İslam Medeniyeti toplumsal ve bireysel bir kimliktir
Evrensel ve kadim İslam medeniyetinin; bugünün ve geleceğin beşeri medeniyetlerinin tek alternatifi olduğu; tarihi ve ilmi bir gerçeklik olarak ortadadır. VII. Yüzyılda, çağdaşı beşeri sistemlere, gerçek bir alternatif olarak doğan bu medeniyet ortaçağın zifiri karanlığını, aydınlığa dönüştüren Sosyal adaletin, insan hakları ve eşitliğin, ilmin, tekniğin ve sanatın kapılarını Ardına kadar açmıştır.
Kısır ve Aristocu bir karakter taşıyan
batı ve yunan medeniyeti karşısında İslam'ın ortaya koyduğu; akli, pozitif ve
deneysel ilmi Metodoloji, Batı ilmi uyanışının(Rönesans-Aydınlanma) kaynağını
teşkil etmiştir, dolayısı ile Batı Rönesans’ı(Aydınlanması), gerçek ilhamını ve
ayakları üzerine doğrulacak temellerini; ne Çin, ne Hint, ne de Yunan
medeniyetinden almıştır.
İslam medeniyetinin hakim olduğu
çağlarda İslam toplumu, hukuk alanında, Askerlik, tıp ve manevi alanda,
Edebiyat, mimarlık ve sanatın her alanında en büyük eserleri vermeye,
medeniyetin her zerresinde en tepeye çıkmaya başlamıştır.
Yüzyıllardır süre gelen Kültürel ve
siyasi emperyalizmin etkisi ile tarumar olan İslam coğrafyaları son iki yüz
yıldır fetret dönemini yaşamaktadır. Kadim İslam medeniyeti mensupları,
kendilerini geçmişlerinden soyutlayarak; Batı medeniyetinin etki alanına
girmişlerdir.
Bugün Müslüman dünyanın, tarihi-arka
planı iptal edilirken; geçmişe ait hafıza kaydı, yıllardan beridir siliniyor.
Hafızası; yani tarihi şuuru olmayan
fert veya toplum; kendisini nasıl tanımlayacak, nasıl ilerleyecek ve gerçeğin
izlerini nasıl takip edecek? Başka kültür ve medeniyetler karşısında; onların
yemi olmadan, nasıl "ben de ayrı bir kimlik ve kişiliğim"
diyebilecek?
Kimliksiz fert ve toplumlar, kültürler
ve uygarlıklar denizinde, boğulmaya mahkumdurlar. Birey veya toplum için
kimlik; ister doğru ister yanlış olsun, vazgeçilmezdir.
Kültür sistemleri ve sosyal düşünceler
arasındaki etkileşim; ancak yaklaşma, uzaklaşma ve uzlaşma gibi kavramlarla izah
edilebilir. Özellikle temel ilkeleri zıt olan iki kültürel-sosyal sistem
arasında doğal olarak bir çatışma, uzlaşmaz bir kavga var olur. kuvvetli olan,
zayıf olan sosyo-kültür olguları etkiler. Kuvvetliden zayıfa doğru, kültürel
akım başlar ki bu, kültür değişiminin temel yasasıdır.
Bu durum, fizik kütleler arasındaki
çekim yasasına benzer. Yani kütlesi büyük(yoğun) bir gezegen, küçüğünü cezbeder
ve kendisinin uydusu yapar.
Bu çekim yasası, kültür değişmelerini
izahta da; vazgeçilmez ve açıklayıcı bir sosyal yasadır. Osmanlının yükselme ve
hakimiyet dönemlerinde Fransız saraylarında kralların özel günlerde Osmanlı
kaftanı giyerek halkın karşısına çıkması buna örnektir.
Kültür ve uygarlık anlamında kimlikten
mahrum fert ve toplumlar; kuvvetli ve cazip olanın çekim yasasına, hiçbir
direnç göstermeden teslim olurlar.
Bugün, kendisini çağdaş medeniyet
olarak takdim eden, bilimsel-teknolojik üstünlüğünü; kendi normlarının, en son
ve en doğru çağdaş gerçekler olduğu noktasında kullanan Batı kültürü; diğer
toplum ve kültürleri tamamen etkileyerek, cezbetmiş bulunuyor.
Eşya, ilim ve insanı; bir bütünlük
içinde kavrayamayan ve gücü, bilgiyi ve parayı ilahlaştıran bu uygarlık;
"büyüme için büyüme felsefesi"yle, bilim ve teknolojiyi, amaç haline
getirmiştir. Çağdaş toplumları, büyüleyici gücüyle önce sarhoş etmekte, sonra
da uygarlığının bir alt-sosyal sistemine dönüştürmektedir.
Bu karadelik çekiminden, kim ya da
kimler kurtulabilecektir? Tarihi-kültürel arka planı olmayan ve hafıza kaybına
uğrayan toplumlar mı?. Batı kültürünün tarihi ve bugünkü yaşamı ile sürekli
beslenen savunmasız genç beyinler mi?. Kendi kimliğine ve tarihi kişiliğine
yabancı; üyesi bulunduğu medeniyetin, tarihteki rolünden ve bilim-teknolojiye
katkılarından habersiz bir toplum mu?.
Kendisine kimlik, kişilik, moral ve
başka bir toplum olma hüviyeti kazandıran bütün bu değerlerden mahrum; aynı
anda da, başka bir medeniyetin bombardımanı altında bulunan toplumlar; çekimine
tabi oldukları uygarlıkların malzemesi olmaya, tarih sahnesinden silinerek, köleleşmeye
mahkumdurlar.
İnsanlığın hiçbir beşeri sistemin
başaramayacağı yüce ufuklara ulaşması ancak İslam sayesinde mümkündür.
Vesselam.