17 Nisan 2017

İmtihan şuurunu kaybetmeden; Sevgide ve sevinçte ölçü

İnsanın en büyük imtihanlarından biride sevgi ile olan imtihanıdır. Allah'ın insana en büyük ikramlarından biridir sevebilmek. Yalnız sevgide de ölçü kaçırılırsa büyük bir kabahate dönüşebilmektedir.

İnsanlık bu gaflete daha çok sevdiği liderler konusunda düşmektedir.

Sahabeden Kays b. Sa'd (r.a.) gitmiş olduğu bir ülkede, insanların şehrin başkumandanlarına secde ettiklerini görür ve döndüğünde Peygamber Efendimize (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu durumu anlatıp; "Siz, secde edilmeye daha layıksınız" der. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ise, sahabeyi bu davranıştan men etmiştir… (Tirmizî, rada' 10; Ebu Davud, Bab 39 - 40, Hadis no: 2140)

Benzer bir hatayı da bazı dindar kişiler,  gönüllerin sultanı olmayı başarmış Allah dostlarına olan sevgilerinde yapmaktadırlar. Muteber tasavvuf kaynaklarından Reşahat'ta geçer. Bir kul evliyalık makamına ulaşmış olsa bile günah işleyebilir. İsmet sıfatı ile günahlardan korunmuş olanlar, sadece peygamberlerdir. Bu sebeple şeyh efendileri hiç hata yapmayacak insanlar olarak düşünmek yanlıştır.

Sevgi konusunda en büyük hatayı Hristiyanlar ve Yahudiler yapmışlardır. Sevgilerini abartarak, ayette geçtiği üzere: “Yahudiler, “Üzeyir, Allah'ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah'ın oğludur” dediler…” (Tevbe 30) Bu büyük iftira ile kendilerine yazık edip sapıtanlardan oldular.

Ayrıca İnsanlık, siyasi alanda da sevgi ile imtihanlar yaşamaktadır. Çok başarılı bir lider, insanlar arasında sevile sevile, başarıya birer sebep olduğu unutulup, başarının kaynağıymış gibi algılanabilmektedir.

Asıl ikram edenin Allah olduğu, sebeplerin ise birer perdeden ibaret olduğu unutulabilmektedir.

İşte bu sebeple Hz. Ömer (r.a.) hayatında hiçbir savaşı kaybetmemiş olan büyük İslam komutanı Halid Bin Velid (r.a.) görevinden alarak, yerine başka bir komutan atamış ve sebebini şöyle açıklamıştır:

- Onun elde ettiği başarıların, sadece onun cesaret ve kahramanlığından kaynaklanmadığını, bu başarıları ona Allah'ın nasip ettiğini, Allah'tan geldiğini, komutanla alakasının Allah'ın dilemesiyle olduğunu, bütün insanların bilmeleri ve görmeleri gerektiği için böyle hareket ettim...

Öyle ki, artık insanlardan bazıları 'Eğer Halid Bin Velid varsa savaşı kesin kazanırız, o yoksa kaybederiz' diye düşünmeye başlamışlardı.

 “Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü'minler, ancak Allah'a tevekkül etsinler.” (Ali İmran 160)

Gün, sevgi ve sevinçte şımarmadan, ölçüyü koruyarak şükretme ve asıl şimdi daha çok sabredip daha çok gayret etmek için karar alma günüdür.

Çünkü bir başka imtihanla daha karşı karşıyayız. Sahabenin Mekke'nin fethinden sonra Huneyn savaşında çokluklarının verdiği kibirden dolayı imtihan edilmelerinden dersler çıkarmalıyız.

Huneyn savaşında yaşanan olay, Kuran'ı Kerim'de şu ayet ile anlatılmıştır.

“And olsun ki Allah, size birçok yerlerde ve çokluğunuzun sizi böbürlendirdiği fakat bir faydası da olmadığı, yeryüzünün geniş olmasına rağmen size dar gelip de bozularak arkanıza döndüğünüz Huneyn gününde yardım etmişti.” (Tevbe 25)

Huneyn savaşı, Mekke'nin fethinden sonra putperest olan Havazin kabilesiyle Huneyn vadisinde gerçekleşmiştir. İslam ordusu sayıca daha fazlaydı ve çok heybetli bir yürüyüşle ilerliyordu. Bunun üzerine bazı Müslümanlarda sayılarının daha çok olmasından dolayı hatalı bir güven duygusu oluştu ve galibiyete kesin gözüyle bakmaya başladılar. Allah'a tevekkül etme konusunda ise gevşeklik gösterdiler. Bunun üzerine Allah onları imtihan etti ve bize de çok önemli ikazlarda bulunmuş oldu.

Savaş meydanında atlılardan oluşan öncü birlik putperest kavmin ani saldırısı ile karşılaştı. Bu baskın öncü birlikte bir panik havası oluşturdu ve oluşan panik bütün orduya yayıldı. Neticede Resulullah'ın (a.s.) öncülüğünde büyük bir sabır ve dayanıklılık gösterdiler. Bunun üzerine Allah'ın yardımı yetişti ve tekrar toparlanan İslam ordusu çetin çarpışmaların ardından zafere kavuştu.

Yani ne liderin karizması, nede sayının fazla oluşu mücadele ve başarılarımızda bizleri kibir ve şımarıklığa sürüklememelidir.

Sebeplerden geçip “Onlara yardım ettik de onlar galip gelenler oldular.” (Saffat 116) ayetinin manasını tefekkür etmeli; imtihan şuurunu kaybetmeden, mücadelemizde sabır ve duayı, fetihlerde ise şükür ve edebi terk etmemeliyiz.