27 Aralık 2018

İnsanlık Peygamberlere Muhtaçtır

İmanın dördüncü rüknü, peygamberlere -aleyhimüsselam- inanmaktır. Amentü'deki “ve rüsulihi” ifadesi, bunu yani; Allahü Teâlânın, insanlara doğru yolu göstermek için gönderdiği peygamberlere iman etmeyi, bildirmektedir.  

“Peygamber”, Farsça bir kelime olup; elçi ve haberci manasına gelir. Arapça karşılığı ise, yine elçi ve haberci anlamına gelen “resûl”, “mürsel” ve “nebî”dir. Bu kelimelerin arapça çoğulları; “rüsul”, “mürselîn” ve “enbiyâ”dır. Risâlet ve nübüvvet ise; elçilik ve peygamberlik, demektir.

Bütün peygamberler, Hazret-i Âdem'in soyundandır, yani hepsi de insandır. Peygamberlerin ilki Hazret-i Âdem, sonu ve serdarı ise, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellemdir.

Peygamberlik, kesbî değildir. Yani çok çalışarak ve çok ibâdet ederek peygamber olunmaz. Peygamberlik, Allahü Teâlânın bir lütuf ve ihsânıdır. O, istediği zâtı peygamber yapmıştır. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki: “Allah, peygamberlik görevini kime vereceğini çok iyi bilir.” (Enâm 124) “Bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir.” (Cuma 4)

 

Ayırım Yapmadan Bütün Peygamberlere İnanırız

Allahü Teâlâ, insanlara olan merhametinden ötürü, hep peygamberler göndermiştir. Peygamberler, insanlara; -dünya ve âhirette mutlu olmanın- yollarını göstermiş ve bizzat yaşayarak onlara rehberlik ve önderlik yapmışlardır. Peygamber gönderilmemiş hiçbir topluluk ve hiçbir ümmet yoktur. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:

(Geçmiş) her ümmet içinde mutlaka bir uyarıcı peygamber bulunagelmiştir.” (Fâtır 24)

“Allah'a andolsun ki, biz senden önceki ümmetlere de peygamberler göndermişizdir.” (Nahl 63)

“Her ümmetin bir Peygamberi vardır. (Yûnus 47)

Dinimizde, hiçbir ayırım gözetmeksizin, bütün peygamberlere inanmak, mümin olmanın gereğidir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:

“Peygamber de kendisine; Rabbi tarafından indirilene iman etti, müminler de. Herbiri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız, (dediler.) (Bakara 285)

 

Peygamberlerin Tebliğ Ettiği Bilgiler Vahiydir

Peygamberler -aleyhimüsselam hazeratı- insanlara; Allahü Teâlâdan aldıkları vahyi, aktarmışlardır. Vahiy, lügatte; işaret etmek, gizli ve süratli bir şekilde bir haberi bildirmek ve elçi göndermek demektir. Dinde ise vahiy; Allahü Teâlânın, insanlar arasından seçmiş olduğu peygamberlerine mesajlarını, emir ve yasaklarını bildirmesidir.

Vahiy; insan aklının ve kavrayışının üzerinde bir olay olduğu için, peygamberlerin hâricindeki insanlar onun mahiyetini tam olarak anlayamazlar.

Biz, vahiy sayesinde âhireti, cenneti, cehennemi ve melekleri biliyoruz. Çünkü bu ve benzeri hususlar, gaybî konular olup, akılla veya duyu organlarıyla bilinemezler. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:

 “Gayb hazinelerinin anahtarları Allah'ın yanındadır. Gaybı ancak O bilir. O, karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıklarında tek bir tane, bir zerrecik, yaş ve kuru ne varsa hepsi kitab-ı mübinde, Allah'ın ilmindedir.” (En'am 59)

 

Vahiy, Kesin ve Kat'î Bilgidir

Bazı din cahili bilim adamları, vahyi; ilim kaynaklarından ve bilgi vasıtalarından kabul etmezler. Her şeyi tümüyle bilen Allahü Teâlâyı bilime karıştırmak istemeyen bu zavallılar, böylece hiç uzlaşmaması gereken  bilim ile cahilliği biraraya getirmiş oluyorlar.

Bu kişiler, vahy-i İlahîyi reddetmenin  sonucu  olarak, dinin net bir şekilde bildirdiği; dünyanın ve ilk insanın yaradılışı gibi birçok konuyu, faraziyelere ve  dayanaksız teorilere dayandırmakta, bunları da bilim diye insanlara yutturmaya çalışmaktadırlar. Biz müminler için ise, Allahü Teâlânın Kitabında veya Rasulü Ekrem'in  sünnetinde yer alan her haber, doğrudur ve kesin bilgidir.

