İslam coğrafyalarındaki zulme nasıl engel olabiliriz?
Yeryüzünde Müslümanların hükmü ve sözü geçmiyor. Dünya işlerinde güç ve hakimiyet zalimlerin elindedir. İslam’a ve Müslümanlara nefes aldırmıyorlar. Doğu Türkistan, Arakan, Suriye, Filistin, Irak ve diğer İslam beldeleri... Ne zulümler yapıldı ve yapılıyor! Bakın yakın tarihten bir örnek vereyim. Iraklı Fatıma bacımızın mektubu:
“Ey kardeşlerim... Size neler anlatsam! Karınlarımızın
domuzların ve maymunların p..leri ile dolu olduğunu mu? Yoksa, onların
vücutlarımızı kirlettiğini, yüzlerimize tükürdüklerini ve göğüslerimizdeki
Kur'an'ı paramparça ettiklerini mi anlatayım! Allahu Ekber... İçinde
bulunduğumuz durumu düşünebiliyor musunuz? Hakikaten bize hâlâ neler
yapıldığını bilmiyor musunuz? Biz kız kardeşlerinizin ve yarın yüce Allah'ın
huzurunda hesaba çekileceksiniz. Bu zindanda hiçbir gece geçmiyor ki, bu domuz
ve maymunlar sürüsünün azgın şehvetleri vücudumuzu yıpratmasın. Bekaretimizi
bozdular... Allah'tan korkun ve bizi bu canilerlerle birlikte öldürün...
Onlarla birlikte duvarları üzerimize yıkın... Allah'ın arşı altında bizden
faydalanmalarına ve tecavüz etmelerine imkan tanımayın. Bize yapılanlandan
dolayı Allah'tan korkun... Ben din kardeşiniz (Fatıma), bir günde 9 kez bana
tecavüz ettiler, bu zilleti tahayyül edebiliyor musunuz? Düşünün gözlerinizin
önünde kardeşinize tecavüz ediliyor! Niçin benim de sizin kız kardeşiniz
olduğumu tasavvur etmiyorsunuz? Benimle birlikte bu kara zindanda evlenmemiş 13
kız kardeşiniz daha bulunuyor. Hepimize bu kahpe duvarlar arasında tecavüz
ediliyor... Hâlâ çığlıklarımızı işitmiyor musunuz? Namaz kılmamız engellendi,
elbiselerimiz çıkarıldı. Giyinmemize müsade edilmiyor. Buradaki kız
kardeşlerinizden biri size bu mektubu yazdığım günün bir kaç gün öncesinde intihar
etti. Bacınız başını zindanın duvarlarına vura vura öldü. Kardeşlerim Allah
rızası için nidamıza karşılık verin ve bizi onlarla birlikte öldürün! Umulur ki
huzura ereriz...”
Bunları duyduktan ve okuduktan sonra damarında Müslüman kanı
olan bir insanın Amerika ve batı hayranlığı nasıl olabilir? Şaşıyorum.
Buna benzer daha ne işkenceler yaptılar. İslam’ın şerefi ve
izzeti ayaklar altına almaya çalıştılar.
Bizler ise hiç bir şey yapamadık.
Dua etmekten, sosyal medyada paylaşım yapmaktan veya slogan
atmaktan başka bir şey yapmaya gücümüz yetmiyor. Onu da zaten gündem olduğunda
yapıyor, diğer günlerde çoğunlukla unutuyoruz.
Peki yapmamız gereken başka bir şey yok mu?
Aslında Sevgili Allah’ımız bize Kuran’ı Kerim’de neden bu
hale geldiğimizi ve ne yaparsak düzeleceğimizi bildiriyor. O halde dikkatlice
okuyalım.
Ey iman etmiş olan kimseler! Sizi çok acı verici büyük bir
azaptan kurtaracak olan pek değerli bir ticareti size göstereyim mi? (Saff 10)
Şu an Ehli İslam’ın içinde bulunduğu bu zulüm büyük bir
azabı elimdir. Dünyadaki azaptır. Bizim de bir şey yapamıyor olmamız ayrı bir
azabı elimdir. Dünyada nerede bir zulüm zalim varsa Allah onların karşısına
Türk milletini çıkarmıştır. Bu Millet İslamiyete girmeden önce bile zulme engel
olmayı kendisine vazife saymıştır. Şimdi ise bizim gücümüz zayıfladığı için
zalimin zulmüne engel olamıyoruz. Müslümanların acısını yüreğinde hissedenler
için bu durumda ayrı bir azaptır.
Buyur Allah’ım ne yaparsak kurtuluruz?
Allah’a ve Resul’üne (hakiki manada) iman edeceksiniz,
mallarınızla ve canlarınızla da Allah yolunda cihatta bulunacaksınız! (Saff 11)
İlk yazdığımız Ayeti Kerimede “Ey iman etmiş olan kimseler!”
diye seslenen Rabbimiz, peşinden gelen ayette “İman edin” buyurdu. “İman ettim”
diyenlere “hakiki iman edin” buyuruyor. “Surete iman etmek sizi kurtarmaz”
buyurmuş oluyor.
