24 Temmuz 2015

HUKUK ASKIDAN İNERSE HDP KAPATILIR!

İstanbul'un göbeğinde, etek giymiş terör örgütü mensuplarının ellerinde kalmeşnikoflarla cenaze korteji oluşturması, onca kavgaya rağmen çıkarılan Güvenlik Yasası'nın uygulanmasını tetikleyecek bir refleks bile oluşturmadı.

Kolluk kuvvetlerinin bu refleksizliğine yargının da duyarsız kalması hukukun askıya alındığındaki kastım.

Bir hukuk devletinde, hukukun askıda olduğunu ispatlayacak daha güzel bir fotoğraf olamazdı herhalde...

Aslında hukuk dün askıya alınmadı... Hukuk, HDP'nin gerek seçim sürecinde PKK'yı sandığa baskı unsuru olarak kullandığı somut verilere gerekse seçim sonrasındaki terör örgütleri ile ilişkilerine rağmen askıdaydı.

Dünyanın herhangi bir ülkesinde, şiddet ve terörün bu denli odağı haline gelmiş bir partinin yaşama şansı olmaz.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile iç hukuk çok açık. Mesela AİHAS, partileşmeyi temel haklar kapsamında görüp koruma altına almakla birlikte, 11'inci maddenin ikinci fıkrasında bu hakların çerçevesini de açık bir biçimde tespit etmiş.

İHAS'ın 11'nci maddesinin ikinci fıkrasında, "Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliginde olarak, ulusal güvenligin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin saglanması ve suç islenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir" ifadeleri net.

Yine İnsan Hakları Mahkemesi de örgütlenmeyi birey hak ve özgürlüğü olarak tespit etmekle birlikte bu özgürlüğün sınırları olduğunu kabul etmiş.

Hem AHİM hem de AHİS'de bir siyasi partinin siddeti ilke edinmiş, ülke çapında öldürme, bombalama eylemlerini gerçekleştiren ve ülke bazında oldugu gibi uluslararası alanda da terör örgütü olarak kabul edilen bir örgütü açık veya gizli olarak desteklemesi, her platformda bu örgüte meşruiyet kazandırmaya çalışması, söz konusu siyasi partinin "şiddeti" siyasal amaçlarına ulaşmak için benimsediğinin açık kanıtı sayılmış. Ve bütün bu eylemleri ortaya koyan siyasi örgütlenmelerin ülkelerin kendi iç hukuk yaptırımları sonucu kapatılmasının özgürlük alanlarının daraltılması olarak kabul edilmemiş, bilakis bu tür örgütlerin kapatılması eylemi, toplumun genelinin terör ve şiddetle tehdit edilen özgürlük alanını açmak olarak kabul edilmiş.

Gelelim iç hukuk düzenlemesine... AHİM VE AHİS'e atıflarla yapılan iç hukuk düzenlemesinde, partilerin kapatılmasını gerektiren koşullar çok açık.

İş hukuk düzenlemelimizde, bir siyasi partinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlügüne aykırı eylemlerin odagı durumuna gelmesi kapatma gerekçesi olarak belirlenmiş.

Yasa koyucu, Anayasa'nın 69 ncu maddesinin altıncı fıkrası ve SPY'nın 103 ncü maddesine göre; "Bu eylemlerin, o partinin üyelerince yogun bir biçimde islenmesi ve bu durumun da, o partinin büyük kongre veya genel baskan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsenmesi,

Veya bu eylemlerin, dogrudan dogruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde islenmesi gerekmektedir" şeklinde bir çerçeve belirlemiş.

Şimdi bu yasal dayanaklar ışığında, HDP'nin bu tanımlamalara birebir uyup uymadığını ve kapatılmasının hukukun gereği olup olmadığını tartışalım...

7 Ekim 2014'te HDP Parti Meclisi toplantısı sonrası yapılan açıklama: "Kobani'de yaşanan katliam girişimine karşı 7'den 70'e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz"

Bu açıklama üzerine sokağı işgal eden terör yandaşları, eylemlerin sembolleşen isimlerinden Yasin Börü dahil 50'yi aşkın kişi öldürüldü.

Suruç patlaması sonrasında açıklama yapan Selahattin Demirtaş: "Halkımız, siyasi kurumlarımız, sivil toplum örgütleri, belediyeler, meslek örgütleri gibi bütün toplumsal yapılar kendi güvenlik tedbirlerini de geliştirmelidir".

Bu açıklama da PKK'nın 20 Temmuz günkü silahlanma çağrısı ve Suruç patlaması protestolarında eylemcilerin uzun namlulu silahlarla sokakları işgaliyle anlam kazanıyor.

HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, "Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz."

Yüksekdağ'ın sözünü ettiği yapıların tamamı, Türkiye'nin milli güvenliğini tehdit eden silahlı terör örgütleri. Anlayacağınız, HDP'nin hem parti olarak izlediği çizgi hem de üst düzey yetkililerinin yaptığı açıklamalar, bu partinin terör örgütleri ile dolaylı ve doğrudan ilişkisini ispatlıyor ve kapatma davası için açık deliller.

Ama ne hikmetse tıpkı devlet otoritesinin askıya alınması gibi hukuk da teröre karşı askıda duruyor.