Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Hacı Bektaş Veli Türklerin inanç ve gönül haritasının şüphesiz en önde gelen kaynaklarından biridir. Dinin insana yönelik asıl gayesini Türk’e Türkçe anlatan bir sonsuzluk kaynağıdır. O, Türk’e konuşurken evrenselin manasını insanlığa hatırlatan bir kavrayışı da temsil eder. Peygamber sevgisi ve Ehl-İ Beyt muhabbeti milletimiz için vazgeçilmez bir vakıadır. Bu sevgi İslam olmakla doğrudan alakalıdır. Hz. Ali’ye duyulan muhabbet de bu cümledendir.
Tarih
boyunca, Bektâşi dergâhları ve Cem evleri bu sevginin duygu, inanç ve hareket
boyutundaki icra alanı olan ibadet mekânlarıdır. Allah insanlarla Rabça konuşur
ve insanların dilince Peygamberler ve velilerle onlara hitap eder. Peygamberler
bu mesajın emanetçileri. Onlardan sonra ise onlara varis olan âlimler. Her dil
kendi varoluş halinin öznel ve hususi halleriyle var olanı adlandırır ve
anlatır. Güneş tekdir ama ona çok isimler verilmiştir. Allah’ın insanlara sözü
zaman ve mekân üstü bir mananın insani boyutlara dönüşmüş halidir.
Dil
varlığın evidir. Bu sonsuz mana, insan anlayışı kadar değişik çeşitte ifade
edilirse de bir olan manayı gösterirler. Hünkâr Hacı Bektaş Veli Türk
milletinin akıp giden tarihi hayatının sönmeyen çerağlarından biri. Türk’e
Türkçe varlığı açıklayan bir Horasan ereni. “Düşünenler
için çeşit çeşit faydalar bulup ben zaifi hayırla ansınlar diye
“Bismillahirrahmanirrahim”in Türkçe açıklaması yaptım.” “Senin ümmetin benim
kullarımdır. Sen onlara şefaat edersen ben lütufta bulunurum. Eğer onlar benim
kudretimin ve büyüklüğümün hakkı için Bismillahirrahmanirrahim derlerse; ben
her işlerinde onlara kendilerinden daha yakın olurum. (Hacı Bektaş Velî Külliyatı,
Ankara, 2010, s. 218-219.)”
Bu ifadeler ülkemizde siyasi tüm yaklaşımların üzerinden bizi birleştirme
kudretindedir. Tarihten bugün gelen siyasi rekabet ve istismar maksatlı
hareketler bu gerçeği gölgelese de özüne zarar vermemiştir. Hz. Ali’yi siyasi
bir figür halinde anlayarak olan bitene mana yükleyenler meselenin dini
olmaktan ziyade dünyevi konulardaki hususlar olduğunu fark etmelidirler.
Türklerin İslam’a giriş sürecinde Emevilerin karşısında yer alıp Abbasi yapısı
içinde olmaları meselenin tarihi zemininde dururken Ehl-i Beyt muhabbeti İslam
olmanın esastan bir konusu olarak bundan bir noktada bağımsız ve herkesi kapsar
mahiyetedir.
Hünkâr
Hacı Bektaş bir Horasan ereni. Ermek vasıl olmaktır. Toplanmak ve anlamaktır.
Cem ve idrak. Erenler sadece ermez erdirir menzile. Bilmez bildirir varlığın
mana ve mazmununu canlara. Canlara erenin ruhundan birer çerağ asıldır zamanın
bağrına asılmış. Işıl ışıl inciler gibi yanıp durur asırların üstünde. Yorulan
canlar cemde can bulur cananı bulur. Hünkâr varlığı ve manayı bağlayan,
açıklayan, anlatan: “Resullulah buyurdu:
Kur’an, İncil, Zebur içinde anlatılanların tamamı Kur’an’da toplandı ve anlatıldı.
Kur’an’dakiler de Fatiha’da anlatıldı. Fatiha’yı kim okursa İncil, Tevrat,
Zebur, Kur’an okumuş gibi sevap alır. “Elhamdü” beş harftir, namaz da beş
vakittir Her kim beş harfi okursa namazında kusur bile olsa bu beş hürmetine
bağışlanır.(Hacı
Bektaş Velî Külliyatı, s. 197.)”
