12 Temmuz 2018

İslam’ın “şekli” olur mu?

İnsanın yaratılışı gereği pek çok duyguyu doğal olarak yaşar. Bu duygulardan biriside aidiyet duygusudur ve insan olmanın gereğidir. İnsanın bir topluluğun parçası olmayı istemesidir aidiyet duygusu. Bu duygunun gereği olarakta ait olduğu toplumu görünüşüyle yansıtmaya çalışır.

Bu doğrultuda tuttuğu takımın formasına pahalı demez alır. Mezun olduğu okulunun şapkasını gururla takar. Saçlarına, sakallarına ve bıyıklarına, siyasi görüşüne göre şekil vermekten sakınmaz. Atkı, şapka, palto gibi kıyafetlerinde ve aksesuarlarında bile aitlik duygusunu yansıtır. Ait hissettiği topluluğun sembollerini severek sahiplenir.

Bir Müslümanında en kuvvetli aitlik duygusunun dinine olduğu / olması gerektiği muhakkaktır. Ve bir insan olarak Müslüman olduğunu saçıyla, sakalıyla, giydiği kıyafetler ve aksesuarlarla; ayrıca dininin sembollerini sahiplenerek gururla aşikâr etmesi en doğal duygusudur.

“Peki, İslam'ın şekli olur mu?” sorusunun ne kadar manipülatif olduğunu da şimdi daha iyi anlayabiliriz. Bir futbol takımının bile kendine göre renkleri, sembolleri varken, milyarlarca insanı sonsuz mutluluğa taşıyan İslam dininin de elbette “şekli” vardır. Ama şekil denerek manayı daraltan ve karartan algının aksine, İslamiyet, toplumların kültürlerine göre de çeşitlenen, oldukça zengin ve zarif sembollerle doludur. Yoksa İslam, şekil dini elbette değildir. Öze işleyen, yeşerten, büyüten, içten dışa taşarak çevresindekileri de besleyen bir dindir.

Ancak iki yüzyıldan fazladır süren batılılaşma çalışmalarının soğutucu etkisiyle, yıkıcı devrimlerin toplumsal ve zihinsel talanıyla, ince ince işlenen algı çalışmalarının modern sarhoşluğuyla, bugün en dindar Müslümanlarda, hatta hoca, müftü seviyesinde kişilerde bile İslami çağrışım yapan görsellere karşı daraltıcı bakış, uzak duruş ve maalesef bazen de küçümseyici tavırlar görmekteyiz.

Yani bugün en doğal insanlık duygularımızdan biri olan aidiyet duygumuz bile psikolojik olarak ipotek altındadır. Mesela dininin bir göstergesi olarak sakal bırakan bir genç görmek moda olana kadar az rastlanan bir şeydi.  İllaki cami, sakal, takke, sarık, cübbe, fistan, çarşaf, misvak, sürme, Kuran harfleri, İslami sanat motifleri gibi İslami sembolleri gururla sahiplenebilmemiz için moda olmasını mı beklemek gerekecek?! Ne zaman zihinlerimizi batının prangalarından kurtarıp özgürleştireceğiz?

Bu arada yıkılması gereken ilk algı, bu İslami görsellerin belli bir zümreye, cemaate ait olduğu fikridir. İrili ufaklı birkaç İslami grubun, bazı İslami görsel ve sembolleri sahiplenerek günümüze taşıması güzel bir şeydir. Ancak, İslami görseller ve semboller ümmetin bütününe aittir. Pek çok farklı kültüre göre özgün farklılıklar, çeşitlilikler, güzellikler içinde hepsi de bilinçlerde İslami çağrışım yapar.

Mesela Araplar fistan giyerken, Osmanlı şalvar giymiştir. Türklerin şalvarı ile Kürtlerin şalvarı benzerlikler ve farklılıklar gösterir. Takkelerde kültürlere göre farklılık gösterir. Endonezyalıların takkeleri çok güzeldir. Afrikalıların rengarenk, Özbeklerin şahane. Pakistanlıların alın kısmı açık ve boncuklu modelleri de vardır. Sarıkta kültür ve örflere göre değişir. Hintlilerin renklidir. Bizim Egede efelerin ve Ankara'da seymenlerin ki heybetli. Afganların ki çok büyük, onurlu gözükür. Bazı kültürler omuz arasına sarkıtır. Bazıları değişik ve büyük sarar. Camileri, evleri hatta şehirleri de tek tek sayabiliriz. Örnekler çoğaltılabilir. Ama ortak noktaları, hepsi İslamidir. Bizim moda merkezimiz Paris değil, Medine'dir. Acilen güzel sanatlar medreseleri, mimarlık ve şehircilik medreseleri, kültür-edebiyat medreseleri ve tekstil, giyim üzerine medreseler açılarak bu konuda kendi öz güvenimizi kazanmak büyük ihtiyaçtır.

 

İSLAMİ GÖRSELLER HAYATIMIZDA ÇOĞALDIKÇA DİN GÜÇLENİR VE YAŞAMAK KOLAYLAŞIR

Bugün yaşadığımız hayattaki görseller, modern sembolizm ile birlikte din dışında her şeye güçlü çağrışımlar yapacak şekilde tasarlanarak atmosfer gibi tüm çevremizi kuşatmış ve sürekli kalbimize dünya sevgisi akıtmaktadır. Allah'ımızı ve güzel dinimizi hatırlatacak görseller ise çok az ve zayıftır. Eğer Müslümanlar olarak aidiyet duygumuzu özgürce ve gururla hayatımıza taşıyarak kıyafetlerimizde, eşyalarımızda, ev, sokak ve şehirlerimizde İslami görselleri donatabilirsek içinde bulunduğumuz psikolojik dezavantajı avantaja dönüştürebiliriz. Böylece İslami yaşayış üzerindeki bilinçaltısal ve psikolojik baskıda hemen hemen kalmayacak; nesillerin ve toplumların İslamiyet'i sahiplenmesi ve yaşaması kolaylaşacaktır.

Çok basit bir örnek vereceğim. Günlük yaşantımızda yüzlerce insan ile görsel iletişim kurarız. Bu insanların hepsine namazdan bahsetmemiz mümkün değildir. Ancak güzel ve kaliteli bir takke ile dolaşırsak bizi gören yüzlerce kişide İslami çağrışım oluşacak ve akıllarına namaz gelecektir. Bu boyutuyla yüzlerce insana tebliğ yapmışta oluruz. Aynı örnek üzerinden bir misal daha vereyim. Üzücü bir durum olarak tesettürlü bayanlar bazen kendini bilmez insanların sözlü veya bazen sadece kötü bakışlarla psikolojik tacizlere maruz kalmaktadır. Bu esnada çevrede takkeli insanların çok olması mümkün olursa, böyle saldırgan kişilerin cesaretinin kırılacağı ve tesettürlü bayanları rahatsız etmeyi akıllarından bile geçiremeyecekleri açıktır.

Allah güzel dinimizi utanmadan, çekinmeden gururla yaşayacak ve yaşatacak bireylerden oluşan bir toplum inşa edebilmeyi nasip etsin. Âmin.