 

Peygamberler, Allah'ın Seçkin Kullarıdır

Peygamberler -aleyhimüsselam-, diğer insanlarda bulunmayan üstün sıfat ve özelliklere sahip, seçkin zatlardır. Fakat peygamber olmaları, onları Allahü Teâlânın kulu olmanın dışına çıkarmaz. Bütün peygamberler evvela Allah'ın kulu, sonra elçisidir. Kelime-i şehadetteki “abdühü ve rasûlüh” ifadesi de bunu anlatmaktadır. Peygamberler; Allah'ın izni ve yardımı olmadan hiçbir kimseye ne bir fayda verebilir ne de bir zararı defedebilirler. Yine onlar, ancak kendilerine bildirilen gaybî haberleri bilebilirler. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Andolsun ki, “Allah, Meryem oğlu Mesih'tir” diyenler kesinlikle kâfir oldular. Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur.” (Mâide 72)

“De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.” (A'râf 188)

 

Efendimiz Aleyhisselam, Son Peygamberdir

Peygamberlik görevi, âhir zaman Peygamberi Hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem ile son bulmuştur. O'ndan sonra -1400 küsur yıldır- peygamber gelmedi ve gelmeyecektir. Fakat O'nun getirdiği İslam dini, kıyamete kadar bozulmadan baki kalacaktır.

Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Biz, seni âlemlere rahmet olarak gönderdik. ” (Enbiya 107)

 “O, Allah'ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.” (Ahzâb 40)

 “Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. ” (Maide 3)

Hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruluyor:

“Nübüvvet ve risalet sona erdi. Benden sonra nebi de, resul de yoktur. ” (Tirmizi)

“Nebiler benimle son buldu.) (Müslim)

“Övünmüyorum, ben nebilerin efendisi, sonuncusu ve şefaat edicilerin de ilkiyim. ” (Darimi)

 “Diğer nebilere göre benim durumum şuna benzer. Güzel bir ev yapılır, ama bir kerpici eksiktir. Ziyaretçiler, evi beğenir. Yalnız; şu boşluğa da bir kerpiç konsaydı, derler. İşte ben o kerpicim, nebilerin sonuncusuyum. ” (Buhari, Müslim)

“Her peygamber yalnız kendi kavmine geldi, ben ise bütün insanlara gönderildim.” (Buhari, Müslim)

 

Kur'ân-ı Kerîmde İsmi Geçen Peygamberler

Allahü Teâlâ, pek çok peygamber göndermiştir. Ancak Allahü Teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde isimlerini bildirdiği peygamberler 25 tanedir, şöyle ki:

1- Âdem. 2- İdrîs. 3- Nûh. 4- Hûd. 5- Sâlih. 6- Lût. 7- İbrâhîm. 8- İsmâîl. 9- İshak. 10- Ya'kûb. 11- Yûsuf. 12- Şuayb. 13- Hârûn 14- Mûsâ. 15- Dâvûd. 16- Süleymân. 17- Eyyûb. 18- Zulkifl. 19- Yûnus. 20- İlyâs. 21-Elyesa'. 22- Zekeriyyâ. 23- Yahyâ. 24- Îsâ. 25- Muhammed. Allahü Teâlânın salâtı ve selâmı hepsinin üzerine olsun.

Uzeyr, Lokman ve Zulkarneyn hazretlerinin isimleri de, Kur'ân-ı kerîmde geçmektedir. Fakat bu üç zatın peygamberliğinde ihtilaf vardır. Bazı âlimler; bu zatların peygamber olduklarını, bazıları da evliyâ olduklarını söylemişlerdir.

 

Peygamberlerin Sıfatları

Bütün peygamberler -aleyhimusselam-, yaratılmışların en üstünüdürler: Yerler, içerler, yorulurlar, dinlenirler, uyurlar, evlenirler ve çocuk sahibi olurlar. Fakat diğer insanlar gibi değiller. Onların üstün sıfatları vardır, şöyle ki: İsmet: Günahlardan masumdurlar. Emanet: Emindirler, asla hıyanet etmezler. Fetanet: Son derece akıllı ve zekidirler. Tebliğ: Allahü Teâlâdan aldıkları vahyi tastamam insanlara bildirmişler. Sıdık: Dosdoğrudurlar.

Peygamberler, -sadece elçi değil- aynı zamanda bizim için önder ve örnek şahsiyetlerdir. İnsanlık; medeniyeti onlardan öğrenmiştir. Hayatımızın herhangi bir safhasında karşılaştığımız; zorluklar, sevinçler, zaferler, kayıplar ve imtihanlar karşısında, ancak onlara bakarak mümince bir tavır sergileyebiliyoruz. Yine Rabbimizin rızasına erişmenin yollarını pratik olarak onlardan öğreniyoruz. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel dostturlar!” (Nisa 69)