10 Mart 2018

İnsandan doğanlar insan olurlar: Neşet Ertaş

Eskiler ana gibi yar Bağdad gibi diyar olmaz demişler. Varlığı bölüp, birbirine rakip kılan yaklaşım kadın erkek konusunu da aynı bölünmüşlük içinde okur. Geleneğimizin temel kaynaklarından Kur'an'da Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının kudretinin) delillerindedir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. (Rum 21) denilir. Buradaki perspektifi anlamayıp erkek ve kadını maddi birer ideolojik kategori olarak algılayıp yırtık pırtık bir manzara ile tevhidi nazardan koparak kesret nizamının kavramlarıyla düşünerek mi hareket edeceğiz? Peki bunun ötesine nasıl geçeceğiz. Ana sütü gibi pak türküler bu manada farkında olmadığımız kaynaklarımızdan. İşte bu cümleden Neşet Ertaş türküsü örneğinde ortaya koyacağımız üzere pek çok kaynağımız bize bakışımızı düzeltme, aklımıza fikir devşirme bir teşekkül ve tefekkür imkânını sunuyor.

Kadın konusunu insan olmak ve kendini bilmekle irtibatından koparınca ortada etten kemikten başka bir şey kalmıyor. Neşet babanın Gözleri Kör Değil Kulağı Sağır (Cennette İnsan) eserinde dediği üzere Şüphesiz Allah'ın gökler ve yerler Garib'im biliyor; sağırlar, körler Arayan Mevlası'n bulurmuş derler Arayıp kendini bulmakta insan Tanıyıp kendini bilmekte insan. İnsan tanıdıkça aradıkça kendini bulup bilecek. Cenneti anaların ayakları altına seren bir medeniyetin irfanı da bu bağlamada gelişecektir. Bu asla kadını cinselliğin ve analığın dar dünyasına hapsedip değersizleştirmek değildir. Bu, toplum içinde yetişkin bir hanımın eş ve ana olmak keyfiyeti üzerinden insanlığımıza merdiven dayamaya başlamaktır.

Ana olmak kavramı üzerinden kendi bakış açısını oluşturan Neşet Ertaş “erkek egemen” denilen toplumda analar üzerinden dünyaya geliş yani nereden geldim sorusunu ana gerçekliği üzerinden tanımlayarak Âdem Olup Şu Dünyaya Gelenler (Bilmeli) çalışmasında Hayvandan doğanlar hayvan olurlar İnsandan doğanlar insan olurlar Hepisi de bu dünyaya gelirler Anaların kıymetini bilmeli derken meselenin bütüncül bakışına dair önemli bir yaklaşım sunar. Sanatın o duru dünyasından ideolojileri yırtarak Neşet baba gerçeği konuşturur sazıyla sözüyle.   

Kadın birey olarak varlığın gerek şartı olarak bir anadan gelir. Burada Neşet Ertaş hem yaratılışta Havva anamıza telmih yaparken hem de bireysel anaların vaziyetini gösterir. Bir Anadan Dünyaya Gelen Yolcu (Yolcu)  adlı eserinde buna dair bir açılımla ana ve sevgi olarak kadını tasavvufi bir yüceliğin Hakk ve ikrar makamı olarak hem var edici hem de mürşit makamında görerek kendi değer dünyasında anlatır:  Bir anadan dünyaya gelen yolcu Görünce dünyaya gönül verdin mi? Kimi böyü, kimi böcek, kimi kul Merak edip hiçbirini sordun mu? İnsandan doğanlar insan olurlar Hayvandan doğanlar hayvan olurlar Hepisi de bu dünyaya gelirler Ana Hak'tır, sen bu sırra erdin mi? Vade tekmil olup ömrün dolmadan Emanetçi emanetin almadan Ömrünün bağının gülü solmadan Varıp bir canana ikrar verdin mi? Bu sırrı bilene aşk olsun!

Peki bu değerdeki ana bize insanlığımız esasında neyi vaad eder. Neşet Ertaş,  Hakk'ın Var Ettiği Cansız Ruhum Ben derken bunun içeriğini kendi dilince söyler:  Hakk'ın var ettiği cansız ruhum ben Hakk'ın emri ile girdim bir cana O an hissettirdi canı cananı Şu beni rahminde yoğuran ana İrahminden ben anama uyarak Onun duyduğunu ben de duyarak Birer birer günlerimi sayarak Getirdi dünyaya, doğuran ana Bir ruh iken, girdim bir can içine Karıştım o anda her can içine İncittim bir canı, dedi; suçu ne? O anda şu bana bağıran ana Aslı toprak, bütün canlar Hak; dedi Canlar aynı candır, ruhlar çok; dedi Suçlu ruhtur, canın suçu; yok dedi Şu beni yanına çağıran ana O zaman kendimi bildirdi bana Ben nasıl kıyarım, Hak olan cana? Gayrı memesini vermedi bana Şu beni sütünden doyuran ana Kendini bildiysen, işte yol; dedi Git Garib'im, can yoldaşın' bul; dedi Kendini bilene, malum hâl; dedi Bunları hep bana duyuran ana.  Anaların irfanı, hikmeti ve insanlığı öğrendiğimiz ilk mektep, ilk sevgi merkezi, ilk irfan yurdu olduğunu anlatır.

Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar demiştir eskiler ne güzel söylemişler. Neşet Ertaş Anadolu irfanı ile kadını bir cinsiyet kategorisinin mahkûmu olmaktan çıkarıp insanlığın birlikte erkek ile var olan ve var eden eşi olmak hasebiyle eşitlik maskaralığının ötesinde eşdeğerliliğini ortaya koyarak değerlendirir. Burada kadın cinsel bir meta, sosyal bir fenomen, güzellik ikonu vs olmanın ötesinden insaniyetimizin parçası olarak Anadolu irfanındaki doğal, saf ve temiz bir değerlendirmesiyle bize anlatılır.  O anda şu bana bağıran ana Aslı toprak, bütün canlar Hak; dedi Canlar aynı candır, ruhlar çok; dedi sözleriyle umranımızın kayıp zamanlarının hatırasına götürür bizi. Kadına hak arayanlarla, kadını Hak görenlerin farkı işte burada ortaya çıkar.

Vesselam