Canları tüm canları bir etmek, varlığı birde görmek ve bire döndürmek. Tüm
dinlere ve insanlara bir gözle ve kendindekini onları dışlama değil anlama ve
kapsama vasıtası kılma erenlerin temel düsturu. Bağışlanan bağışlar hor görmez
hoş görür. Dışlamaz kapsar. Almaz verir.
Hünkârın
aydınlığı ve çerağı zamanı ve mekânı kuşatıcıdır. Erenler, her daim, canlara
mekâna ve kendisine hikmet gözüyle bakmasını ve karanlıklarını aydınlatmanın
yollarını talim ederler. Onlar var edici kavramları hayata sunan deniz
fenerleridir. Yaşamın kalabalığından canları varlığın o engin dünyasına
çekiverirler. Akla ve gönle şifa olan bu erkân ve adab, bir olan yolun bin bir
olan süreğinin renkleriyle zaman içinden akıp gelir. “Tanrı Teâla Hazretlerinin, üç çeşit karanlığı üç çeşit nesne ile
aydınlattığı rivayet edilir. Birincisi; dünya karanlığıdır ki bunu ay, güneş ve
yıldızlar ile aydınlatmıştır. İkincisi gönül karanlığıdır ki bunu akıl nuruyla
aydınlatmıştır. Üçüncüsü beyin karanlığıdır ki bunu ilim yani iyi amel nuruyla
aydınlatmıştır. Tanrı Teâla insanı üç çeşit karanlıktan yarattı ve yine üç
çeşit nur ile aydınlattı. Birincisi, dört unsur karanlığından yarattı ve akıl
nuruyla aydınlattı. İkincisi, cehalet aydınlığından yarattı ve ilim ve amel
nuruyla aydınlattı. Üçüncüsü, nefis karanlığından yarattı ve marifet nuruyla
aydınlattı. Şimdi, marifet güneşe benzer, akıl aya benzer ve ilim de yıldıza
benzer. Ay ve güneş doğarlar; ilim ise okunur, tahsil edilir ve fakat herkesin
aklında kalmaz. Ancak marifet her kimin ki gönlüne girse veya gönlünde olsa o
kişi ölünceye kadar onu unutmaz.(Hacı
Bektaş Velî Külliyatı, s. 747, 748, 749.)”
Akıl ve bilgi görüldüğü gibi aydınlanmada Hünkârın öğretisinin temel
taşlarıdır. Makro âlemden mikro âlem insana kadar tüm varlık bu ışıkla
aydınlanmalıdır. İlimsiz gidilen yolun sonunun karanlık olduğu ve varlığın tüm
alanlarının meçhule mahkûm bulunduğu aşikârdır.
Ülkemizi
karanlıklar içinde görmek isteyen mahfillerin tüm beyhude gayretlerine karşın
bilimin ve Hünkârın rehber olduğu o ser-çeşmenin sonsuz duru ikliminde canların
bir olması beklenendir. Varlıkla bağını koparmış olmanın deva bulmaz
dertleriyle malul coğrafyamızda cehaletin karanlığı ve bilgeliğin o aydınlık
güneşinin eksikliği devamlı hissedilmektedir. Hünkâr “Fakr, kendisine ait varlığın, bir sahiplenmenin, bir varlığın kalmadığı
bir mertebeye erişse bütün yaratılmışlara karşı iftihar etsin.(Hacı Bektaş Velî Külliyatı, s.
27.)”
diyerek modernitenin hayatımızda var ettiği büyük sıkıntıların önemli bir
çaresine işaret eder. Yine “Hiç kimsenin
incitmesinden incinmeyen kişi kurtulmuştur. Karşındaki incitilmeyi hak etse
dahi onu incitmeyen cömerttir, yiğittir.(Hacı Bektaş Velî Külliyatı s. 75.)” sözleriyle
toplumsal barış adına çok önemli kapılar açar. Hünkâr gibi model insanların
hayatımıza sunduğu evrensel bilgelik ışıkları dün bugün ve yarın çizgisinde
yorulan millet hayatımızın yeniden soluklanarak yoluna devam edeceği
vazgeçilmez enerji alanlarıdır.
Mühim
olanı postun yeri değil dostun yeridir.
Hal
imiş
Demine
devranına HU!
Vesselam