İmam Hatipliler'in Başarısından Korkuyorlar
İmam Hatip Liseleri’nin horlandığı bir dönemde, İmam Hatip Lisesi öğrencisiydim. Zor yıllardı. Diğer okullarla eşit olmadığımızı, haklarımızın bazen çaktırmadan bazen de açıktan yenmeye başladığında anlamıştık.
Bir arkadaşımız atletizmde çok başarılıydı. Okulumuzu hep o temsil ederdi.
Yine koşuda birinci olmuştu. Birinci olmasına rağmen öyle bir haksızlıkla
karşılaşmıştı ki, üstünden yıllar geçmesine rağmen hâlâ aklına geldiğinde
gözleri yaşarır. Hâlâ kabul edemez o haksızlığı.
Okullararası atletizm yarışması duyuruya çıktığı vakit, birinciye ödül
olarak hatırı sayılır bir para miktarı yazıyordu. Arkadaşımızın da ihtiyacı
vardı o rakama. Derslerden sonra sürekli koştu, antrenman yaptı. Bizler
de destekledik, motive ettik. Yarışma günü geldi. Hepimiz heyecanlıyız. Diğer
okullar da aynı. Hiç unutmam, arkadaşımız açık ara birinci gelmişti. Bizler
mutlu sevinçliydik. İçten içe mutlu olmayanlar da vardı. Arkadaşımızın aldığı
ödül hepimizi şok etmişti. Duyurulan hatırı sayılır para değil de, sıradan ucuz
yollu bir eşofman takımı verilmişti. Arkadaşımızın umudunu, hayallerini
paramparça etmişlerdi. Hâlâ aklımızda, hiçbirimiz bunu unutmadık. Hâlâ
arkadaşımızın gözleri yaşarır.
Bir müdürümüz vardı. Konuştuğu zaman uzun konuşurdu. O yıllarda bu uzun
konuşmalardan sıkılırdık. Meğerse müdürümüz İmam Hatipli olmanın güzelliğinin
yanında, önümüze çıkacak zorlukları, engelleri anlatıyormuş bizlere. ‘Bizim
elbiselerimiz beyaz çocuklarım’ derdi. ‘Biz leke kabul etmeyiz ona göre davranın’
derdi. Bu tür konuşmaları kuşkusuz tüm İmam Hatip Lisesi müdürleri yaptı.
Yaşları ne olursa olsun İmam Hatip Lisesi öğrenciler, elbiselerinin beyaz
olduğunun hep farkındalar.
Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Öz yurdunda garip, öz vatanında parya’ dediği gibi;
öz yurdumuzda garip kalmamıza rağmen yılmadık, yıkılmadık çok şükür. Dimdik
ayakta durmasını bildik.
İmam Hatipli demek dava adamı olmak demektir. Dava adamı olduk. Hak ile
batıl mücadelesinde hep hakkı tuttuk.
Hak yolunda ‘gidiyoruz’ denilince nereye demeden koşanlardan olduk. ‘Kim
var’ sesine hiç düşünmeden ‘biz varız’ dedik.
Biz hiçbir zaman dikensiz gül bahçesi hayali kurmadık. Gül bahçesine
girerken elbette ayaklarımızın dikenlerden kan revan içinde kalacağını
biliyorduk. Asımın Nesli’ni rahat mı bırakacaklardı? Elbette hayır.
Saldırılar asla bitmeyecek. Her kılıkta saldıracaklar. Konserde, panelde,
konferansta, eline mikrofon verilen her yerde saldıracaklar. ‘Sende mi Brütüs’
dediklerimiz de olacak. İşlerine gelmediğimiz sürece, önlerinden çekilmediğimiz
sürece nefret edecekler. Bugün biri nefretini kusacak, yarın diğeri.
Çünkü; oturmadı bir kenarda İmam Hatipli. Vatanı için, milleti için
çalıştı, başardı. Teknolojide, savunma sanayinde ve birçok alanda söz sahibi
olmayı başardı. Öne çıkmaya başladı İmam Hatipli.
Biz çok fark etmesek de onlar net görmeye başladılar. Gençlerimizin
zihinlerinin berraklığını görüyorlar, neler yapabileceklerini tahmin ediyorlar.
Ve bir de kendilerinin gizli ve açık projelerine teslim olmayacağımızı
biliyorlar.
Ürkmelerinin, tedirginliklerinin ve saldırmalarının sebebi bu.
Anadolu Yayıncılar Derneği Gülşen’in Haber ve Kliplerine Yer Vermeyecek
Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı değerli arkadaşım Sinan Burhan, yaptığı
açıklamada dernek olarak aldıkları kararı açıkladı. Sinan Burhan açıklaması
şöyle: “Üyemiz bulunan 320 Anadolu medyasında şarkıcı Gülşen’in haber ve
kliplerine yer vermeme kararı aldığımızı kamuoyu ile paylaşıyor, sözlerinden
dolayı Gülşen’i kınıyoruz.”
