20 Şubat 2019

İnsanı Tutan Onu Dizginleyen Bir Şey Olmalı

İnsan, yaratılmışların en kıymetli olanı. Sayısız ayrıcalık ve kabiliyet verilmiş kendisine. Düşünme, konuşma, okuma, yazma, seyahat etme gibi, diğer canlılarda olmayan insana has özellikler. Kâinat insanın önüne serilmiş bir bahçe misali. Ta ki yesin, rızıklansın ve şükretsin diye.

İnsan, yaratılmışların hem en merhametlisi hem de en acımasızı. Kendi öz yavrusunu öldüren de insan, bir hayvan yavrusunu kurtarmak için can veren de insan. Henüz yeni doğmuş bebeğini sokağa atan da insan, evini hayvanların yavrularına açan da insan.

İnsana hem iyi ve faydalı olma hem de kötü ve zararlı olma hakkı verilmiş. İnsan iyi olmayı da seçebilir kötü olmayı da seçebilir. Böyle bir özgürlüğü var ve yaşadığımız şeylerin büyük çoğunluğu bu tercihlerimizin bir sonucu. Tercihlerimizin dünyaya bakan sonuçları olduğu gibi tabi ki ahirete dönük sonuçları da olacaktır.

İnsana verilen seçim yapma ayrıcalığı aynı zamanda sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Bu yüzden insan hesaba çekilecek ve sual olunacaktır. Yani iyi olanı seçmekte kötü olanı seçmekte insanın kendi talebiyle ilgilidir. İnsan bilgili olmayı, faydalı olmayı, mutlu olmayı, inançlı olmayı seçer ve bu seçimlere göre kendini ve yaşantısını düzenler. İnsan kötü olmayı, zararlı olayı, bencil olmayı seçer ve buna göre bir yaşam inşa eder.

Yaşamımıza yön veren ve tercihlerimi belirleyen ya da etkileyen şey nedir?

Sosyal-bilişsel öğrenme kuramcısı Albert Bandura, insanların tercihlerinin dış kaynaklı motivasyondan (yani ödül veya ceza alma gibi) ziyade içsel motivasyonla (değer, inanç, norm gibi) ilgi olduğunu savunmaktadır. Yani insanı iyi veya kötü olanı seçmeye zorlayan kendi içsel normlarıdır. Bunlar değer normları ve inancıdır.

İnsanı iyi ve faydalı olanı seçmeye yönelten de onu kötü ve zararlı olanı yapmaya yöneltende sahip olduğu içsel özellikleridir. Modern çağ, insanın daha çok dışıyla yani saçıyla, kaşıyla göbeğiyle meşgul ve buna göre bir değer bulma beklentisine sahip modern insan. Ne kadar güzel bir görünüme sahip olursan o kadar değerlisin mesajı veriliyor zihinlere. İnsanın içini yani içsel mekanizmalarını (değerlerini, inancını ve normlarını) zayıflatırsanız, onu her türlü acımasızlığa hazır bir varlığa dönüştürürsünüz. Allah korkusunu kaybetmiş, bir değer sistemi ve normu kalmamış insanı hangi güç dizginleyebilir?

İnşa edilmeye çalışılan insan modelini daha net ifade edebilmek için “içi boşaltılmış insan” kavramını kullanabiliriz. Yani vicdanı, değerleri, inancı ve normları devre dışı bırakılmış insan. Sadece hazları ve hırsları için yaşayan, isteklerinin doyumu için her şeyi mubah karşılayan insan! Yani yeryüzündeki en tehlikeli varlık.

Bugün, modernitenin oluşturmaya çalıştığı dışıyla, fiziksel görünümüyle değerli insan modeline karşı, özüyle, inancıyla, vicdanıyla ve ahlakıyla değerli bir insan modelini kurmak ve yaşatmak zorundayız. Bunu sağlayacak olanlar ise şuurlu anne babalar ve öğretmenlerdir. Aksi halde insanı dizginleyebilecek bir norm veya değer sistemi kalmayacak.

İnsanı yasalarla, kolluk kuvvetleriyle denetlemek veya dizginlemek mümkün değil. Mümkün olsaydı, en iyi yasalara sahip toplumlarda adli olayların yaşanmaması gerekirdi. Herkesin kendi öz denetimini yaptığı, kendisini yargıladığı ve kontrol ettiği bir sistem inşa emeliyiz. Bu toplumsal yaşam için daha ideal, daha ekonomik ve daha kalıcı bir model.

İnsan, sayısız lütuflarla yaratıldığı bu kâinat bahçesinde çiçeklere basmadan, ağaçların dallarını kırmadan ve karıncaları ezmeden de yürüyebilir. Bunun yollarını öğretmek ve bu duyarlılığı çocuklarımızdan başlayarak tüm insanlara kazandırmak mecburiyetindeyiz.

 

Vesselam…