24 Temmuz 2015

İçeride ve dışarıda 'vur emri!'

Türkiye, uzun yıllar sonra ilk kez sıcak bir savaşın eşiğinde...

Suriye sınırındaki silahlı grupların askerlerimize saldırısı sonrası başlatılan operasyonla yüzlerce IŞİD militanı öldürüldü. Örgüte ait mevziler de yerle bir edildi. Havadan ve karadan yürütülen operasyonun, noktasal olmadığı, gerektiğinde ikinci bir emre gerek kalmaksızın kapsamlı operasyonlar için ordunun hazır beklediği bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklandı.

Avamî ifadeyle "vur emri" verildi.

Önce Suruç'ta meydana gelen patlamayla 32 kişinin ölümü, ardından Adıyaman'da bir askerimizin şehit edilmesi, Ceylanpınar ve Diyarbakır'da iki polisimizin şehadeti derken, devlet otoritesindeki zafiyet göstergesi yeniden tesis ediliyor anlaşılan.

Suruç patlamasında ölenlerin cenazelerinin karşılanması sırasında İstanbul'un göbeği başta olmak üzere çeşitli şehirlerde, uzun namlulu silahlarla yapılan kortejlere hiçbir müdahalenin olmaması üzerine şiddetle hissedilen otoritesizliğin, yerini otoriteye bırakması rahatlatan bir gelişme.

Hükmettin, bir gecede 18 ayrı ilde eş zamanlı olarak 10 bine yakın polis marifetiyle düzenlenen operasyonlarla PKK, DHKP-C, MLKP, IŞİD başta olmak üzere birçok terör örgüne mensup 250'yi aşkın kişiyi gözaltına alması da mıntıka temizliği anlamında önemli.

Tıpkı sınır ötesinden gelecek tehdit ve saldırılara karşı ikinci bir emre gerek kalmaksızın gereğinin yapılması anlamına gelen "vur emri" gibi, şehirlerde yüzü maskeli elinde keleşler ya da başka silahlarla gösteri yapanlara, molotof demokrasisi peşinde gezenlere de ikinci bir emir olmaksızın müdahale talimatı verildi.

Bu, güvenlik güçlerine mukavemet gösterecek terör örgütü mensuplarına sınırlarımız içinde de "vur emri" anlamına geliyor mu diye sordum bir üst düzey yetkiliye. Verdiği cevap, devletin terörle mücadelede kararlılığı arttırdığını gösteriyor.

İşte son dönem duymak istediğimiz o kararlı cümleler: "Öyle de diyebiliriz. Halkımızın huzurunu ve güvenini, ülkenin birliğini ve milli güvenliği tehdit eden ne kadar terör unsuru varsa hepsiyle mücadelede gereken ne ise yapılacak. Devlet otoritesini zaafa uğratacak hiçbir illegal eylem ve faaliyete müsamaha göstermeyeceğiz. Bu topraklar üzerinde ameliyat yapmak isteyenlere hizmet eden örgüt mensuplarına karşı gerektiğinde silah dâhil her türlü yetki yeni bir emre gerek kalmaksızın kullanılacak"

Kilis, Elbeyli hududunda, 1 astsubayımızın şehit olduğu IŞİD saldırısı sonrası başlatılan operasyon ve operasyonun noktasal olmadığı, bölgede Türkiye'ye tehdit oluşturan her terör unsuruna yeni bir emre gerek kalmadan saldırı talimatının verilmesi kararlılığının sınır içinde de geçerli olması önemli bir strateji aslında.

IŞİD'e yönelik operasyonla birlikte, "savaşa hayır" kampanyası başlatan ulusalcı-Kürtçü-paralelci tayfa, bu stratejinin onların ekmeğine yağ süren PKK-PYD-YPG dâhil ne kadar başıbozuk çete varsa hepsine yöneleceğinin farkında. 

Devlet de, içeride yuvalanan terör örgütü unsurlarının, Türkiye'nin sınırlarını ve milli güvenliğini tehdit eden başıbozuk Kürt çetelerine yönelik başlatılacak temizlik harekâtı durumunda sokakları ateşe vereceğini çoktan beri biliyor. Metropollerde yuvalanan terör örgütü mensuplarının, Kürt çetelere ve diğer terör unsurlarına yönelik operasyonları protesto maskesi altında iç savaşı körükleyeceğine dair istihbaratın elinde ciddi bulgular da var.

Bu bulgular eşliğinde, sınır içindeki terör yuvalarına sadece 1 gecede 18 ayrı ilde düzenlenen operasyonla 250'yi aşkın kişinin gözaltına alınması ve operasyonların devam edeceğinin vurgulanması, TSK'nın Kilis'te başlattığı sınır ötesi hava ve kara operasyonunun, Türkiye-Suriye ve Türkiye-Irak sınır hattında süreceğinin de işareti.

PKK ve bileşenlerine yönelik son kez yapılan silah bırakma çağrısı ile bu örgütün legal uzantısı HDP ve yetkililerine yönelik ikazlar hamasetten öte ifadeler içeriyor.

Olması gereken de bu zaten. Madem basıldı bir kere düğmeye, bu iş sadece IŞİD ile sınırlı kalmamalı. Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tehdit eden PKK, PYD gibi Kürt çetelerin mevzileri de yerle bir edilmeli. Bir kere havalandıysa o uçaklar Kandil'i de yakıp gelmeli.

Sırtını silahlı Kürt çetelerine yasladıklarını ilan etmekte hiçbir sakınca görmeyen pervasızların, halkı devlete karşı isyana çağıran küstahların dilleri de koparılmalı artık.

TSK, dün sosyal medya hesabından Misak-ı Milli vurgusu yaparken işaret edilen zannımca bütün bu gelişmelerin nihai sonucuydu. Bu da demektir ki, noktasal olarak tanımlanmayan bu operasyon/lar, Irak'ta Musul-Kerkük'e Suriye'de Halep'ten Şam'a kadar uzanabilecek.

Boşuna söylenmemiş, "Türkleri ayağa kaldırmak kolay değildir ama bir kalkarlarsa da yedi düvel birleşse oturtamaz" diye.