Nemrut Dağı Kommagene Bienali’ne evsahipliği yapıyor
Bugünlerde Anadolu’dan güzel haberler geliyor. UNESCO Dünya Mirası
listesinde yer alan Nemrut Dağı, Kahta Kaymakamlığı tarafından ilk defa
düzenlenen Kommagene Bienali’ne evsahipliği yapıyor.
Teması “Hayali Bir Uygarlık” olarak belirlenen bienale, 23 ülkeden 53
sanatçı katılıyor. Nemrut Dağı ve çevresindeki tarihi mekânlar sanatçıların
uygulama alanı olarak belirlendi.
Bu yıl ilki düzenlenen Kommagene Bienali, 20 Ekim’e kadar sürecek.
Sanatçılar başta Nemrut Tümülüsü olmak üzere, Cendere Köprüsü, Karakuş
Tümülüsü, Arsemia, Kahta Kalesi, ve Fırat Nehri üzerinde Atatürk Barajı sonrası
oluşan beş adada eserlerini sergiliyor.
İki ay boyunca çeşitli atölyeler, söyleşiler, konserler ve sergilerin yer
aldığı bienalin küratörlüğünü Nihat Özdal üstlenirken, açılış teması ise
“Hayali Bir Uygarlık” olarak belirlendi. Güney Kore’den Yongduk Yi, Norveç’ten
Hakon Erichsen, İspanya’dan Marisa Maeste, İtalya’dan Cristiano Carotti gibi
çok sayıda yabancı sanatçının yer aldığı bienale Türkiye’den de Ebru Ceylan,
Varol Topaç, İsmet Doğan, Dilan Köse, Doğukan Çiğdem ve birçok sanatçı katıldı.
Kahta Kaymakamı Selami Korkutata, bu önemli organizasyon için şöyle diyor:
"Türkiye’nin güneydoğusundaki Doğu Toros sıradağlarının en yüksek
zirvelerinden birini taçlandıran Nemrut Dağı ilk defa farklı bir kültür sanat
etkinliğine evsahipliği yapıyor. Kahta ve çevresinde tarih boyunca çok güçlü
uygarlıklar yer almış. Kommagene Krallığı’ndan bugüne, bu uygarlıkların
bıraktıkları izler, Bienal fikrinin ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Nevali
Çori açıklarında bulunan Ada üzerinde “Hayali Bir Uygarlık” oluşturma fikri ile
yola çıkıldı. Bianel Adıyaman’ın, Nemrut Dağı ve çevresinin tanıtımına ve
turizmin gelişmesine önemli katkı sağlayacaktır. Bienalimize destek veren başta
Bakanlığımıza, Valiliğimize, yerli ve yabancı tüm sanatçılarımıza ve bölge
halkına teşekkür ederim.”
Sosyal Medyada Paylaşmadan Önce Emin Olunuz
Yalan Haberlere Alet Olmayınız
Sosyal Medya mecrasında kirlilik, yalan haber artık ayyuka çıktı. Siyasi
yalanları geçin, yaşayan insanları bile öldürüyorlar. “Hayır, ölmedi yaşıyor’
diye söylenmesine, yazılmasına rağmen sizi kimse duymuyor. Maalesef bu yalana
her çevreden inanan oluyor. Hatta iki sefer öldürülen var.
Türk şiirinin büyük ustalarından Yavuz Bülent Bakiler’i maalesef iki sefer
öldürdüler. Büyük usta şaştı kaldı. Kendisini arayanlara ‘Size ahiretten
sesleniyorum’ diye espiri yapmak zorunda kaldı. Nedir bu aymazlık bilmiyorum.
Neden, niçin böyle davranılır?
Bir de ilk paylaşanlardan olmak için garip bir yarış var. Dur bir nefes al
yahu. Doğru mu yanlış mı araştır, sor, soruştur. Anadolu Ajansı yazmış mı? TRT
haber yapmış mı? Ne bu acele? Doğru olup olmadığını bile bilmeden bu ne hızlı
paylaşım. Sonradan büyük bir utanç ile silmek durumunda kalıyorsunuz
paylaşımınızı. Üstelik “Fazla kişi görmemiştir inşallah” diyerek dua etmek
zorunda kalıyorsunuz. Bu duruma düşmeden önce ne olur emin olmadan paylaşım
yapmayın.
Yavuz Bülent Bakiler büyüğümüze sağlıklı ömürler diyorum.
Yazımı usta şairimizin sevilen şiirinden bir dörtlük ile bitirmek
istiyorum.
“Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim
Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye.
Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla
Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye!”