11 Nisan 2021

​İslam Medeniyeti toplumsal ve bireysel bir kimliktir

Evrensel ve kadim İslam medeniyetinin; bugünün ve geleceğin beşeri medeniyetlerinin tek alternatifi olduğu; tarihi ve ilmi bir gerçeklik olarak ortadadır. VII. Yüzyılda, çağdaşı beşeri sistemlere, gerçek bir alternatif olarak doğan bu medeniyet ortaçağın zifiri karanlığını, aydınlığa dönüştüren Sosyal adaletin, insan hakları ve eşitliğin, ilmin, tekniğin ve sanatın kapılarını Ardına kadar açmıştır.

Kısır ve Aristocu bir karakter taşıyan batı ve yunan medeniyeti karşısında İslam'ın ortaya koyduğu; akli, pozitif ve deneysel ilmi Metodoloji, Batı ilmi uyanışının(Rönesans-Aydınlanma) kaynağını teşkil etmiştir, dolayısı ile Batı Rönesans’ı(Aydınlanması), gerçek ilhamını ve ayakları üzerine doğrulacak temellerini; ne Çin, ne Hint, ne de Yunan medeniyetinden almıştır.

İslam medeniyetinin hakim olduğu çağlarda İslam toplumu, hukuk alanında, Askerlik, tıp ve manevi alanda, Edebiyat, mimarlık ve sanatın her alanında en büyük eserleri vermeye, medeniyetin her zerresinde en tepeye çıkmaya başlamıştır.

Yüzyıllardır süre gelen Kültürel ve siyasi emperyalizmin etkisi ile tarumar olan İslam coğrafyaları son iki yüz yıldır fetret dönemini yaşamaktadır. Kadim İslam medeniyeti mensupları, kendilerini geçmişlerinden soyutlayarak; Batı medeniyetinin etki alanına girmişlerdir.

Bugün Müslüman dünyanın, tarihi-arka planı iptal edilirken; geçmişe ait hafıza kaydı, yıllardan beridir siliniyor.

Hafızası; yani tarihi şuuru olmayan fert veya toplum; kendisini nasıl tanımlayacak, nasıl ilerleyecek ve gerçeğin izlerini nasıl takip edecek? Başka kültür ve medeniyetler karşısında; onların yemi olmadan, nasıl "ben de ayrı bir kimlik ve kişiliğim" diyebilecek?

Kimliksiz fert ve toplumlar, kültürler ve uygarlıklar denizinde, boğulmaya mahkumdurlar. Birey veya toplum için kimlik; ister doğru ister yanlış olsun, vazgeçilmezdir.

Kültür sistemleri ve sosyal düşünceler arasındaki etkileşim; ancak yaklaşma, uzaklaşma ve uzlaşma gibi kavramlarla izah edilebilir. Özellikle temel ilkeleri zıt olan iki kültürel-sosyal sistem arasında doğal olarak bir çatışma, uzlaşmaz bir kavga var olur. kuvvetli olan, zayıf olan sosyo-kültür olguları etkiler. Kuvvetliden zayıfa doğru, kültürel akım başlar ki bu, kültür değişiminin temel yasasıdır.

Bu durum, fizik kütleler arasındaki çekim yasasına benzer. Yani kütlesi büyük(yoğun) bir gezegen, küçüğünü cezbeder ve kendisinin uydusu yapar.

Bu çekim yasası, kültür değişmelerini izahta da; vazgeçilmez ve açıklayıcı bir sosyal yasadır. Osmanlının yükselme ve hakimiyet dönemlerinde Fransız saraylarında kralların özel günlerde Osmanlı kaftanı giyerek halkın karşısına çıkması buna örnektir.

Kültür ve uygarlık anlamında kimlikten mahrum fert ve toplumlar; kuvvetli ve cazip olanın çekim yasasına, hiçbir direnç göstermeden teslim olurlar.

Bugün, kendisini çağdaş medeniyet olarak takdim eden, bilimsel-teknolojik üstünlüğünü; kendi normlarının, en son ve en doğru çağdaş gerçekler olduğu noktasında kullanan Batı kültürü; diğer toplum ve kültürleri tamamen etkileyerek, cezbetmiş bulunuyor.

Eşya, ilim ve insanı; bir bütünlük içinde kavrayamayan ve gücü, bilgiyi ve parayı ilahlaştıran bu uygarlık; "büyüme için büyüme felsefesi"yle, bilim ve teknolojiyi, amaç haline getirmiştir. Çağdaş toplumları, büyüleyici gücüyle önce sarhoş etmekte, sonra da uygarlığının bir alt-sosyal sistemine dönüştürmektedir.

Bu karadelik çekiminden, kim ya da kimler kurtulabilecektir? Tarihi-kültürel arka planı olmayan ve hafıza kaybına uğrayan toplumlar mı?. Batı kültürünün tarihi ve bugünkü yaşamı ile sürekli beslenen savunmasız genç beyinler mi?. Kendi kimliğine ve tarihi kişiliğine yabancı; üyesi bulunduğu medeniyetin, tarihteki rolünden ve bilim-teknolojiye katkılarından habersiz bir toplum mu?.

Kendisine kimlik, kişilik, moral ve başka bir toplum olma hüviyeti kazandıran bütün bu değerlerden mahrum; aynı anda da, başka bir medeniyetin bombardımanı altında bulunan toplumlar; çekimine tabi oldukları uygarlıkların malzemesi olmaya, tarih sahnesinden silinerek, köleleşmeye mahkumdurlar.

İnsanlığın hiçbir beşeri sistemin başaramayacağı yüce ufuklara ulaşması ancak İslam sayesinde mümkündür.

Vesselam.