İfşa -1: Etkinin İdrakte Yolculuğu

-Ruzname; Kelime Günlüğü’nden-

 

İyi yapılmış işlerin peşine düşmek gerek.

O şeyin iyi olup olmadığını anlamak, benzerlerinin tamamını bilmeyi gerektirmiyor ki buna imkân da yok. Yapıp edilen her şeye dönüp bakmak bir insan ömrüne sığmıyor.

O zaman iyi yapılmış işlerin kendilerine ait nitelik beyanlarına bakmak lazım.

Mesela iyi bir film izlediğinizi anlamanın bir yolu da dile dökülmesi zor bir iz bıraktığından emin olmak. Yedinci sanat sinema alanında bir film sanat eseri olarak öne sürülmüşse ve bu yüzden izlemişseniz, onun sanat tadını tartmak önceliğiniz.

“Dile dökülmesi zor bir iz bırakma” meselesi, yalnızca sinemada değil, sanatın bütün dallarındaki eser muhataplığı için geçerli.

İz derken eserin bütününden ayrıştığında anlamsızlaşan ve bütünün kendine has en kısa parçasında idrak edilebildiği bir tesirden söz ettiğimiz anlaşılmalı.

Zira sanat en önce bir tesir meydana getirir. Muhatabı o etkiye teslim olmaya ikna eder, edilgenleştirir. Sonra bu tesir zihinde, fikirde ve duygularda iki ayrı kök oluşturur. Biri etkiden kalanların en kıdemli hatırlanışları şifrelemesidir; ikincisi etkiyle tetiklenen bir dönüşümdür.

Hatırlanışlar zihinde ve hislerde bir nevi şifreli haznelerdir.

Ne zamanki dışarıdan gelen farklı etkilerle şifreler eşleşir o zaman hazne kuytudan çıkar ve hem bir kıyas için hem de tesirin yeniden uyanışı için muhataptaki gündemini tazeler.

Çocukluğun sığındığı bir kokuya, evi hatırlatan bir esintiye, bir melodinin her tekrarlanışında yeniden gönlü çelişine benzer bu.

İz idrakle yontulur, zihne o yontuyla kaydolur. Hissiyatın bir köşesine ilişir ve neye dönüşeceği bilinmez bir anda dilin ucuna geliverir.

Dönüşümler ise, fark edilir ya da edilemez boyutlarda olabilir.

Bir kitap okuyup, bir film izleyip, bir tiyatroya tanıklık edip hayatının değiştiğini söyleyenler bu dönüşümün en kapsamlısı olarak düşünülebilir.

Eser, tesir vazifesini sonuna kadar yerine getirmiştir.

Fakat kimi dönüşümler zihne, kalbe, hislere gömülen bir tohum gibidir ve kişi sonradan büyüyüp gelişecek bu tohumdan çoğu kere haberdar değildir.

Tohumdan haberi olmayan için yadırgama da, kabulgörmezlik de yoktur. Keza tedirginliğe de sebep olmaz.

Tohumun iyi bir şeylere mi yoksa kötü bir şeylere mi kök olacağını anlamak da bu gizemlilikten ötürü mümkün olamaz.

Bir bakıma iyi bir sanat eseri, güçlü bir bilinçaltı terbiyecisidir. Bu terbiye, neye hizmet ettiğine göre nitelik ve nicelik muhtevasına sahiptir.

Muhtevanın en bilinçli sahibi sanatçıdır. Eseri ise onun misyonuna yalnızca aracılık etmektedir.

Bir hatibin gün boyunca zihinlere deklare ettiği hâlde başaramadığı bir şeyi, kısa ya da uzun bir bütünlüğün içine sıkıştırılmış bir an içinde sanat eseri yapabilir.

Ve bu öyle bir tesirdir ki kişi onu yadırgasa da, nefret edip uzaklaşmak ya da onu çıkarıp atmak istese de şifre eşleşmelerinde tazelenmesinin ve tesir tekrarının önünü alamaz.