VF kat sol
VF kat sağ


​Hz. Lokman'ın (as) Kelimeleri -5: Hikmet

-Ruzname; Kelime Günlüğü’nden-

 

"Andolsun ki

biz Lokman'a Allah'a şükretmesi için hikmet verdik."

(Lokman: 12)

Hikmetin veliler nazarında -sözlük manasından öte- birçok tanımı var. “Hikmetinden sual olunmaz” cümlesiyle akıl erdirilemeyen sırlı işlere bir açıklama getirmek de bir gelenek. Bu deyiş, dergâh kültüründen gündelik hayata geçiş yapmışsa da hikmeti hatırlatan hikmetli bir söz olarak karşımıza çıkar. Zira hikmetin ilim ve gerçekliğin maddi varlığına rağmen manevi bir zuhurdur. Hikmetli söz ve davranışlar, manevi bir olgunluğa işaret eder.

Hikmet, insanı olumluya ve saadete sevk eden sezgi ve idrak olarak tanımlanır kısaca. Sadece bilgi değildir. Bilgi, olay, eşya ve insan kesişmelerinden doğan meselelere doğru yaklaşım ve yorumlamadır. Hak ile batılı ayırma, hakikatten yana olma gibi tasarrufları mümkün kılar. İradenin hakikat ile bütünleşmesidir. Hem aklî hem de tecrübîdir. İlmiyle amel etmenin bir mükâfatı olarak Allah’ın kullara hediyesidir. Dolayısıyla hikmet, önce Yaradan’ı idraktir.

Hz. Lokman’ın (as) nasihatlerinin bütününde kendini gösterir hikmet, ancak onun kelimelerinden biri değildir. Nasihatlerinin bütününde vardır. Allah’ın emir dairesindeki işlerin en güzel, en doğru şekilde yapılması ve öyle hüküm verilmesine aracı olduğunu görürüz onun sözlerinde. Yani hikmetin zuhur ediş şartlarını görürüz…

"Andolsun ki biz Lokman'a Allah'a şükretmesi için hikmet verdik" (Lokman: 12) ayetinde Allah’ın nasibi olan hikmet için şükredilmesi buyurulmuştur. “Şüphe yok ki Allah Aziz'dir, hikmet sahibidir" (Lokman: 27) ayetiyle “hakîm” sıfatının Allah’ın kullarına, kendi katından lütfettiği bir mertebe olduğu sabittir. Bu bakımdan hikmet ilmin zirvesi olarak tanımlanmıştır.

İnsan zekâsı, fark etmeye ve çözümlemeye yetebilse bile doğruyla yanlışı ayırmaya yetmeyebilir. Zira bu ayırma işi iradidir. İlahî prensiplere dayanan insan, varlık sebebini buna dayandırır. Bu idrake sahipse ve bu yolu seçmişse ona göre yol alır ya da o yolda kalmaya gayret eder. Varlık sebebini ve dünyadaki vazifesini sorgulayarak ilahî düstura varabilmek de hikmet dairesindedir. Nitekim, Hz. Lokman’ın (as) Kur’an-ı Kerim’de yer alan ve rivayet edilen nasihatleri; arayışını sürdüren, Allah’ın kulu olduğunu idrak edenler ve O’na layık kul olmaya talip olanlar için gündelik hayat içinde niyet-fiil-adap zincirini düzenleyen emirler içerir.

Hz. Lokman (as), hikmetli sözleriyle hikmet sahibi bir kul olabilmenin yollarını göstermiştir. Bu bakımdan surenin tamamı hikmete rehberlik eder.  Kur’an-ı Kerim’de hikmete birçok ayette işaret edilmiş, Kur’an ile yan yana getirilmiştir. Bu bakımdan gizli ve derin ilimlere de (ledün ilmi) işaret eder.

Musa Aleyhisselam ile Hızır Aleyhisselam’ın kıssası, hikmetin görünenden, bilinenden fark edilenden ötesi olduğunu anlatır bize. İşte bu benzersiz misal gibi nice kıssalar aracılıyla Müslüman dimağında tefekkür vesilesi. Hikmetlerin hayreti de celp eden kolay açıklanamaz zuhuratları sözkonusu. Özellikle şerre hizmet eden Müslüman görünen FETÖ türü oluşumlar, hep hikmetin “kolay açıklanamaz, idraki zor” cihetinden faydalanarak olmadık işleri ve bir sürü abuklukları insanlara hikmet diye dayattılar. İşte şimdi asıl zor olan hakikisini sahtesinden ayırma işi…

***

Künye: Hikmet; Arapça kökenli bir kelime olup hakîmlik, bilgelik; Allah’ın her şeyi yerli yerince yaratma, her şeyi lâyık olduğu yere koyma sırrı, âlemin insanlar tarafından anlaşılamayan gizli amacı; Allah’ın kulun kalbine eşyanın hakikati hakkında koyduğu, akılla elde edilemeyen kalbî ilim, eşyanın hakikatini olduğu gibi bilme; Allah ile kâinat, insanla âlem arasındaki bağları, âlemle ilgili gerçekleri kavrama ilmi, ledün ilmi; bir şeyin oluşundaki akıl erdirilemeyen sebep, gizli sebep; hak ve hakikate uygun, kısa ve mânâlı söz anlamlarına gelmektedir. (Kubbealtı Lugatı