24 Nisan 2018

İmar mı İnşaat mı

Bir tarla, yani kadastral bir parsel, şehir plancıları tarafından yapılan bir planlama çalışması sonucu yola terk, ihdas, tevhid, kamuya terk ve benzeri işlemlere maruz kaldıktan sonraki kalan kısmına herhangi bir bina fonksiyonu vererek, belli bir büyüklükte inşaat yapılabilmesini sağlayan hale gelince imar parseli olur.

Yani biraz ufalır, sağı solu ve istikameti toparlanır, etrafından yollar geçirilir, mümkünse çevresine park, okul, dini tesis alanı, sağlık tesisi gibi boşluklar bırakılır.

Bu kadar şey yapılınca da denir ki: ön bahçeden 5 mt çek, yan ve arka bahçelerden 3 mt çek, h:12.50 mt. Yani arsa sınırlarından bu kadar mesafe geri çekildikten sonra kalan büyüklüğün tamamına inşaat yapabilirsin. Toplamda da 4 kat olacak şekilde.

Ya da TAKS 0.25 KAKS 1.50. Yani arsa büyüklüğünün en fazla %25'ine inşaat yapabilirsin, üstüne de en fazla 5 kat çıkabilirsin, yani toplam 6 katlı bir inşaat olabilir.

Ama birçok sorun var tabii bu anlattıklarım hususunda. Bu şekilde her şeyi tarif etseniz de imar ve düzenleme adına yapılan bu kadar işlem şehirlerimizi mamur hale getirmiyor ve düzenli bir yapılaşma oluşmuyor.

Çünkü yeryüzünü güzelleştirme manasına gelen “imar” görevi, pratikte imar planlarına ve imar durumu belgesine dönünce güzelleştirme adına hiçbir niyet ve eylem kalmıyor içerisinde.

Ülkemizde imar planlarını şehir plancıları yapmıyor çünkü. Onlar sadece siyasetçilerin, zenginlerin, hırslı müteahhitlerin, yerel yöneticilerin hırs ve aşırı kazanca dönük isteklerini yerine getiriyor planlama süreçlerinde.

Zaten ülkemizdeki imar planlarının çoğu da hızlı inşa etmeyi çok iyi bilen şark kurnazı milletimizin resmi kurumların çok öncesinde davranarak işgal ettikleri tarlaların üzerine hiçbir sorunu çözmeden oluşturulan planlama çalışmalarından ibarettir.

Dolayısıyla imar planı ya da planlama süreci sonrası parsel parsel imar hakkını düzenleyen imar durum belgelerine “inşaat planı” ve “inşaat durum belgesi” demek gerekir ülkemizde.

Çünkü mülkiyet, hak, adalet, merhamet, kanaat, medeniyet ve benzeri kavramları arka plana atarak hırsla davranan siyasiler ve milletimiz, yüz yıldır Anadolu'yu, nice Selçuklu ve Osmanlı şehrini ve milyonlarca hektar boş araziyi sadece ve sadece inşaat yaparak ve ağırlıklı olarak betonarme binalarla doldurdular.

Aynı şekilde yüz yıldır imar yapacağız diye geçmişten kalan ve ülkemizdeki topraklarda yaşamış medeniyetlere ait binlerce tarihi eser, üzerinden yol geçirilerek, meydan açılarak, yeni bina yapacağız diye yıkıldı ve yok edildi. Hepsi imar getirilecek diye imar planları vasıtasıyla ve imarcılar tarafından.

İmarcılar böyle yapınca milletimiz durur mu? Onlar da geçmişimizden gelen “işlediğin toprak senindir” düsturu ile kolay ve hızlı inşa etme yeteneklerini birleştirince şehirlerin çeperlerinde ne kadar boş arazi varsa işgal edildi yıllar boyu.

Siz bir de gerek önceden işgal edilmiş gerekse de yeni alınmış imarlı bir arsaya planlama ilkeleri gereği: önünden şu kadar, sağından ve solundan bu kadar çek, en fazla şu kadar kat çık, toplamda şu kadar inşaat yap diye “imar durum belgesi” düzenlerseniz kimse o belgeye bakmaz, hürmet etmez ve dikkate almaz.

Sonra gelsin kaçak katlar, çatı arası piyesleri, içinden tabut geçmez daracık merdivenler, dip dibe yerleştirilmiş apartman blokları, iç içe konumlanmış daireler, yan dairede biri hapşırsa bu taraftan geçmiş olsun diyebileceğiniz kadar sakil yerleşmeler…

Merdiven boşlukları, aydınlıklar, açık ve kapalı çıkmalar, üst yoldan alınan kot, yatak ve mutfak nişleri, sandık odaları, emsale dâhil olmayan alanlar hesabı, minimum büyüklükler şartları ve benzeri bir sürü kurnazlık konuları…

Bir de siz sağından solundan çektirip yukarıdan da bastırınca en fazla şu kadar kat yapabilirsin diye, kendisini sıkıştırılmış ve hakkı gasp edilmiş hisseden mal sahibi ve müteahhit, o hakkını sonuna kadar kullanıp bir başarı elde ettiğini düşünmektedir.

Bu durumda bir müteahhit ya da mal sahibi için en iyi mimar: o imar durum belgesindeki istisnaları en iyi şekilde bulan ve bunları ilgili belediyesinden onaylatabilecek ilişkilere sahip, dolayısıyla o arsaya inşa edilecek en fazla daire sayısına ulaşabilen mimardır.

Nerde kaldı peki güneş, ışık, manzara, yol, komşuluk, merhamet, adalet içeren o canım Selçuklu ve Osmanlı şehirleri ve yapıları?

Sadece ve sadece bina cephelerinde. Sahte bir makyajla güzelleştirme çabası. Birkaç motif, bir saçak silmesi ve eli böğründe ile pencere sövesi ekledin mi işlem tamam. Sırf arkasındaki hırsı ve kötülüğü kapatmak için.

Hani hep çözüm soruluyor ya bu kadar konuşup yazıldıktan sonra.

Önce barış, kavramlarla barış.

Yalan olmadan ama.

İmar planlarına “inşaat planı” imar durum belgelerine de “inşaat yapma belgesi” diyerek başlayabiliriz mesela.

Haftaya devam edelim inşallah.

 

https://twitter.com/Mimarserkanakin