eski bilinçaltı ekimlerini 14 Haziran 2016 tarihli “Amerikan sistemi yazı tura atmaz” başlıklı yazımızda ele almıştık. Eski ve yeni bilinçaltı ekimlerine ve anketlerin bütün şişirmelerine rağmen Hillary Clinton'un destekçisi olan küresel sermaye rahat değil olmalı ki CNN ve New York Times gibi medyanın ağır topları bile Clinton lehine ilk defa bu kadar açıktan taraf olmuş durumdadırlar.

Bazı kesimlerse anketlerin Clinton lehine şişirildiğini, aslında iki adayında birbirine çok yakın olduğunu iddia ederlerken, bir yandan da seçimlere hile karıştırılacağı, Trump'ın emrinde 300 bin kişilik silahlı milis gücü olduğu benzeri söylentiler yayılmaktadır.
Seçimden sonra kıyamet koparsa şaşırmayacağız. Tıpkı “Arınma gecesi: Seçim yılı” filminin sonunda öngörüldüğü gibi…

9_2

05-YS-SYF01-r