Allah yolunda cihatta bulunacaksınız!
En büyük cihat nefsimizle olan cihattır.
Nefsimizle cihat edip sabah namazına ve diğer namazlara
cemaate gidemiyorsak, nefsimizle cihat edip tesettürümüze dikkat edemiyorsak
zaten düşmana karşıda cihat etmeye muvaffak olamayız.
Peki Allahım başka ne
yapalım?
Allah’a ve Resul’üne itaat edin! (Enfal Süresi 46)
Peygamber Efendimize (s.a.v) tabi olmandan onun emirlerini
yerine getirmeden dünyada ve ahirette kurtuşa ermemiz mümkün değildir.
Efendimiz (s.a.v) hakimiyetin ilacınının onun sünnetine
uymakta olduğunu bildiriyor;
"Benim sünnetime yapışıcılıkta daim olduğunuz müddetçe
düşmanlarınızın üzerine galip olucusunuz. Eğer benim sünnetimden çıkarsanız
Allahu Teâlâ sizi korkutanları sizin üzerinize musallat eder. Ta ki benim
sünnetime dönünceye kadar, bu korku kalbinizden çıkarılmaz."
Hadisi Şerifin başında müjde var. Nedir o? "Benim
sünnetime yapışıcılıkta daim olduğunuz müddetçe dünyaya hakim olursunuz"
buyurulmasıdır. Sonunda da müjde var. O da “sünnetime dönerseniz
düşmanlarınızdan kurtulursunuz” denilmesidir.
Efendimizi (s.a.v),sünnetini ve hadis-i şeriflerini bu
milletin nazarında itibarsızlaştırmaya çalışmalarının asıl sebebi ona
uyuduğumuz takdirde gücün yeniden bizim elimize geçeceğini bilmelerindendir.
Onlar bunu bizden daha iyi biliyorlar.
Bakınız Resüllah’a (s.a.v) uymanın önemi hakkında mühim bir
misal verelim.
Uhud muharebesi...
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve sellem) Abdullah
bin Cübeyr'in kumandasında elli kişilik okçu bölüğünü bir tepeye yerleştirdi.
Sonra da tembihte bulundu: "Düşman atlıları arkamızdan dolaşıp bizi
kuşatabilirler. Sizin vazifeniz onların buradan geçme teşebbüslerine ok atarak
mani olmanız. Biz galip de gelsek, mağlup da olsak siz benden emir gelmedikçe
sakın yerlerinizden ayrılmayın. Söz veriyorum size bu emrime itaat ederseniz
onları yeneceğiz."
Harp başladı. Savaşın daha ilk safhasında Kureyş bozguna
uğradı. Müşrikler kaçmaya başladı. Bunu gören mücahidler savaş alanına
dağılarak ganimet mallarını toplamaya koyuldular. Ayneyn Tepesi'nde durumu
seyreden okçular da birbirlerine: "Burada ne bekliyoruz? Savaş bitti, zafer
kazanıldı, biz de gidip ganimet toplayalım" dediler. Abdullah bin Cübeyr
(Radıyallâhu Anh): "Arkadaşlar! Rasulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve
sellem) emrini unuttunuz mu? Ondan emir gelmedikçe yerimizden ayrılamayız"
diye onları uyardı. Fakat elli kişiden kırk üçü: "Durum belli. Savaş
kazanıldı, beklemeye gerek yok" dediler, mevziiyi terk ettiler.
O zaman düşman saflarında bulunan Halid bin Velid Okçuların
dağıldığını fark edince iki yüz elli kişilik birlikle, okçuların
yerleştirildiği tepeye girdi. Abdullah bin Cübeyr'i (Radıyallâhu Anh) ve orada
bulunan yedi sekiz arkadaşını şehit ederek ganimeti toplamakta olan İslam
askerlerine hücum etti. Kaçmak için yollara düşen müşrikler de geri dönüp
saldırıya geçtiler. Savaşın seyri bir anda değişti. Müslümanlar önden ve
arkadan iki hücum arasında mecalsiz kaldılar. Daha fazla dayanamayıp
dağıldılar. Yetmiş kişi şehit oldu. Az kaldı bu iş, İslam'ın tamamıyla
yeryüzünden silinmesine sebeb olacaktı. Rasulullah’ın emrini kırdılar. Orada
Allah'a muhalefet etmiş oldular. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve
sellem) Mevla'dan söz almasaydı kendi başına der miydi: "Sözümü tutarsanız
harbi kazanacağız." Bunu unutmayın! Bu nerede anlatılıyor? Âl-i İmrân
Suresi'nde:
"Andolsun ki siz O'nun izniyle, onları (müşrikleri)
kırıp geçirdiğiniz sırada Allah size olan vaadini yerine getirmişti. Nihayet,
öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra
zaafa düştünüz; (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve
âsi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra
Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlup etmekten) alıkoydu. Ve
andolsun ki (yine de) sizi bağışladı. Zaten Allah, müminlere karşı çok
lütufkârdır." (Âl-i İmrân,152)
Bakın bir söze itaat etmemek nelere sebeb oldu. Efendimizin
(s.a.v) mübarek dişi kırıldı ve zırhından kopan iki halka yanağına saplandı.
