27 May 2020

İnsanın İbretlik Hikayesi: Sahip Olmak

Akıl ve düşünme yeteneği insana mahsus ve sadece ona verilmiş ilahi bir lütuf. İnsan, bu eşsiz ayrıcalık sayesinde tüm canlılar içerisinde en yüksek makama ulaştı ve sayısız nimete mazhar oldu. Bu öylesine değerli bir ayrıcalık ki, Allah, kutsal kitabındaki pek çok ayette “Hiç akıl etmez misiniz?” “Hiç düşünmez misiniz?” “Hiç ibret almaz mısınız?” der ve bu nimetin önemini hatırlatır bize.

İnsan, gözlerin korkudan dehşetle açılacağı o büyük buluşma anında, hesaba çekildiğinde ve tüm sırları aşikâr edildiğinde bu eşsiz nimetin önemini pek ala anlayacaktır. Evet düşüncelerimizden, tercihlerimizden, söz ve fiillerimizden mesul tutulacağız. Bu inananlar için bağlayıcılığı olan bir ahittir. Öyleyse seçtiğimiz, ardına düştüğümüz, uğrunda çaba sarf ettiğimiz şeylerin sadece dünyaya değil, ahirete bakan bir yüzünün de olması gerekir ki ziyana uğrayanlardan olmayalım.

Sosyolog ve aynı zamanda felsefeci olan Erich Fromm, insanın varoluşunu “sahip olmak” ile “olmak” diye iki ayrı başlıkta ele alır. Ona göre “insan hiçbir zaman yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel olan, elle tutulan aldatıcı ve geçicidir.”

Bu konuda Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Her ümmetin bir fitnesi (imtihan vesilesi) vardır, benim ümmetimin fitnesi ise maldır.” (Tirmizî, Zühd, 26).

Yine Kuran-ı Kerim'de Yüce Allah; “Nefsani arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, soylu atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere düşkünlük insanlara çekici kılındı. İşte bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır” (Âl-i İmran Suresi- 14. Ayet) buyurmaktadır.

İnsanın sahip olma hikayesi, güzel kıyafetlere ve oyuncaklara sahip olmakla başlayıp, prestijli bir diplomaya, iyi bir kariyere, güzel bir mesleğe, dolgun bir maaşa, bir eşe, çocuklara, eve, arabaya, konforlu ve lüks bir yaşama, iyi bir statü ve saygınlığa ve nihayetinde birkaç metre beze sahip olmakla son buluyor. Hüzünlü, ibretlik ve düşündürücü bir akıbet. Üstat Necip Fazıl ne güzel anlatmış bu yanılgıyı;

Ticaretin tüm ziyan!” diye bir ses rüyada;

Mezarına birlikte girecek şeyi kazan!

Seni gözleyen eşya, bitpazarı dünyada,

Patiska kefen, çürük teneşir, isli kazan…

Sahip olmak arzusu elbette salt kötü bir duygu değil. Kötü ve zararlı olan “sahip olma” arzusunun kontrol edilememesi ve yaşam gayesi haline getirilmesidir.  Böyle olduğu takdirde insana yaratılış gayesini unutturan ve onu iki cihanda da mutsuz eden bir yanılgıya dönüşmektedir. Bugün modern insanın hikayesine bu pencereden bakınca, ilkel insanın hikayesiyle ne kadar örtüştüğünü görmek mümkün. Ve korkarım insanın hikayesindeki bu benzerlik ve aldanış mahşere dek, her geçen gün biraz daha artan bir ivmeyle devam edecek.

Kaybolup giden, kabir kapısının ötesine geçmeyen şeylerin ardına düşen ve ömür sermayesini heba edenlerden olmayalım. Sadece maddeye değil aynı zamanda manaya da, sadece dünya malına değil, ahiret nimetlerine de sahip olmak için gayret edelim. Gayretimiz daim, akıbetimiz hayır olsun.

Vesselam…