İki yüzlülük
Başta Birleşik Krallık (İngiltere) olmak üzere Batılı yayılmacı ülkeler, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Osmanlı’dan sonra bir avuç kadar kalabilen topraklarda yaşayan Müslüman halkın tekrar bir araya gelerek güç oluşturup özgür bir yönetim altında yaşamalarını engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Müslüman halkın, her zaman onlara muhtaç olmaları; onların boyunduruklarından çıkmamaları; Batılı modern sömürgecilerin gerçekleştirmek istedikleri birinci amaçlarıdır.
Batılı yayılmacıların
bu amaçlarının çok sayıda nedenleri var elbette. Bir nedeni şudur kiİslam dünyasının ilerlemesi, her
tarafa medeniyet götürerek kültür ve sanat harikaları ortaya koyup insanlığa örnek
olması, Batı’yı kıskandırmış ve çileden çıkarmıştır. Bundan ötürü Müslümanlara
karşı bu prestij kaybı ve insansal değerler bakımından geri kalmışlığın verdiği
aşağılık kompleksinden kurtulamayıp bu durumu içlerine sindirememiş.
Bundan ötürü çıkar
çarkları eskisi gibi dönmeyince Hristiyan halkın giderek Müslüman halkın refah
ve mutluluk içerisinde yaşamalarına bakıp imrenmelerine ve Hristiyanlardan daha
çok Müslümanları güvenilir ve adaletli bulmalarına ve bu yüzden de Müslümanların
egemenliğini yeğlemelerine neden oldu. Kilise, saltanatının sona erdiğinin farkına
vardı ve hiçbir zaman unutamayacağı “kuyruk acısı” oluştu.
Batı, bu sindiremeyişi;
Müslümanlarla kah savaşarak; kah içlerine girip bölüp parçalayarak güçlerini
zayıflatıp yenik düşmelerini sağlayarak gidermeye çalıştı. İşte, Osmanlı İmparatorluğunu
yıkıp topraklarını aralarında bölüşmek istemelerinin nedeni de bu “kuyruk
acısının” öç almak biçiminde ortaya çıkmasıdır. Kuyruk acısını sonlandırmak
ve aşağılık kompleksinden kurtulmak amacıyla
savaşa başvuruldu. Bunun için; papaların yıllarca cennetten arsa
satarak; para karşılığında günah çıkararak; günahkarları af etme yalanlarıyla sömürerek
yoksullaştırdıkları halkı kışkırttılar! Bu yoksul Hristiyan halkın, inançlarını
istismar ederek hem doğudaki zenginliklere konacakları hayaliyle kandırdılar
hem de dinsel bir görev yapıp sevap kazanacaklarını söyleyip, harekete geçirerek
oluşturdukları Haçlı çapulcularından meydana gelen orduyla İslam
topraklarına defalarca saldırttılar.
Günümüzde ise Müslüman
milletinin bir daha canlanmaması için halkı Müslüman olan ülkelerin her birinin
başında beklettikleri nöbetçileri aracılığıyla egemenlikleri altında tutmak
isteği devam etmektedir.
İnsanlık
tarihine baktığımızda insanoğlunun bu doymazlığı ve kıskançlığı hep sürmüştür. İki
Dünya Savaşları buna örnek gösterilebilir! Birinci savaşın içinde ve devamı
niteliğinde; Haçlı’nın kuyruk acısı nedeniyle fırsatı ganimet bilerek
yine en çok bize göz koyup saldırması ve parçalayıp yutmaya ramak kalması... (Çanakkale,
Sarıkamış ve topyekün Anadolu Savunması) İkinci savaşın sonunda ise Japonya’nın
kurbanlık olarak seçilip yerle bir edilmesi...
Evet çağımızda
modern yaşam şartlarının çok ileri bir düzeye geldiği doğrudur. Ancak insanın
kendisi ve taşıdığı iç istekleri yani nefsi arzuları değişmemiş! İnsanın dışı
(Teknik gelişmelerle yaşamın kolaylaşması, modern ve lüks hale gelmesi.) değişmiş
ama içi değişmemiştir. Şayet değişseydi bugün Filistin’de, Afganistan’da, Irak’ta,
Suriye’de, Yemen’de, Libya’da, Miyanmar’da, Mısır’da ve taze olarak Ukrayna’da
olanlar/olmakta olanlar olmazdı. İnsanı yaratan Yüce Allah; Kerim Kitabı’nda
otuz küsur yerde insan için: ”Zalim, cahil, nankör ve kıskanç!”
diye buyuruyor. İnsanı yaratan onu en iyi bilendir! Bundan dolayı
insanın dışında ne denli olumlu yönde
gelişme olursa olsun; insanın içinde bir değişiklik yoksa modern çağa rağmen bu
saldırganlığı, dünyaya hükmetmek sevdası bitmez!
Günümüzde, Batı
iki yüzlülüğünü açıkça ve utanmadan gösteriyor: Söz gelişi, Filistin’de, Suriye’de,
Irak’ta ,Afganistan’da, Yemen’de, Miyanmar’da... Suriye’de bunca çoluk çocuk,
kadın, yaşlı, aç, susuz, yalınayak, üstü başı yırtık; yağmur, çamur demeden
yollarda kaldıkları halde Batı’nın gıkı çıkmadı; ancak şimdi Ukrayna için çifte
standartla hareket ediyor ve ağlıyor! Elbette ki Ukrayna için yapsın; bu son
derece insani ve uygarca bir davranıştır; ancak saydığımız ülkelerde de olunca yapsaydı tamam derdik.
İki yüzlü Batı’nın
iki yüzü de kara olsun!