15 Şubat 2023

İki yüzlülük

 Başta Birleşik Krallık (İngiltere) olmak üzere Batılı yayılmacı ülkeler, Türkiye’nin de içinde  bulunduğu Osmanlı’dan sonra bir avuç kadar kalabilen topraklarda yaşayan Müslüman halkın tekrar bir araya gelerek güç oluşturup özgür bir yönetim altında yaşamalarını engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Müslüman halkın, her zaman onlara muhtaç olmaları; onların boyunduruklarından çıkmamaları; Batılı modern sömürgecilerin gerçekleştirmek istedikleri birinci amaçlarıdır.

Batılı yayılmacıların bu amaçlarının çok sayıda nedenleri var elbette. Bir nedeni şudur kiİslam dünyasının ilerlemesi, her tarafa medeniyet götürerek kültür ve sanat harikaları ortaya koyup insanlığa örnek olması, Batı’yı kıskandırmış ve çileden çıkarmıştır. Bundan ötürü Müslümanlara karşı bu prestij kaybı ve insansal değerler bakımından geri kalmışlığın verdiği aşağılık kompleksinden kurtulamayıp bu durumu içlerine sindirememiş.

Bundan ötürü çıkar çarkları eskisi gibi dönmeyince Hristiyan halkın giderek Müslüman halkın refah ve mutluluk içerisinde yaşamalarına bakıp imrenmelerine ve Hristiyanlardan daha çok Müslümanları güvenilir ve adaletli bulmalarına ve bu yüzden de Müslümanların egemenliğini yeğlemelerine neden oldu. Kilise, saltanatının sona erdiğinin farkına vardı ve hiçbir zaman unutamayacağı “kuyruk acısı” oluştu.

Batı, bu sindiremeyişi; Müslümanlarla kah savaşarak; kah içlerine girip bölüp parçalayarak güçlerini zayıflatıp yenik düşmelerini sağlayarak gidermeye çalıştı. İşte, Osmanlı İmparatorluğunu yıkıp topraklarını aralarında bölüşmek istemelerinin nedeni de bu “kuyruk acısının” öç almak biçiminde ortaya çıkmasıdır. Kuyruk acısını sonlandırmak ve aşağılık kompleksinden kurtulmak  amacıyla savaşa başvuruldu. Bunun için; papaların yıllarca cennetten arsa satarak; para karşılığında günah çıkararak; günahkarları af etme yalanlarıyla sömürerek yoksullaştırdıkları halkı kışkırttılar! Bu yoksul Hristiyan halkın, inançlarını istismar ederek hem doğudaki zenginliklere konacakları hayaliyle kandırdılar hem de dinsel bir görev yapıp sevap kazanacaklarını söyleyip, harekete geçirerek oluşturdukları Haçlı çapulcularından meydana gelen orduyla İslam topraklarına defalarca saldırttılar.

Günümüzde ise Müslüman milletinin bir daha canlanmaması için halkı Müslüman olan ülkelerin her birinin başında beklettikleri nöbetçileri aracılığıyla egemenlikleri altında tutmak isteği devam etmektedir.

İnsanlık tarihine baktığımızda insanoğlunun bu doymazlığı ve kıskançlığı hep sürmüştür. İki Dünya Savaşları buna örnek gösterilebilir! Birinci savaşın içinde ve devamı niteliğinde; Haçlı’nın kuyruk acısı nedeniyle fırsatı ganimet bilerek yine en çok bize göz koyup saldırması ve parçalayıp yutmaya ramak kalması... (Çanakkale, Sarıkamış ve topyekün Anadolu Savunması) İkinci savaşın sonunda ise Japonya’nın kurbanlık olarak seçilip yerle bir edilmesi...

Evet çağımızda modern yaşam şartlarının çok ileri bir düzeye geldiği doğrudur. Ancak insanın kendisi ve taşıdığı iç istekleri yani nefsi arzuları değişmemiş! İnsanın dışı (Teknik gelişmelerle yaşamın kolaylaşması, modern ve lüks hale gelmesi.) değişmiş ama içi değişmemiştir. Şayet değişseydi bugün Filistin’de, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Libya’da, Miyanmar’da, Mısır’da ve taze olarak Ukrayna’da olanlar/olmakta olanlar olmazdı. İnsanı yaratan Yüce Allah; Kerim Kitabı’nda otuz küsur yerde insan için: ”Zalim, cahil, nankör ve kıskanç!” diye buyuruyor. İnsanı yaratan onu en iyi bilendir! Bundan dolayı insanın dışında  ne denli olumlu yönde gelişme olursa olsun; insanın içinde bir değişiklik yoksa modern çağa rağmen bu saldırganlığı, dünyaya hükmetmek sevdası bitmez!

Günümüzde, Batı iki yüzlülüğünü açıkça ve utanmadan gösteriyor: Söz gelişi, Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta ,Afganistan’da, Yemen’de, Miyanmar’da... Suriye’de bunca çoluk çocuk, kadın, yaşlı, aç, susuz, yalınayak, üstü başı yırtık; yağmur, çamur demeden yollarda kaldıkları halde Batı’nın gıkı çıkmadı; ancak şimdi Ukrayna için çifte standartla hareket ediyor ve ağlıyor! Elbette ki Ukrayna için yapsın; bu son derece insani ve uygarca bir davranıştır; ancak saydığımız ülkelerde de  olunca yapsaydı tamam derdik.

İki yüzlü Batı’nın iki yüzü de kara olsun!