27 Ekim 2022

İnsanı tutan şey nedir?

İnsanı diğer canlılardan üstün kılan şey, seçme hürriyetinin ve iradesinin bulunmasıdır. Günlük yaşamımızda, her an bir şeyleri seçer, bazı şeyleri yapmaktan da vazgeçeriz. Her tercih, içerisinde bir vazgeçiş taşır. Peki, yapacağımız ya da yapmaktan vazgeçtiğimiz şeyleri neye göre seçeriz?

 

Mesela yapmaktan çekindiğimiz şeylerden vazgeçerken, ilk baktığımız yer anayasa, kanunlar veya yönetmelikler midir? Yoksa inancımız, değerlerimiz veya ilkelerimiz midir? Bizi yanlış yapmaktan alıkoyan şey ceza almaktan kaçınma isteği midir? Yoksa içimizde olan; bizi tutan ve dizginleyen, inancımız ve değerlerimiz midir? Mesela ben, yapacağım bir şey hakkında bugüne kadar öncelikli olarak anayasaya veya kanunlara bakmadım hiç. İçimdeki anayasaya ve babayasaya (annem ve babamdan öğrendiğim, inanç ve değer yargılarıma) baktım ilkin.

 

Dünya nüfusu 7,9 milyar kişiyi geçmiş durumda. Mega kentlerde, milyonlarca insan bir arada yaşıyor artık. Mesela; Tokyo’da 37 milyon, Delhi’de 32 milyon, Shanghai’de 28 milyon, Kahire’de 21 milyon, İstanbul’da 15 milyon insan yaşıyor. Nüfus artışı, kırsal bölgelerden şehirlere göç, çarpık kentleşme, yoksulluk, medya ve diğer bazı sebepler devasa metropollerde yaşamı her geçen gün biraz daha zorlaştırıyor ve suç oranları artırıyor.

 

Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre ülkemizde; 2012 yılında ceza mahkemelerine gelen dava sayısı 3,18 milyon iken, 2021 yılında %3,5' lik artış̧ oranı ile 3,29 milyon olmuştur. 2012 yılında hukuk mahkemelerine gelen dava sayısı 2,79 milyon iken, 2021 yılında %54,8' lik artış̧ oranı ile 4,33 milyon olmuştur. 2012 yılında idari yargı mahkemelerine gelen toplam dava sayısı 533 bin iken, 2021 yılında %9,8' lik artış̧ oranı ile 585 bin olmuştur.

 

Avrupa Birliğinde 2020 yılında cinayetlerde %3,5, kadın cinayetlerinde ise %9,9'luk artış yaşandı. Hırsızlıklar bir önceki yıla göre %13 arttı. Amerika’da 2021 yılında cinayet oranları bir önceki yıla göre %5 arttı. İstatistiklerden de anlaşıldığı üzere dünya giderek daha tekinsiz bir yer oluyor ve en iyi hukuk sistemine sahip olduğunu savunan ülkelerde bile suç oranları artıyor.

 

Dünya genelinde ve ülkemizde öğrenim düzeyinin artışına rağmen suç oranlarının artma eğiliminde olması bir çelişki değil mi? Aslında bu iki olgu arasında bir ters korelasyon olması gerekirdi. Oysa bugüne dek şiddet ve suçun kaynağı olarak hep eğitimsizliği gösterdik. Adalet sistemlerindeki ve yargılama süreçlerindeki iyileştirmelere, suçun önlenmesine ve suçla mücadeleye yönelik sayısız tedbir, teknoloji ve yeniliğe rağmen suç oranları yükselişini sürdürüyor.

 

İnsan temel olarak iki tür denetim sistemine sahiptir. Dışsal denetim sistemi (anayasa, kanunlar, kolluk kuvvetleri, aile vb.) ve içsel denetim sistemi (inanç, ahlak, değerler, ilkeler vb.). Modern hukuk, suçun önlenmesinde dışsal denetim sistemlerini güçlendirmeyi seçti. Fakat gelinen noktada bunun tek başına yetmediği açıkça görülüyor.

 

İnsana öyle bir denetim sistemi kazandırmalıyız ki, kimsenin olmadığı yerlerde, ceza veya ödül almayacağı zamanlarda bile ideal olanı yapabilmeli ve yanlış olandan uzak durabilmeli. Bu dışsal kontrol ve denetim sistemlerini önemsemeyelim demek değil. Doğru olan şey ikisini birlikte geliştirmek ve güçlendirmek. 

 

Unutmamak gerekir ki, insana en yakın denetim sistemi, her an yanında olan inanç ve değer sistemi; yani kendi özdenetimidir. Erdem Bayazıt’ın: “Bizi tutan bir şey varsa o sensin” dediği şey tam olarak budur. Bu yüzden adalet sistemlerindeki reformlarla birlikte çocuklara temel insani değerlerin ve özdenetimin kazandırılması suçun önlenmesinde daha kalıcı ve etkili bir yoldur. Bu süreçte aile ve okul; ebeveynler ve öğretmenler çok önemlidir ve onlara büyük görevler düşmektedir.

 

 

Vesselam…