İdame

-Ruzname; Keliem Günlüğü'nden-

İdame için üç unsur şarttır: İnsan-zaman-mekân.

İnsan, mühlet doluncaya kadar dünya üzerinde her şekilde/bir şekilde idame edecektir.

Devamlıdır ve devamlılık içinde varlık gösterebilir.

Devamlılık yalnızca hayati araçlarla gerçekleşmez. Öğrenmek, gelişmek, yenileşmek, kendini ve etrafını tanımak, mevcutları, değerleri, değerlileri ve değişenleri anlamak; nefesi ve dünyadaki mevcudiyeti idrak ettirir.

Medenileşme sürecinde öncelikli olan Yaradan'ın varlığını bilmektir. Sonra da yaradılışı ve dolayısıyla kendini tanımaktır.

Yaradan-kul, inanç-idame ve dünya-ahiret şuuru İslam ile mükemmele ermiştir.

İlmî zenginleşmeyle birlikte, insanı devamlı bu şuur merkezinde tutacak medeniyet unsurları açığa çıkmış, Müslüman kimliğinin aidiyetine merkez oluşturan medeniyetler toplumlara yazılı birikim, bilinç ve adabı muaşeretle yansımış ve mekân üzerinden vücut bulmuştur.

Eksik veya sorunlu olduğu düşünülen kısımların fark edilmesi ihtiyacının, tamir ve tedavi yollarını keşfetme çabasının ve tekâmülün sonu yoktur. İnsanı devamlı yapılandıran bu ilerleyiş tefekkür ve pratikler eşliğinde idame eder.

İnsan, âlemleri dengede tutan idamenin hem sebebi hem de sonucudur. Kemalatı, yani kazandığı yüksek olgunluğu ve tamamlanmışlığı sayesinde bu konumunun hakkını verebilir.

Yaradan'ın hükümlerine uygunluğu ve özüne yönelik mülayim tutumu neticesinde kazandığı olumlu sıfatlar, yaradılışına yaklaşmasına ve yaradılış sebebine uygun idamenin ortaya çıkmasına aracılık eder.

Yaradan'ı ve yaradılışını tanıyabilirse tekil ya da kalabalık hâliyle her daim kemalatı, yani yüksek olgunluğu hedefler.

Dünya üzerinde Hz. Âdem Aleyhisselam'dan bu yana, hem beşer hem de medeniyet nispetinde kamalat birçok defa yakalanmıştır. Bu zirveleri bilip tanımak ise, içinde bulunulan çağda yeniden tekâmül etme ve yeniden zirveyi inşa etme gayesini kazandırır.

İnsanlığın medeniliğine dair meselelerin konuşulması ve anlaşılması için uygun zaman ve zemin lüzumu hissedilmesi de temelsiz ve öylesine bir ihtiyaç değildir. Binlerce yıllık medeniyetler birikiminin dolaysız bir mirasıdır. Bu ihtiyacın doğması, olgunlaşma ihtiyacıyla ilişkilidir.

İnsan-zaman-mekân kurgusuna dair yeni senaryoların gündeme geldiği zamanlardayız. Ki biz, kitleleri sürükleyen olaylar gündeme gelmeden dahi farklı kurguların yaşandığı süreçleri soluyan nesilleriz. Bugün, bu üçlü bileşenin en sağlıklı birlikteliğinin nasıl olabileceğine dair zihnî bir mesaiye ihtiyacımız var.

Dolayısıyla zihin mesaisi ve iletişim debdebesi sırasında, idamenin tekâmülü için cebimizden eksik etmememiz gerekenlere dair birkaç noktayı arz ederim:

  • Geçmiş tecrübeleri gözden geçirme sorumluluğu,
  • Medeniyetlerin yaşayan birer sistem olduğu ve düsturlarının zamana göre farklı şekilde tezahür edebileceği kabulü,
  • Yaradılış hakikatine aykırılarla mücadele ihtiyacı,
  • İnsanın kendini, hem zaman hem de mekân içinde doğru ve objektif konumlandırmasını sağlayan temel eğitim ihtiyacı,
  • Yakın geçmiş ve bugüne dair değerli argümanlar ve kritikler için teknoloji destekli hafıza oluşturulması,
  • Gelecek nesillere bugünü aydınlatacak doğru kaynak bırakma mecburiyeti,
  • Hem yalnız hem de kalabalık içindeyken aslına/özüne/Yaradan'a rücu etme gayesinin canlı tutulması…

***

Künye: İdame, Arapça kökenli bir kelime olup sürdürme, devam ettirme, devamlı kılma anlamlarına gelir. (Kubbealtı Lügati)