01 May 2018

İmar barışı böyle olmaz

Ortada bir savaş mı vardı da barıştan bahsediyoruz.

Hem barış için karşılıklı rıza ve helalleşme gerekmez mi?

Kamu arazisi işgal etmemiş, projesine ve ruhsata uygun davranmış bu ülkenin %40'ı, bina ve bunların sahibi 32 milyon kişinin rızasını nasıl alacaksınız?

Afrin Savaşı sürerken bedelli askerlik gündemde olmaz ya. Vaktinde askere gidenler incinir ya. Bedelli parası olmayanlar küser ya. Şehitlerin ruhu sızlar ya.

Hani Mimar Sinan da üzülür, Kanuni de kızar, Şeyhülislam Ebussuud da bu kanunun çıkmasını istemezdi.

Bağımsızlık mücadelesi verdiğimiz ve herkesin elini taşın altına sokması gereken bir dönemde niye işgalci, kaçakçı, fırsatçı, rantçı, faizci, uyanıklarla neyin barışı.

Ha yolda yürüyen kadına yumruk atmış bir serseriyi 2 saat içinde savcılık serbest bırakmış; ha kamu arazisine kaçak inşaat yapmış birisiyle barış yapılmış.

Neymiş, suları akmıyormuş ya da elektriği pahalı kullanıyorlarmış. Kul hakkı yedikleri için zaten ahirette hesap veremeyecekler. Canım medeniyetimizi betonla doldurdukları için insanlık da tarih de onları affetmeyecek.

Sultan Alparslan mezarından kalksa ben Anadolu'yu bunun için mi fethettim diye kükrerdi.

Neymiş bu şekilde olunca sorun çözülmüyormuş. Kaçak binalar kullanılmaya devam ediyormuş. Kangren olmuş.

Kangreni çözerken yaralı ve vücudu zehirleyen organla anlaşır var olmasını devam mı ettirirsiniz, yoksa dur bi dakika sen vücuda zarar veriyorsun der ve o kolu keser misiniz?

Ki tedaviye dair ne kadar şey varsa onu denedikten sonra bunu yaparsınız. O kolu kestiniz diye kimse size bir şey de demez. Diyemez.

Ortada mülkiyet, imar planı, proje, ruhsat, kat irtifakı, kat mülkiyeti, harçlar ile mimar, mühendis, memur, müdür, başkan yardımcısı, başkan, bürokrat ve bakanlar da duruyorken.

Bir de imar affı değil diye ısrarla vurguluyorlar. Af değil barışmış. Ayrıca geçici maddeymiş eklenen. Kaçak binalar var olduğu müddetçe madde geçici olsa ne yazar.

Allah'ım aklımıza mukayyet ol.

Hem bu şehirlerin geldiği noktayı eleştireceğiz, özür diyeceğiz hep birlikte. Her yer beton doldu. Nefes alamıyoruz. Komşuluk bitti. Kredisiz ve faizsiz ev sahibi olamıyoruz. Trafik sıkışıklığı ömrümüzü bitirdi, bu binaların çoğu ilk depremde yıkılacak diye.

Hem de bunun sebebi olan kaçak, ruhsatsız, işgalci, plana aykırı, binaları “yapı kayıt belgesi” diye çıkardığınız yeni bir belge ile affetmiş olacaksınız.

Nerede teşhis, nerede tedavi?

Herhangi bir hasta eczaneye gidip kafasına göre ilaç alamazken, kanserleşmiş ve kangrenleşmiş bu beton yığını kentlerin varlığını sürdürerek nasıl bir çözüm ortaya koymuş oluyorsunuz?

Ayrıca bir suçu işleyen kişi suçunu itiraf edince affediyor musunuz? En fazla ceza indirimine gidiyorsunuz. Gerekli cezayı yine veriyorsunuz.

Peki şehirleri katleden bu güruhu niçin affediyorsunuz.

Bugüne kadar vergi ve cezalar konusunda onlarca kez af getirildi. Hangisi çözüm oldu? Tabii ki hiçbiri. İşini düzgün yapan ve kurallara uyan hep daha fazla bedel ödemiş oldu. Kimse de aflardan sonra işini düzgün yapmaya devam etmedi.

Kanun çıkınca ortaya çıkacak bir madde var ki evlere şenlik. “Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır.”

Bırakın tüm maddeleri bu madde bile tek başına bu kanundaki tutarsızlığın ispatıdır.

Bu ülkede ötanazi yasal olmadığına göre insanların kurallara uymadan, tekniğine aykırı bir şekilde, düşük kaliteli donatı ve inşaat malzemeleri ile yaptıkları çürük binalarda ölmesine müsaade etmiş oluyorsunuz.

Bundan sonra kimseyi tutamazsınız, projesine uygun yapın, kaçak kat atmayın, kamu arazisini işgal etmeyin diye. Diğer konulardaki afların hiçbir sorunu çözmediği ortada.

14 Mart 1984 tarihinde çıkan 2981 sayılı kanunun “Yeminli Özel Teknik Bürolar Yönetmeliği” bile kaçak sorununu çözememiş bu ülkede. Hem halk hem de teknik elemanlar yemin etmişler bir daha kaçak yapı yapmayacağız diye ama devam etmişler kaçak işlere.

YEMİN METNİ (1984 tarihli kanundaki):

Yürürlükteki İmar Mevzuatı ile 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanunu'nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun hükümlerine sadakatle bağlı kalacağıma, bu konuda tarafıma verilen işleri, Devletin ve vatandaşın hakkını koruyarak tüm teknik kurallara uygun olarak çalışacağıma, sorumluluklarımı bilerek, şahsi menfaatimin üstünde tutarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak görevimi yapacağıma NAMUSUM ve ŞEREFİM üzerine yemin ederim.

 

Ey millet!

İstanbul hoştur.

Anadolu güzeldir.

Sadece buralar kaldı şeytana ve küreselcilere meydan okuyacak.

Gelin etmeyin, yapmayın.

Nasıl olmadık işler başarıyor ve kendi helikopterimizi, tüfeğimizi, bombamızı yapıyorsak,

Şehir ve yerleşme konularını da çözeriz. İnanın bu “imar barışı kanunu” doğruya ve güzele yapılan bir saldırıdır. Saldırıyı yapanlar da bu medeniyetin güzelleşmesini istemeyenler.

Sahi siz Nuşirevan ile Hz. Ömer'in hikayesini bilmiyor musunuz?

Hani Hz. Ömer diyor ya ”ben Nuşirevan'dan daha mı az adilim?” Sa'd Bin Ebi Vakkas da kamulaştırmadan vaz geçiyor ya.

Popülizm toplumsal adaleti bitirir.

Çözüm bedel ödeyerek olur. Adaleti sağlayarak olur. Kaçak yapıyı yıkarak olur.

Paralel kanun çıkararak değil.

Önce barış yaparak, kavramlarla barışarak.

Kavramlarla oynamadan.

https://twitter.com/Mimarserkanakin