15 Aralık 2016

İslam Dünyasında İstikamet Oyunu bozacaktır

"Zulme seyirci kalmak, zalime destek olmaktan başka bir şey değildir." diyordu bir aydın.

İslam coğrafyasının dört bir yanı kan gölü, Haçlılar yüzyıllar önce yaşadıkları yenilginin hesabını sormak üzere coğrafyamızı işgal ediyorlar. Afganistan'la başlayan halka genişleye genişleye Suriye'ye ulaştı.

Afganistan bir garip ülkeydi. Rus- Amerikan savaşının üstü örtülü alanı oldu. Bir zamanların en modern ülkesi Afganistan çökertildi, şimdi üçüncü dünyanın kör karanlık ülkesi haline getirildi.

Bir gün sıra Irak'a geldi. Yıllarca beslenmiş diktatör Saddam Hüseyin önce Kuveyt'e girmeye ikna edildi. Sonra neden girdin deyip savaş ilan edildi. Hiç olmayan kimyasal silahlar bahane edildi. Oysa kimse ona etkili bir kimyasal silah bile satmamıştı. Sadece kimyasal silah aldığına ikna edilmişti.

O ise kullandığı kimyasallarla İslam coğrafyasında İslam'ın kahraman evlatları, Selahaddini Eyyubi'nin torunları, Kürtleri hedef alarak bir kavmi dışlama noktasında en büyük adımı atmıştı. Sonra Saddam bir gün devrildi. Hain planın yeni bir bölümüne geçiliyor havası verilmişti. Saddam'dan sonra Irak bir daha ayağa kalkmayacak şekilde darmadağın edilmişti. Perdenin arkasında ise İran'a güç ve iktidar sunuluyordu.

İsrail, sözde ezeli düşmanı İran'a bu süreçte yedi yüz elli milyon dolarlık silah satıyordu. Ama İran ve İsrail düşmandı! Aynı tezgâhı Amerika'da yapıyordu. Watergate skandalı patladığında dünya Amerika'nın İran'a milyarlarca dolarlık silah satıldığını öğreniyordu. Irak ve İran kendilerini kedi sanıyor, Amerikan'ın kendilerine verdiği savaşla uğraşıyorlardı. Bir savaş etrafında kıyamet kopuyor lakin Müslümanların birbirlerini öldürmeleri sağlanıyordu. Haçlılar level atlıyor, Müslümanlar tıpkı oyunlardaki sanal kahramanlar gibi tek tek yok ediliyorlardı.

Irak adım adım bitiyordu. Sonra son darbe için Daeş diye bir illet çıkardılar. Son hamleye alan hazırlamaları gerekiyordu. Biçilmiş kaftan hazırdı.

Arap baharı hikâyesi de hazırdı artık. Tunus'ta bir ateş yakıldı. Ateş adım adım İslam dünyasını kavurdu. Mısır'da halkının devrimine darbe yaparak Sisi denen kukla başa getirildi. İslama yeni bir darbe vuruldu. En güçlü kalelerden biri daha düşürülmüş oldu. Esas rolü oynayacak ülkelerden biri olması beklenen Mısır bir çırpıda oyunun dışına itildi.

Yemen Husi saldırılarıyla yıkıldı. Suç Suudi hanedanının üstüne yazılmak için adım atıldı. Bu arada Safevi Şia'sı İslam'ı hançerlemeye devam ediyordu. Kendi yazdıklarını sandıkları oyun planının yan rol oyuncusu olarak kabul edildiklerini bile fark etmediler. Sadece oyunculuğa odaklandılar. Ellerine verilen sözde Şii Hilalini gerçekleştirme peşine koşup kendilerini Mehdi ordusu olarak ilan ettiler. Mehdi'nin askerleri olma hayaliyle dünyayı Kıyamete sürüklemeyi marifet bildiler.

Sonra Suriye çöktü bir gün… İktidar uğruna bir İslam toprağı zulmün her türüne şahadet ettirildi. Beş yıldır görmediğimiz hiçbir şey bırakılmadı zulüm adına. Öyle ki Müslümanlar bazen kıyamet gelse de artık bu zulümler bitse bile dediler. Esed, İran, Rusya, Çin, Amerika, Avrupa herkes el ele Müslümanları katletmek üzere bu oyunun oyuncuları olarak ortaya atıldılar. Yüzlerce yıllık bir intikam yarışına girdiler. Herkes bir yandan İslam'a ve Müslümanlara saldırıyor.

Kan gölü dört bir yanımız. Sırada İstanbul var belki Mekke ve Medine, düşman bizleri yok etmek üzere sabahtan akşama planlar yaparken biz onların değirmenine su taşıyoruz. Adımıza Müslüman diyoruz. Kardeşlerimiz katlediliyor Halep'te, tıpkı dün Hama da Humus'ta katledildiği gibi…

Oyun aynı, oyuncu aynı haçlı dört bir taraftan saldırıyor. Biz kendi iç savaşımızda olduğumuzu sanıyoruz. İslam dünyası için gün uyanma günü, gün oyunları görme günü olmalı. Hep birlikte bu oyunu bozma günü olmalı.

Ya bu savaşta oyunları bozar düzeni yıkarız, ya da haçlı egemenliği bizi bir kere daha esir alır. Hadi istikamet üzere dosdoğru olalım. Zira Allah doğrularla beraberdir…