15 Ekim 2016

İbrahim Hakkı Konyalı'nın muhteşem çalışması kitaplaştı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. güzel eserlere imza atmaya devam ediyor. Öyle güzel bir kitap yayınladı ki inanın herkesin kütüphanesinde bulunması gerekir. İbrahim Hakkı Konyalı'nın hazırladığı ancak yayınlayamadığı, Mimar Sinan'ın İstanbul'da yapmış olduğu eserleri konu alan “İbrahim Hakkı Konyalı'nın Kayıp Arşivinden İstanbul'da Mimar Sinan Eserleri” adlı kaynak niteliğindeki eserini yayınlayarak büyük bir çalışmanın altına imza atmış oldu.

Çeşitli sebeplerden dolayı döneminde yayınlanamayan bu eser, altı ay öncesine kadar kayıptı.

İbrahim Hakkı Konyalı tarafından 1940-1941 tarihlerinde yapılan albüm ve daktilo metninden yararlanılarak hazırlanan kitap, Mimar Sinan'ın İstanbul'da inşa ettiği cami, mescit, türbe, kütüphane, dârülkurrâ ve mektepleri içeriyor.

Enkazcılara satılan cami ve hamamlar, değerli çinilerin akıbeti, türbelerin bakımsızlığı ve Mimar Sinan'ın dehasına dair  pek çok bilginin Konyalı'nın ağzından anlatıldığı eser, İstanbul'da yapılan yıkımlara da ışık tutuyor.

Kayıpların izinde

İstanbul konulu kaynakların toplanması fikriyle bugüne kadar çok sayıda görsel ve yazılı materyali koleksiyonuna katan İBB Kültür A.Ş. gazeteci Faik Şenol'un arşivinde bulunan “İstanbul'da Mimar Sinan Eserleri” başlıklı iki fotoğraf albümü üzerinde çalışırken kayıp bir çalışmayı gün yüzüne çıkardı.

Fotoğraflardaki fötr şapkalı!

Fotoğrafların altında, daktilo edilerek yapıştırılmış bilgiler bulunmasına rağmen, etiket kısmı kazınmış olduğu için albümlerin kime ve hangi tarihe ait olduğu konusunda malûmat edinemeyen Kültür A.Ş. yetkilileri, bu kez dikkatlerini fotoğrafların birçoğunda rastlanan kişiye yönelttiler. Kimi zaman elindeki kâğıda not alan, kimi zaman eseri tetkik eden, kimi zaman da uzaktan görülen pardösülü, fötr şapkalı bu kişinin, Cumhuriyet sonrası birçok eserin gün yüzüne çıkmasını, kurtarılmasını ve tanıtılmasını sağlayan İbrahim Hakkı Konyalı olduğu tespit edildi.

 Fotoğrafların metinleri Atatürk Kitaplığı'nda çıktı

Konunun uzmanları ile irtibata geçen Kültür A.Ş. yetkilileri, daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı'nda bulunan B/33 numaralı Mimar Sinan'ın Eserleri adlı 473 sayfalık yayınlanmamış bir çalışmaya ulaştı. Albümde yer alan fotoğraflar ve Atatürk Kitaplığı'nda bulunan daktilo metin karşılaştırıldığında, dönemlerinin aynı olduğu, metinlerin de albümde bulunan fotoğraflar için hazırlandığı anlaşıldı.

Ayasofya Müzesi eski müdürlerinden Prof. Dr. Erdem Yücel ile yapılan görüşmede İbrahim Hakkı Konyalı'nın böyle bir çalışma hazırladığını ancak bu dokümanların daha sonra kaybolduğunu öğrenen yetkililer, Konyalı'nın yıllar önce hazırlıklarını yaptığı çalışmanın kısmen de olsa hayat bulması için çalışmalara başladı.

İşte kitaptan bazı eserler:

Emir Buhari Camii

Ramazan topuna çok barut konduğu için zarar gördü, Enkazcı Kadri'ye satıldı

Bu cami Edirnekapı dışında, Kemal Paşazade Türbesi'nin biraz ilerisinde ve giderken soldadır. Sinan'ın bu kıymetli eserini, ben camiyi tetkik ederken 15 Mart 1941 yılında yıkıyorlardı. Son şeyhi olan Hafız Mehmed Emin Efendi, 1939 senesi 13 Nisan'ında ölmüştür. Oğlu ve mabedin mütevellisi Hafız Ahmed Efendi de yıkılma ameliyesine nezaret ediyor, mabedin avlusundaki meşrutanın da ahşap evine bahçe çıkacağı sevincini taşıyordu. Mabed, taşla yapılmıştır. Solunda ve tam Kemal Paşa Türbesi'nin hizasındaki minaresi, küpüne kadar ayakta idi. Mabedin üstü ahşap örtülü idi. Birinci Umûmi Harp senelerinde Metris Kışlası önünde Ramazan topu atılırken, çok barut konduğu ve fazla sıkılandığı için top patlamış ve parçalar caminin pençelerine girerek çatısını kesmiş ve yıkmıştır. İşte bundan sonra cami, bir daha tamir edilmemiş ve nihayet Enkazcı Kadri'ye satılarak yıktırılmıştır. Yıkma esnasında, kıble tarafında bulunan Türk ulularına ve âlimlerine ait birçok kıymetli mezar taşlarının da kırıldığını gözlerimle gördüm. Maalesef bu tahribe mani olamadım.

