VF kat sol
VF kat sağ

20 May 2015

HÜRRİYET'İNKİ KOF KABADAYILIK

Hani kahvede kavga olur, mahallenin abisi haddini bilmeyenlere dersini vermek zorunda kalır, ensesinden tutar, dışarı atmak için kapıya doğru yürürken bağırır çağırır, atıp tutar ya o korkak, bütün mahalleli güler bir taraftan, durumları aynı öyle bazılarının bugünlerde. Silkip kapıda yere atar onu abi "Artık bu mahallede istenmiyorsun arkadaş, topla pılını pırtını, ya da edebinle otur."

Soru şu, akıbet böyle ortadayken bu metni kim yazdı? Nasıl bu kadar fütursuzca cumhurbaşkanını karşısına aldı? Onca kelli felli adamlar, hukukçular, usta gazeteciler, yurt dışında okumuş kızlar, damatlar, metnin içindeki kof kendine güveni, hadsiz üslubu nasıl görmediler?  Hepsi bir anda kör olmuşlar anlaşılan. Metnin neresinden tutsanız elinizde kalıyor, lime lime dökülüyor, her cümlesi, her kelimesi ziyan çünkü.

Doğan Medya'nın kendisini bu kadar acemi, bu kadar savruk bir metinle savunmaya kalkması korktuklarının ve çözülmenin başladığının işaretinden başka bir şey değil. Bu kadar açık, bu kadar hesapsızca bir meydan okuyuşun altında kalmaları pek mümkün görünmüyor. Hemen değil, hep birlikte yaşayıp göreceğiz ilerleyen zaman içerisinde Aydın Doğan medyadan çıkmak zorunda kalacaktır. Tıpkı geçmişte aynı medya üzerinden Türkiye'yi dizayn etme hesapları yapan selefleri Simavi'ler ve Karacan'lar gibi...

Çünkü Doğan Medya tek başına bir kuruluş değildir. Bu metni okuyan uluslararası işbirlikçileri çok kızgın olmalılar.  Onlar aptalca hareketleri asla affetmezler. Markası, itibarı bu kadar tahrip olmuş, maskesi bu kadar aşağı inmiş bir isimle uluslararası işbirlikçileri de çalışmak istemeyecektir.

Yazıyla uğraşan herkes bilir ki her metnin bir alt metni vardır, satır aralarına gizlenmiş başka başka cümleler. Hürriyet'te kurum adına kaleme alınan metnin en büyük zaafı da bu; ülkenin en büyük medya kuruluşunun Cumhurbaşkanına yönelik açıklamasının satır aralarında  oldukça şahsi bir hesaplaşmanın fırça darbeleri var çünkü.

Paralel mevzuna girmiş, ilginç. Kilit ifade "sizinle işbirliği içinde olduğu dönemde" Madem bu kadar vakıftınız, hani neredeydi muhteşem gazeteciliğiniz? Neden susuyordunuz, yoksa sizi şantajla susturdukları gibi Tayyip Erdoğan'ı da susturacağını mı sandınız? Bu adam başka bir adam, öğrenin artık.

Bundan çok "Apaçık haksızlıklarla, apaçık çarpıtmalarla, apaçık zorlamalarla, niyet okumalarla neden bize saldırıyorsunuz? Bizi neden hedef gösteriyorsunuz?" ifadelerine güldüm ben. Haksızlık, çarpıtma, zorlama, niyet okuma, saldırma, hedef gösterme haberinin olmadığı bir tane Hürriyet nüshası bulana ödül var!

Bir tane daha vardı, neydi, ha "Ne istiyorsunuz bizden?" cümlesi.  Korkaklık akıyor burada da; aslında "ödüm kopuyor, ben ettim sen etme" diyor yani.

Bütün bu üst perdeden seslenmenin ardında biraz da duygusallık eklemek istemişler besbelli.  Hımm, ne diyelim, şiir katalım biraz, acıma duygusu, "Sürgün mü edeceksiniz bizi? Zorunlu ikamete mi mecbur edeceksiniz? Ne yapacaksınız? Üstat Necip Fazıl'ın dediği gibi bizi "Öz yurdumuzda garip, öz vatanımızda parya" mı yapmak istiyorsunuz?" Acaba şöyle mi dedi bu cümleleri kaleme alan; bu mısraları sıkmabaşlar da –"eskiden başörtülü bacılarım "derdim- kullanırdı ama olsun, iyi oturdu buraya.

 

Her metnin olmazsa olması kitabi ifadeler de var elbette; "Anayasa'nın güvencesi altında olan basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eleştiri özgürlüğü..." Bla bla bla diyor ya gençler. Gazetecilikmiş, demokrasiymiş, geçiniz efendim, hepsini geçiniz.

Siz kendince üst perdeden ayar vermeye çalışan bu metni çok kaale almayın, toz toprak içinde yerde debelenip duruyorlar işte, milletten yiyecekleri Osmanlı tokadı öncesi azgınlık hali deyip geçin.