08 Eylül 2015

İki Mesele: Mülteciler ve PKK’nın saldırıları

İki Mesele: Mülteciler ve PKK'nın saldırıları

Bu hafta iki önemli konu zihinlerimizi meşgul etti. İlki üç yaşındaki Alân Kürdi'nin Bodrum'da sahile vurmuş minicik bedeni üzerinden tüm dünyanın sorunu haline gelmiş olan mülteci sorunu, diğeri ise Doğu ve Güneydoğudan her gün gelen çatışma ve ölüm haberleri…

Mülteci sorunu hâli hazırda Avrupa sınırlarına dayandı. Artık on binlerce mülteci bir şekilde Avrupa içlerinde.

Savaşı İslam topraklarına hapsedebileceğini sanan batı, dağılan Suriye'nin mülteci sorunuyla karşı karşıya. Körfez ülkelerinin kabul etmediği milyonlarca sivil önce akın akın Lübnan, Türkiye, Irak ülkelerine geçerken savaşın uzaması, çözümün de yakın görünmemesi üzerine şimdide Avrupa'ya doğru yürümeye başladılar. Tarih tekrar ediyor, yalnız bir farkla tersine… Dün Osmanlı'ya yürüyen batının mültecileri bugün batıya yürüyen Müslüman mülteciler… Dün kucak açan Müslümanlar bu gün kapıların sımsıkı kapatan, kotalar koyan batı…

Alân Kurdi'nin bedeni bir nebze olayı gündeme taşıdı. Bir kısım batılı ülkeler ve Papa mültecilerle ilgili bir iki kelam ettiler. Almanya ve Avusturya kapılarını açtı küçük bir guruba. Devamı olacak mı bilinmese de, şimdilik olay biraz sakinleşti, zira Merkel'in Filistinli bir mülteciye tavrını hatırladıkça çokta ümit var olmak gelmiyor elimizden. Ama batı karıştırdığı İslam topraklarında savaşı kendi topraklarından uzak tuttuğunu sansa da önce mültecilerle sonra da radikal unsurlarla karşı karşıya kalacaktır. Kaçınılmaz son bu. Ateş gün gelecek yaktığı topraklardan yakan topraklara ulaşacak, hem de tüm yakıcılığıyla.

Suriye ile bağlantılı PKK sorunuyla ilgili olarak hiç şüphesiz sürdürülebilir bir savaş ortamında değiliz. Her gün gelen cenazeler iç acıtmaya devam ediyor.

Suriye konjüktürü yüzünden PKK'nin HDP'nin Meclise girmesinden kısa bir süre sonra Meclis açılmadan Amerika'nın PYD ile bazı ortak operasyonlar yapmasını fırsat bilerek bölgede yeniden çatışmalı sürece dönmesi ortalığı ateş yumağına çevirdi. Vekâlet savaşlarına bir yerden dâhil olma çabası ve PKK'nin bağımsız bir Kürdistan hayali çatışmalardan bıkmış Türkleri de Kürtleri de yormuş durumda. Halk artık PKK'nin yol kesmesine, çatışma çıkarmasına prim vermiyor. PKK çok sert bir stratejik hata yapmış durumda çatışmaları yeniden başlatmak fayda vermeyecek

PKK yüzlerce Kürt gencinin ve Onlarca Türk gencinin kanının akıtılmasına yol açtığı ve belki de en önemlisi Suriye örneği ortadayken kimse Türkiye'nin Suriye olmasına yol açabilecek adımlara prim vermiyor. PKK bu nedenle alanda artık Kürtlerden savaş konusunda  destek görmüyor.    

Cizre,Diyarbakır ve bölgenin birçok yerinde çatışmalar devam ediyor ve bu yazı yazılırken Hakkâri'den Şehit haberleri geliyordu, sayı net bilinmese de ciddi bir kayıptan bahsediliyor.

Yine kan kokuyor bölge, ölüm çığlıkları kulakları sağır ediyor. Kazanılmayacak bir savaş için her gün gençler ölüyor.

 PKK stratejik bir hata yaptı, çatışmaları yeniden başlattı, çözüm sürecini bitirdi. Süreç içinde silahlanarak sürece inanmadığını da göstermiş oldu.

Belki de en önemlisi Öcalan'ı İmralı'ya gömdü. HDP'ye şans tanıması gerekirken onunda önünü tıkama noktasında her gün yeni bir çatışma ortamı yaratarak ortamı daha da gerdi.

Bunu hangi strateji adına yaparsa yapsın hiçbir strateji ölümü ve öldürmeyi mazur gösteremez. PKK ne istediğine tam olarak karar vererek masaya dönmek zorundadır. Çatışmalı ortam PKK'ye kazandırmaz, bilakis net olarak kaybettirir.

PKK bu saatten sonra Kürtlere kaybettirme hakkına sahip değildir.

Suriye sorunu ekseninde yeni bir alan kazanılamaz. Mülteci sorunu da daha da katmerleşirken herkesin yeni politikalar üretme zorunluluğu hâsıl olmaktadır. Doğru politikalar doğru sonuçlara götürür, zira ölüm eksenli hiçbir politika bu topraklarda doğru sonuçlar vermeyecektir.

Kanı durdurmak için herkes elinden geleni yapmakla mükelleftir. Toprağa düşen her can bu ülkenin geleceğinden çalınan hayattır. Hayata şans vermek gerekiyor. Zira acılar yakar, yakan her durum köprüleri yıkar.

 Sahi köprüler kaldı mı?