Bir taşla dudağı yarıldı. İbni Kamile adlı bir kafirin kılıç darbesiyle yere
yıkıldı. İslam ordusu darmadağın oldu.
Sadece bir emir! Peki bugün biz kaç emir yerine
getirebiliyoruz?
Başka ne yapalım?
Çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız ve (kuvvetinizi temin
etmek üzere arkanızdan esen) rüzgârınız (kaybolup) gider.
Gitti de zaten hiçbir kuvvetimiz kalmadı.
Şu an zulüm altında olmamızın en büyük sebeplerinden birisi de
bölünmemiz parçalanmamızdır. Endülüs’teki Müslümanları önce birbirine
düşürdüler sonra ülkeyi perişan ettiler.
Osmanlı’yı da aynı şekilde parçaladılar sonra yuttular.
Tarihte birçok örnekleri var daha.
Ümmet birliğini sağlamadan nasıl zalimin önünde durabiliriz?
Daha kendi içimizde aynı mahallede aynı beldede hizmetlerde
bile birbirimizle çekişiyorken nasıl ümmet birliğini sağlayabiliriz?
Bir olacağız. Kardeş olacağız tefrikaya düşmeyeceğiz. Bizi bölmeye
başaranların oyunlarına daha fazla aldanmayacağız.
Son olarak Nur suresinin şu ayetini okuyalım.
Allâh, o iman (şartlarını şeksiz şüphesiz tasdik) etmiş olan
ve (namaz, oruç, hac, zekât gibi) salih ameller işlemiş bulunan sizlere (şöyle)
vaad(ler)de bulunmuştur ki; kasem olsun; elbette onlardan önceki (imanlı ve
itaatli) kimseleri (yeryüzünde hükümrân kılarak) halîfe kıldığı gibi
(düşmanları olan kâfirleri helâk ettikten sonra onların) yerlerine geçirdiği
gibi/kesinlikle onları da yerin tamamında (diledikleri gibi yönetimi ele
geçiren) halîfe(ler) yapacaktır (düşmanlarını helâk edip) yerlerine
geçirecektir, yine andolsun ki; elbette onlar için seçip beğendiği (İslâm)
dinlerini mutlaka kendileri için (yüceltip tüm dinlere gâlip kılarak ve
düşmanlarının onun aleyhindeki gayretlerini boşa çıkararak, o dini her konuda
hükümleriyle sürekli amel edebilecekleri şekilde) iyice sâbit kılacaktır ve
yine yemin olsun ki; elbette (düşmanlarından) korkularının ardından onları(n
durumlarını) gerçekten mükemmel bir güvenceyle değiştirecektir. Çünkü onlar
(sadece) Bana ibadet etmektedirler, Bana hiçbir şeyi ortak koşmamaktadırlar!
İşte her kim bu (müjdenin zuhuru)ndan sonra (dinden dönerek) kâfir olursa/ (bu
mûcizeyi gördüğü halde iman etmeyerek) kâfir kalırsa/, işte (kâfirlik ve
azgınlıkta haddi aşan) fâsıkların ta kendileri ancak onlardır./ İşte her kim
bundan sonra nankörlük yaparsa, işte (isyanda sınır tanımayan) fâsıkların ta
kendileri ancak onlardır. (Nur suresi 55)
Bakınız bu ayeti kerimede Rabbimiz bize müjde veriyor. Yemin
ediyor galip geleceğiz. Yeniden zalime engel olacağız. Ama iki şartla iman ve
ameli salih.
Ey Benim Müslüman kardeşim, yetmez mi artık bunca zülüm,
mağlubiyet ve perişanlık. Artık Rabbimize dönelim, Habibine tabi olalımda
tekrardan eski gücümüze ulaşalım.
Daha fazla uzatmak istemiyorum.
Hulâsa yapmamız gerekenleri tekrar sıralayalım.
1. Allah’a ve Rasülüne hakiki manada
iman edeceğiz.
2. Allah önce nefsimizle cihatta
bulunacağız. Sonra zalimlerle
3. Peygamber Efendimizin (s.a.v) tüm
emirlerini öğrenip yerine getireceğiz.
4. Allahın bize emri olan ameli salihi
işleyeceğiz.
Zulme uğrayan din kardeşlerimize en güzel yardımı İslamı
yaşamakla yapabiliriz.
“Elimizden bir şey gelmiyor” demeyelim. Rabbimize ve
Habibine itaat edelim. Ve Kuran’a dönelim. Göreceksiniz Rabbim İslam’ı dünyaya hakim
kılacak ve bizler zulme engel olabileceğiz.