Merkez Efendi Hamamı

“Bir gazetede yaptığım neşriyatla Sinan'a ait olduğunu haykırdım”

Bu hamam, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Hamam tektir. Göbek taşının etrafında dört kapalı halvet ve üç açık yıkanma yeri bulunur. Sinan'ın yaptığı Merkez Efendi Hamamı, Merkez Efendi Camii'nin evkâfındandı. Birçok hamamlar gibi o da hususî ellere geçmiştir. İki sene evvel son sahibi tarafından 1300 liraya yıkıcı Kayserili Şevket'e satılmıştır. Enkazcı, bu abideyi yıkıyordu. Bu mamureyi tetkik ederken yıkma ameliyesine şahit oldum. Bir gazetede yaptığım neşriyatla bu hamamın Sinan'a ait olduğunu haykırdım. Bu suretle yıkılmasına mani oldum. Kurna sayısı ondur. Soyunma yerinde çok güzel ve göbekli bir şadırvan görülür.

Zal Mahmud Paşa Camii

“Örümcek bile yumuşak ve ipek tükürüğü ile böyle bir ağ yapamaz”

Eyüp Semti'nde, Zal Mahmud Paşa adına Mimar Sinan tarafından 1551-1566 tarihleri arasında yapılmıştır. Sinan'ın yaptığı mimarlık şaheserleri arasında önemli bir yere sahip olan bu değerli yapı, türbe, çeşme ve çift medreseden oluşan bir külliye halinde idi. Cami, hafif meyilli bir arazinin üstüne yapıldığı için solu deniz tarafından yüksektir. Sinan, bu mabedi çok müstesna bir plan üzerine kurmuştur.(…)

Ot ambarı yapılmış

Caminin pırlanta ile tartılacak kadar yüksek bir kıymet taşıyan asil ve ana eseri mermer minberidir. Bu minberde Sinan'ın bütün dehası ve o dönemin en ince hususiyetleri yaşamaktadır. Türk'ün eli, mermere öyle şebekeler ve göbekler işlemiştir ki örümcek bile yumuşak ve ipek tükürüğü ile böyle bir ağ yapamaz. Yüksek bir sanat ve mimarî bir kıymet taşıyan mabed, tam yirmi beş sene kapalı ve metruk bir halde kalmıştır. Daha evvel de asker işgaline verilerek tahrip edilmiştir. Umûmî Harb senelerinde askere erzak deposu olarak kullanılmıştır. Efkâf İdaresi, üç sene evvel mabedi tamire başlamıştır. Evkâf'ın bu işte cidden mahir olan mimarları, sonradan bozuk renklerle örtülen kubbelerin sıvaları altında Sinan devrinin boyalarını, desenlerini aramışlar, bulmuşlar ve yeniden tatbik etmişlerdir. Mabedin renkli alçı çerçevelerinin de yenileneceğini öğrendim. Mabedin tamiri için sekiz bin liralık yeni bir tahsisat daha ayrılmış. Son zamanlarda yeni bir işgale daha uğramış ve ot ambarı yapılmıştır. Mabed, birçok tamirler görmüştür.

İbrahim Hakkı Konyalı Hakkında

İbrahim Hakkı Konyalı, 1896 yılında Konya'da Alâeddin Köşkü'nün Akıncılar Kapısı yakınında bir evde dünyaya gelmiştir. Atis olan soyadı yerine Konyalı soyadını kullanması da bundan dolayıdır. Konyalı, Nalbandzâde Mustafa Efendi ile Atâzade İbrahim Ağa'nın kızı Hatice Hanım'ın oğludur. Babası Nalbantzâde Mustafa Efendi, Konya'nın Takva Hoca Medresesi'nde ilim tahsil ederek icazetname almıştır. Konyalı, soyunun Anadolu Selçukluları'na kadar gittiğini söylemektedir. Hayatı boyunca çok sayıda değerli eser kaleme alan Konyalı, kişilik olarak meraklı, sorgulayan ve incelemeyi seven bir yapıya sahiptir. Yazdığı kitapların yanı sıra çok sayıda dergi ve gazetede de yazılar yazmış, yazılarında kendi adını kullandığı gibi Amber Reisoğlu, Ayhan Atis, Ayhan Nalbantoğlu, Nalbantzade İbrahim Hakkı, İbrahim Atis, Derviş Karamanoğlu, Hakkı Arayan, İbrahim Cimcoz, İbrahim Hakkı, İ. Atis, Ömer Ataoğlu, Mediha Atis ve Vak'anüvis gibi çok sayıda müstear isim de kullanmıştır. Konyalı'nın dolu dolu geçen hayatı, Akşehir'de 20 Ağustos 1984'te, geride birçok eser bırakarak son bulmuştur.

İbrahim Hakkı Konyalı'nın Eserleri

Topkapı Sarayı'nda Deri Üzerine Yapılmış Eski Haritalar (1936), İstanbul Abideleri (1937), Afrodit (1940), Harun-el Reşid (1941), İstanbul Sarayları (1942), Ankara'da Karacabey Mamuresi (1943), Eski ve İslami Paralar (1946), Alaiyye (Alanya) Tarihi (1946), Nasreddin Hoca'nın Şehri Akşehir Tarihi (1946), Mimar Koca Sinan (1948),  Tevarih-i Selâtıyni'l Osmaniye Tercümesi (1949),  Azatlı Mimar Sinan, Sinan-ı Atik (1953), Abideleri ve Kitabeleriyle Konya Tarihi (1964), Abideleri ve Kitabeleriyle Karaman Tarihi, Ermenek ve Mut Abideleri (1967), Abideleri ve Kitabeleriyle Konya Ereğlisi Tarihi (1970), Abideleri ve Kitabeleriyle Koçhisar Tarihi (1971), Abideleri ve Kitabeleriyle Kilis Tarihi (1972), Abideleri ve Kitabeleriyle Niğde Aksaray Tarihi (1973), Abideleri ve Kitabeleriyle Manavgat Tarihi (1973), Üsküdar Tarihi I (1976), Üsküdar Tarihi II (1977), Ankara Camileri (1978)