VF kat sol
VF kat sağ

25 Ekim 2020

İSLAM EVRENSEL VE TOPLUMSAL BİR DÜNYA MEDENİYETİDİR

Tüm ilahi kitaplar ve Kuran-ı Kerim bize, sadece kişi bazlı, kişiye emreden, kişiye buyuran kurallar getirmemiştir. Aynı zamanda İnsanlığa bir toplum düzeni de önermektedir. Bir hayat düzeni ve bir medeniyet önermektedir.

Tarihsel süreç içerisinde insanın olduğu her yerde sosyal değişmenin olduğu görülmektedir. Toplumun büyük bir kesimini etkileyen davranış şekilleri, kendinden önceki birikimden beslenerek toplumsal değişimi oluşturmaktadır.

Toplumları değişmeye iten birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler başta fizikî çevre olmak üzere, demografik, coğrafî, eğitim, sosyal temaslar, bilimsel ve teknik gelişmeler olarak sıralanmaktadır. Sosyal değişme bu faktörlerden birisiyle meydana gelebileceği gibi birden fazla faktöre de bağlı olmaktadır. Toplumun değişmesiyle sonuçlanan olaylara bakıldığında gökyüzü kaynaklı dini hareketlerin etrafında katalizör bir insan hareketinin varlığı söz konusu olmaktadır. Din ile değişme arasında bizzat dinin kendi varlığından ortaya çıkan değişmeyi tetikleyici ilahi unsurlar ve kurallardır.

Tarihsel kronolojide Roma, Avrupa, Moğol, Alman vb. Beşer tarafından meydana getirilen değişim, kısa vadede ilgi çekici görünse de ilahi yasalardan bağımsız yapılanan toplumların temelleri sağlam olmamakta ve nitekim çözülmeleri de kolay olmaktadır. Toplumların ilerleme amacıyla geliştirmiş olduğu sistemler ilahi yasalarla çatıştığında, çöküşlerine zemin hazırlayabilmektedir.

İslam, her yönüyle insanın gelişmesine ve hayatın amacına uygun oluşturulmuştur. İslam dininin toplumsal gelişime ve ilerlemeye imkan veren bir yapıda olması insanın yapıcı gücüyle harekete geçmektedir. Ayrıca dünya hayatında ilerlemeyi sağlayacak olan bu kurallar aynı zamanda ferdi ahiret hayatına da hazırlayan çift yönlü bir görev görmektedir.

Tarihin en büyük sosyal değişimi olan Asrısaadetin ilk yüzyılından sonra İslam medeniyeti tüm haşmetiyle parlamaya başlamıştır.

İslam, insan hayatını düzenleyen ve onun beşeri sınırlar içerisinde sarf edeceği çabaya bağlı olarak ortaya çıkan ilahi bir düzeni temsil etmektedir. İnsan hem kendi gücünü hem de hayatına etki eden realiteyi işin başında hesaba kattığı takdirde bu din insanlığın yolunu açacaktır. İnsanlığın hiçbir beşeri sistemin başaramayacağı bu yüce ufuklara ulaşması ancak İslam sayesinde mümkündür.

İslam medeniyetinin hakim olduğu çağlarda İslam toplumu, hukuk alanında, Askerlik, tıp ve manevi alanda, Edebiyat, mimarlık ve sanatın her alanında en büyük eserleri vermeye, medeniyetin her zerresinde en tepeye çıkmaya başlamıştır.

Değişim ve ilerlemenin meydana gelmesi insan davranışıyla İslam dininin toplumsal kuralları arasındaki uyuma bağlı olmaktadır.

Eğer hitap sadece tek kişiye olmuş olsaydı ve tek kişinin hayatının düzelmesi ile mesele bitmiş olsaydı Kuran'ın emrettiği toplumsal düzen ve bu büyük medeniyette olmazdı.

Toplumsal hitap ile Akabinde İslam devletleri kurulmuş, sadece bir İslam toplumu, İslam halkları değil bir İslam Milleti oluşturulmuştur.

Evet, sadece halk değil Millet. Aynı ruhu taşıyan, aynı değerlere inanan evrensel bir topluluk bir İslam milleti doğmuştur.

Bir milletin doğuşu aynı zamanda binlerce yıl sürecek olan bir medeniyetin doğuşunu getirmiştir.

İslam medeniyeti insanlığın uyanıp ayağa kalkmasıdır. Büyük ilimlerin doğuşu, büyük eserlerin doğuşu beşeriyete adaletin yayılması, tarihi ve tüm Dünyayı saran zulmün ayaklar altında çiğnenmesi, İslam medeniyetinin doğuşu, yayılması ve devam etmesi ile mümkün olmuştur.

Ne zamanki İslam medeniyeti toplumsal alanda gerilemiş ve unutulmuş ise işte o zaman firavun, nemrut ve Kisralar küresel bazda bir zulüm ile tüm insanlığı kan, gözyaşı ve hukuksuzluğun hakim olduğu, içinden çıkılmaz bir bataklığa sürüklemiştir.

Bugün şayet dünyanın her tarafında savaş, zulüm, gözyaşı ve adaletsiz bir kültür yaşanıyorsa; bu, İslam medeniyetinin toplumsal alanda hakim olmayışındandır.

İnsanlığın, doğusuyla batısıyla tüm Dünyanın, İslam medeniyetine ihtiyacı vardır. İslam medeniyetinin yeniden toplumun gerekli yaşam kanallarını beslemesi lazımdır.

Şayet İslam medeniyeti yeniden toplumsal Hakimiyeti sağlamaz ise, insanlığın maddi ve manevi zulüm altında inlemesi sürüp gidecektir.

İslam milleti ve medeniyetinin bir parçası olarak yapmamız gereken, birlik ve bütünlük içerisinde doğruluk, hak ve adaletin hâkim olduğu bir toplum yapısında ısrarcı olmaktır. İnsan onuruna değer veren bu kadim medeniyetimizi benimsemeli, her türlü yozlaşma ve bozulmalara karşı dimdik ayakta kalmaya çalışmalıyız.

Vesselam.